Bir nefes de sayabileceğimiz Rıdvan, Tanju, Metin, Ali, Feyyaz, Oğuz, Aykut, Ümit Karan, Burak Yılmaz, Sergen gibi birçok Türk oyuncumuz vardı.
Evet şimdi de milli takıma bakıp hepsini sayabiliyoruz ancak büyük takımlara baktığımızda efsane olacak isimler bir elin sayısını geçmiyor.
Elbette böyle futbolcular kolay yetişmiyor bir Arda gururumuz var genç olarak örnek vereceğimiz. O da Real Madrid de bizi gururla temsil ediyor.
Transfer gündemin de önceleri hep Türk oyuncular ses getirirken şimdi Avrupa da da başarılı olmak için farklı ülkelerin yıldızları peşinde olmak zorunda kaldık.
Bunu yaparken Türk oyuncuların geriden yetişmesininde önünü tıkamış olduk.
Bazen bir isim çıkıyor. Hiç örnek isim vermeyeceğim ama hepinizin sayabileceği bir sürü böyle oyuncu var ki çok iyi oynuyor ama şımardı yok havalara girdi. Eee iyi de Yamal'ı örnek ama kötü örnek olarak vermek gerekirse bu adamın özel hayatı hepten ofsayt. Hiç yabancı basında şımardı ya da benzeri açıklamalar okumadık. Aksine hep saha içinde kalındı.
Öncelik takımların tahammül sınırları dahilinde şampıyonluk olduğu için genç Türk futbolcularımızı çıkaramıyoruz. Yok mu? Öyle çok var ki çoğu futbolu ilerleyemediği için halı saha maçına kadar gerilemiş durumda.
Altınordu gibi alt yapısı ile Türk futboluna sayısız yıldız kazandıran bir takımın oyuncuları bile bu açığı henüz kapatamıyor. Hal böyle olunca milli maçlarımızda bu sıkıntıları görebiliyoruz.
Bakın Süper Lig maçlarında maç başlamadan önce İstiklal Marşımız okunduğunda kamera oyuncuları gösterdiğinde kaç Türk oyuncumuz var ne kadar cılız duruyor net fark edebilirsiniz.
Eskilerde öyle miydi? Saydığımız efsane Türk isimlerin sayısı daha çoktu.
Hani şimdiki çoğu çocuklar başarısı, şampıyonlukları fazla olan Galatasaraylı oluyor deniyor. Üzerlerindeki formalarda da yine yabancı isimler var.
Bizim jenerasyonda çok 10 numara vardı ve çocuklar o formayı giyip ben Sergen'im ben Rıdvan'ım ben de Tanju'yum ben de Hami'yim diyordu.
Şimdi hangi çocuğun giydiği formanın üzerinde bir Türk ismi var?
Daha da vahim bir yere doğru gidiyoruz.
Yabancı sayısındaki artış devam ettiği müddetçe bu hırsla bunu aşmak da oldukça zor. Öyle sivrilen Türk oyuncusu aradan çıkacakta onları da yabancı takımlara verdiğimiz için çocuklarımıza kendi ligimizde izlettiremiyoruz.
Şimdi forma aşkı takıma olan aşk ile oynanan futbola hasret olan tribünler Osimhen gibi sanki çocukluğundan beri Galatasaraylı oyunculara yerini bıraktığı için tüm takımlar da ruhla oynayamıyor.
Adam şampıyon olamasam seneye transfer olurum bana ne Fenerbahçe'den Beşiktaş'dan, Galatasaray'dan diyebiliyor. Hani nerede tribünlerin aradığı o takım ruhu?
Alt yapılarda, o formaları giyip tribünlerin arzu ettiği o ruhu, karakteri ortaya koyacak çok genç yeteneklerimiz var. Onları el birliğiyle heba etmeyelim.
Türk futboluna sahip çıkarsak ancak Avrupa kupasında ya da Dünya kupasında başarılı oluruz.
Futbol ticarethaneye dönüşmüş ve astronomik rakamlar döndükçe bunun önünü aşmak da mümkün olamayacaktır.
Tribünler ruha hasret, forma aşkına hasret Türk oyunculara hasret.
Bizim ülkeye gelen yabancı teknik direktörler bile Türk oyuncuların önünü kesti. İrfancan Kahveci nasıl bu konuda harcanmak istendi sadece basit bir örneği.
Bunun için geleceğimiz yarınlarımız çocuklarımıza sahip çıkmamız gerek. Bunu yabancı takımlar nasıl sahip çıkararak yapıyorsa biz de en azından böyle yapmalıyız.
Maç izlerken hem tribünde hem de ekran başında Türk oyuncuların daha fazla ismini duymak için, Türk futbolunun geleceği için yarınlarımıza sahip çıkalım.