Başlık şöyle devam etmeli gel de yar beni güldür lakin suyu o kadar acımasız kullanıyoruz ki hiç de yüzümüzü dahi güldürmüyor. Son bir kaç senedir yazları baraj seviyesi bu kadar düştü, şu kadar suyumuz kaldı onu hesaplar olduk. İzmir'in 30 günlük suyu kaldı ya kadar geldi mevzu. Ha Eylül ayında asıl Yağmurlar başlamazsa o zaman parodi tamamen değişir.

Uzmanlara göre bu kış çok çetin geçecekmiş. Gerçi bu da son bir kaç yıldır konuşuluyor ama kış dan çok yağmurlar Sonbahar da istediğimiz gibi olamazsa asıl su sıkıntısı kışa yayılabilir. Seller sular gibi yağmurun yağması da işleri çözmez. İnce ince ama sık yağması yeraltı sularımızı da zenginleştirir.

Hatta toprak suya anca böyle doyar. Baraj seviyeleri de sadece yağmurun yağmasına bağlı değil alt yapının da iyileştirilmesi gerek. Ama biz de bir mahalle de yollar bir doğalgaz için kazılıyor ve kapatılıyor bir de fiber kablo için. Daha henüz bu kısmını bile çözmüş değiliz. Yoldan çok alt yapıya önem verirsek susuzluk sorununu çözebiliriz.

Sakarya da geçen Ramazan ayında ufak bir tatil yapma şansı bulmuştum. Marketlerde su satan neredeyse yoktu. Suyu çeşmeden kana kana içebiliyorduk. Çocukluğum aklıma geldi 90'lı yıllarda çeşmeden su içebiliyorduk. Arıtma ya da damacana bu kadar yaygın değildi.

Ne oldu da çeşme suyu bu kadar içilmez oldu? Aslında kullandığımız klorlu suların suyun sertlik derecesini çok etkiledi. Şimdi ise damacana su mu yoksa arıtma su mu daha faydalı iki farklı görüş oluştu. Erzurum da köyümün cami önündeki kumpardan içtiğimiz suyu hatırlıyorum. Direkt dağdan gelen kar suyu ve ne kadar içersek içelim şişkinlik yapmıyordu. Şimdi içtiğimiz sular da şişiriyor bizi. Acilen yapaylıktan da kurtulmamız gerek!

Bazen İzmir Yamanlar'ın eteğinden bidonlarla su taşıyanları görürsünüz. Ya da işte falanca köyün suyu böbrek taşlarına çok iyi geliyor diye duymuşsunuzdur. İşte öyle su içebilirsek kana kana su yüzümüzü güldürebilir.

Susuz kalmak ya da suların kesilmesi de değil 90'lı yıllarda da su kesintileri olıyordu hatta öyle ki günlerce ve geceleri su tankerleri mahalleye su getiriyordu. Ama içtiğimiz sular bizi hasta etmiyordu. Ortalıkta bir salgın var derken sadece suyu tertemiz içebilsek bunların hiçbiri olmayacak. Havuzlardaki kirliliği azaltmak için klorü artırınca da yine salgınlar artıyor. Yani her şeyin başı su.

Tertemiz bir su için önlem alıp ona dayalı çözümler bulmalıyız. Bunu halledersek, “ acaba deniz suyunu arıtmalı mıyız?” diye düşünmeyiz. Burası Arabistan değil yağış alan bir iklime sahibiz. Sorun yağmurların yağmaması değil sorunun ta kendisi almadığımız ciddi önlemler. Her yıl nüfus daha da artmaya devam ettikce bu sorun daha çok gün yüzüme çıkacaktır. Genç nüfusa sahip olma planından önce tertemiz suya nasıl sahip oluruz bunun üzerinde durmalıyız. İnşallah bu sorunu çözecek bir lider İzmir de başkanlık yapar. Alt yapı belediyelerin yaptığı işi göstermez belki ama en büyük sorunu halledersek diğer sorunlar zaten çözülür. Vücudumuzun 3/2'si su dünyanın 4/3'ü su yani su olmazsa hayat da olmaz. Sağlıklı ve güldür güldür tertemiz bir su içmek inşallah bundan sonraki nesillere nasip olur.