90'lı yıllarda çocuk olanlar günümüz çocuklarından daha zor şartlarda büyüdüler ama mutluydular... Konuya döneceğim kısa bir parantez açıp günün önemi hakkında iki laf edelim.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm dünya çocuklarının bayramıdır. Kutlu olsun. Sadece ülkemizin değil Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün tüm çocuklara armağan ettiği gün... Bende bugün Radyo Ege'de saat 17.00'da ÇOK CANLI SHOW programını küçük Mustafa'ya yaptıracağım. Başkanlardan neyim eksik...

Şimdi çocukluğumuza dönelim. Bugünkü çocuklarla karşılaştıralım hayalimizdeki çocukluğumuzu... Evet teknoloji çok gelişti. İstedikleri her şey önlerinde ancak bunun ne kadar katkısı ya da dezavantajı oldu. Mutlu olabiliyorlar mı? Çocukluğumuzu doya doya yaşadığımız yıllardı 90'lar... Sabahtan sokağa çıkar, oyunlar oynar akşam ezanı biterken eve girerdik. İnternet yoktu ama mutluyduk. Hiç unutmam çok karnımız acıkırsa annelerimiz ev salçasını ekmeğe sürerlerdi ve sokakta oyunumuza devam ederdik. Çok güzel ortamlar vardı. Çocuklarımız o yıllarda daha güvenli sokakta oyunlar oynayabiliyordu. Şimdi çocuğumuzu markete zor gönderir olduk. Cep telefonlarının her çocuğun elinde olması onları da kısırlaştırdı. Bize mahallenin büyükleri dondurma, meyve suyu ısmarlarken şimdi çocuklarımıza başkasının verdiği hiçbir şeyi almamasını öğütlüyoruz. Tek başına mahallenin parkına bile göndermez olduk ne yazık ki!  Artık parklarda güvensiz. Çocukların oyun alanları parklar da şimdi her türlü pis olaylar dönüyor. Hatırlarsanız reklamlarda bile çocuklar kirlensin toprakla oynasın mesajları veriliyor ama bu da pek mümkün değil artık. Şimdi nerede öyle ortamlar. Meşe oynardık toprakta, saklambaç, muçi bilenler bilir  dokuz kiremit, istop, yakartop, uzun eşşek, japonkale ve daha hatırlayamadığım bir sürü oyunlar oynayarak büyüdük. Mahalle maçları yapardık , kendi potamızı yapıp basket oynardık. Kızlar, erkekler karışık ip atlama, seksek oynardık. Hele de bu zamanlar erik ağaçlarına dalardık. Pazardan alınan erik bu kadar tatlı gelmezdi, yıkamadan yesek de hasta olmazdık. Yediğimiz her şey daha doğaldı. Şimdi yediklerimizin ne kadar sağlıklı olduğu da düşündürücü... Her şey de hormon olunca çocukların gelişimini gözlemlediğimizde çocukların yaşı çok küçük olsa da yaşından daha büyük gösterdiğini görünce ve hastalıkların yaşı kalmayınca çok ürkütücü sonuçlar görüyoruz. Çocukluktan ergenliğe geçiş ve sonra genç sıralamasından çocuk ve direkt genç bir nesil görür olduk. Hazır gıdalar ve düzensiz beslenme... Benim oğlum domates yemez, öteki kerevizi ağzına sürmez diye diye çocukların sağlığı da bozuldu. Meyve yiyen çocukların sayısı bile çok azaldı. Anneler bile artık sebze yemeği yaparken düşünüyor çocuğum aç kalmasın diye yanına makarna yapayım diyor. Nudle diye resmen çocuklara cips kadar zararlı içinde Çin tuzu ve daha birçok zararlı şeyler yedirir olduk. 

90'lı yılların çocuğu olarak iyi ki o dönemde çocuk oldum diyorum. 90'lı yılların her şeyi çok güzeldi. Şarkıları bile hala dinleniyor. O dönemlerde kafama jöle bulamadığım da limon sıkıp şekil verdiğimi bilirim. Şimdiki nesil ya cafelerde ya da bilgisayar başında vakit geçiriyor. Unutulmayan ve bu zamana kadar gelen çocukluk arkadaşlığı da nerdeyse bitti. Okul ya da asker arkadaşı ile görüşenler çok şanslı bence... Ama bizim çocukluğumuzda beraber olduğumuz ve şimdi ailece görüştüğümüz arkadaşlarımız var ne kadar şanslıyız. Spor salonları yaygın değildi hatta halı sahalar bile çok lükstü ya da tercih noktasında kullanmazdık. Mahallenin en lüksü maça topu getiren arkadaşın ayrı bir havası olurdu o kadar. Şimdiki çocukların aşırı kilolu olmasının sebebi de hem sağlıksız beslenme abur çuburlar hem de hareketsizlik... 

Pazar günü yapılan banyolar, beraber izlenen filmlerin ayrı bir tadı vardı. Kız arkadaşımızı çok seversek, çıkma teklifi yapar ve yaşımız küçükte olsa sadece evlilik hayali kurardık, flört tabiri diye bir şey yoktu. Seni seviyorum demek çok zordu. Şimdi öyle mi? Seni seviyorum, seni de seviyorum seni de ye geldi mevzular. Ahlak anlayışı da değişti. Bu yüzden de o zamanların çocukları şimdiki zamanların ebeveynleri çocuklarını daha fazla korumak zorunda hissediyor. 

Bir de biz kısıtlı imkanlarla büyüdüğümüz için aman benim çocuğum mahrum olmasın ben yaşamadım o yaşasın zihniyeti ile onlara istemeden kötülük yapıyoruz. Bayramlar çok özeldi.  Alınan yeni ayakkabılara sarılıp uyurduk, baş ucumuzda bayramlık kıyafetlerimiz olurdu. Şimdi en pahalı ayakkabıyı da alsak belirli bir doyuma ulaştıramıyoruz. Marka takıntıları, özentiler ve birbirine hava atmalar yerini almış durumda. 

Ara sıra belediye ya da özel şirketlerin piknik sunumlarına gittiğim de 90'lı yılların güzelliklerini yaşayabiliyorum. Baba çocuğu ile çuval yarışı yapıyor, halat çekiyor ve günün sonunda hem bir aile oluyorlar hem de çocuk yorulduğu için uyuması gereken saatte yatağa giriyor. Şimdi tuvalete ve yatağa cep telefonsuz giren çocuk kalmadı. Bir de gereksiz, TikTok gibi zararlı uygulamaların önüne geçmek de mümkün olmuyor. İzlediğimiz reels videolarda tahammül süremiz bile 4 saniye kadar düştü. Çok hızlı tükettiğimiz için hayatımızda sanki aynı hızda ilerliyor. Ne ara cumartesi oldu diyor olduk. 

Çocuklarımız sussun diye küçük yaşlarda ellerine verdiğimiz tablet ve telefonlarla onlara ne kadar zarar verdiğimizi fark ediyoruz ama önüne de artık geçemiyoruz... 

ŞİMDİ TAM ZAMANI... 

Gelin bugün çocuğumuza zaman ayıralım yarın yaşlandığınızda çocuklarınızında size değer vermesini bekliyorsak şimdiden geleceğimiz yarınlarımız çocuklarımıza sahip çıkalım. Hiçbir şey için geç değil!