Çeyrek yüzyıl önce Konak Belediyesi Kültür Merkezi, İzmir kültür- sanat yaşamının cazibe merkeziydi.
Beşinci kattaki salonun her etkinlikte tıka basa dolu olması bunun kanıtıydı.
Paneller, konferanslar, dinletiler, kitap tanıtma programları, söyleşiler ile üst kattaki kitap tanıtımıyla ilgili kokteyller sanırım İzmirli sanatseverlerin belleğinden hiç çıkmayacak.
Belediyenin kültür müdürü ne şair ne de yazardı. Herhangi bir sanat disiplininin içinden de gelmiyordu. Kısa süre öğretmenlik yapmış, daha sonra iletişim fakültesini bitirmiş, öğretmen okulundayken Türk ve Dünya klasikleriyle tanışmış iyi bir okurdu.
Kendisiyle barışık, herkesle barışık yaşayan mülayim tabiatlı biriydi. Bilim ve sanat çevreleriyle  iletişiminde ise  iyi not alan bir yöneticiydi.
Başarılı müdürlüğünün arkasında yatan önemli etken ise herkese kulak vermesiydi. Şişkin egosu olanlardan fersah fersah uzakta olan mütevazı kimliği ile herkesle kolay anlaşan, herkesin sevip saydığı bir arkadaştı.
Benim bildiğim 10 başkan ile çalıştı. Hiçbir başkan da onunla ilgili herhalde olumsuz tek lâf etmiş değildir.
Sözü olana mikrofonu uzatan/ kürsüyü veren bir kültür merkeziydi Konak Belediyesi Kültür Merkezi.
Şiir Günleri, Öykü Günleri, Uluslararası öneme sahip etkinlikler, unutamadığımız dinletiler ve kitap tanıtım programları hep o dönemde yapıldı.
Elbette sonraki yıllarda da benzeri etkinliklere imza atıldı ama o yılların heyecanını/ coşkusunu ve zenginliğini yaşamadık hiç.
Örneğin, bir başkan döneminde 15 Ocak’ta Nazım Hikmet Anması unutuldu.
15 Ocak deyince…
2025’in 15 Ocak’ında belediyelerin kültür merkezlerinde ya da benzeri mekânlarda 15 Ocak’ta değil de 16’sında, 18’inde ve 25’inde yapıldı anma programları.
Gösterdikleri çaba için bu etkinliklerin öznelerini kutlamayı görev bildiğimi de dile getirmek isterim. Özellikle de Veysel Çolak’ı…
Ancak…  Bu etkinliklerin gününde yapılması gerekmez mi?
Doğal afet yaşanmadıktan sonra 23 Nisan,1 Mayıs, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi ulusal bayram kutlamaları ile Kurban Bayramı ve Şeker Bayramının üç beş gün sonra kutlanıyor olması ne kadar kabul edilemezse Nazım Hikmet’in de sonraki günlerde anılıyor olması bence kabul edilemez!
Belediye Başkanlarının belirli gün ve haftaları takip edecekleri yok. Bu, o belediyenin kültür müdürünü ve ekibini ilgilendirir daha çok.
Zaten demek istediğim de bu! Belediyelerin kültür müdürleri ne yazık ki zayıf!
Hakan Tartan döneminde biri Nazım Hikmet’in anmayı unutmuştu. Uyarılar üzerine bir ay sonra yapılmıştı. Üstelik de o ilgili kişi bir şairdi.
Kuşadası’nda turizmci bir kültür müdürü ile tanışmıştım. Kitaptan/ kütüphaneden ve kültür sanattan bihaber gibiydi. Ayvalık’ta ve Alaşehir’de ise bir astsubay/ başçavuş vardı kültür müdürlüğü koltuğunda.
Kültür müdürü, Aydın’ın Efeler’inde olduğu gibi bir doktor da olabilir. Birikimi, bilim ve sanat çevreleriyle iletişimi, organizasyon gücü yeterliyse neden başçavuş/ turizmci ya da doktor da olmasın ki… Pekala olabilir ama hiç de bir başarı görülmüyorsa başçavuşun kültür müdürlüğü koltuğunda oturmasına seyirci kalınabilir mi?
Özellikle ve ısrarla söylenmesi gereken bir konu da kültür müdürünün egosundan arınmış biri olması gerçeğidir.
Ezcümle, niçin bir ay önce Nazım Hikmet Anması için 15 Ocak, aylık çalışma programına alınmış değil?
Özellikle de Konak, Karşıyaka, Buca vb. metropol ilçelerle, Ödemiş/ Bergama gibi önemli nüfusu barındıran ilçe belediyelerinde coşkulu Nazım Hikmet geceleri yapılamaz mıydı?
Üstelik her biri de CHP’ li belediyeler…
Başkanların, CHP’nin ve o kentte yaşayanların yüzünü ağartan bir programın yapılmamış olması, kültür müdürlüğü kadrolarının zayıflığından olsa gerek. Başkanların kültür müdürlerini belirlerken hangi kriteri göz önüne aldığını ister istemez merak ediyor insan.
Aydın Şimşek, Efdal Sevinçli, Hidayet Karakuş, Tuğrul Keskin, Semih Çelenk, Salim Çetin, Hüseyin Yurttaş, Yusuf Alper, Yaşar Ürük, Ünal Ersözlü, Avram Ventura, Suat Çağlayan, Kemal Anadol, Ümit Yaşar Işıkhan gibi şair- yazar, düşün insanının yaşadığı İzmir’de; başkanlar, kültür müdürlerini belirlerken niçin onların görüşlerine başvurmaz da ithal kültür müdürü arayışına girerler veyahut işbilmez kültür müdürlerini işbaşına getiriler?
Örneğin, Karşıyaka’da oturuyor olmasına karşın   5 dönem milletvekilliği yapmış, çok önemli araştırma kitabı ve romanlarına imza atmış Yazar Kemal Anadol’a hangi kültür merkezinde ‘’ Politika, Edebiyat ve Sanat ‘’ üzerine konuşması için çağrıda bulunulmuştur?
Saygısızlığa  kaçmadan,  ‘ Kral Çıplak ‘ demenin  zamanıdır bence.
Başkanların  daha başarılı olmaları adına, İzmirlinin bilim- kültür ve sanata doyması adına…
İsmail Hakkı Tonguç, Mustafa Necati, Reşit Galip, Orhan Kemal, Osman Nuri Koçtürk, Attila İlhan gibi değerler üstüne niçin sempozyumlar düzenlenmez?
Kaldı ki bu kent, üniversiteleri olan bir metropol! Akademisyeniyle, öğrencisiyle, entelektüelleriyle belediyelere el verecek bir kent. Neden değerlendirilmez?
Kültürün yeşertilmesi adına düzenlenecek seminerler/ sempozyumlar İzmirli’nin hakkı değil midir?
                                                                                    *
Nazım Hikmet ve 15 Ocak deyince aklıma gelen bir etkinlik, Çankaya’daki zihinsel engelli bireylerin eğitim aldığı Konak İş Eğitim Merkezi’nde 2002 yılında yapılan anma programı…
İzmir Vali Yardımcısı, il milli eğitim müdür yardımcısı, ilköğretim müfettişleri, Konak İlçe Milli Eğitim Müdürü, öğretmenler, veliler, rahmetli Sancar Maruflu,  Yayıncı- Yazar  Mevlüt Kaplan, şair arkadaşlar ve şiirseverlerin buluştuğu o programda öğrencilerin okudukları şiirler ve oyunlar, eminim bugün hâlâ o öğrencilerin/ öğretmenlerin ve konukların  belleklerindedir.
Niçin 23 yıl öncesi yaşanmış bu sahne belediye eliyle sahneye konmaz?
Hemen önermiş olayım; bu ülkenin ve İzmir’imizin yüzakı Hasan Âli Yücel adına  26 Şubat’ta  bir konferans ya da panel düzenleyelim. Torunu Güzel Yücel Gier’i, eski kültür bakanı Suat Çağlayan’ı, Eğitim-Sen Başkanını, Mustafa Gazalcı’yı ve şairleri/ düşün insanlarını  davet edelim.
Ne dersiniz değerli başkanlarım ve kültür müdürlerim?