Kemal Kılıçdaroğlu'nun iktidarının son bulduğu 4-5 Kasım kurultayı CHP'nin sırtında yük olmaya devam ediyor.

Kılıçdaroğlu'nun şaibe tartışmalarında kapalı kapılar ardında oyun kuran bir durumda olduğunu düşünmüyorum.

Bizim tanıdığımız Kılıçdaroğlu bu kadar ucuz politikalara pabuç bırakacak, yol verecek bir isim değil.

Ancak, onun çevresine yuvalanmış ve bir şekilde çıkarları zedelenmiş olan bir kesim, ısrarla ve inatla ateşe odun atarak şaibe tartışmalarını bu noktaya kadar getirdi.
Kılıçdaroğlu, bu ateşi yaktığı için değil ama, söndürülmesine yardımcı olmadığı için eleştirilebilir.

Ne tanık olarak, ne mağdur olarak ifadeye gitmemesi önemli ancak yeterli değil.
Çok daha net, çok daha kararlı bir şekilde şaibe tartışmalarını bitirebilecek açıklamalar yapabilirdi, yapmadı.

İktidarın eline en güçlü rakibiyle ilgili bu kadar açık koz vermek, CHP'ye gönül vermiş insanlar için kabul edilebilir bir durum değil.

Olayın yargı süreci ne sürece yöneşirse yönelsin Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelik, ''süreç kayyuma giderse Kılıçdaroğlu geri gelecek'' beklentileri sona erdirecek adımlar atması gerekir.

Türkiye'nin en büyük ekonomik kaosunun yaşandığı, 6 Şubat depremlerinin ortalığı yakıp yıktığı bir dönemde bile Erdoğan'ı alt edecek başarıyı gösteremeyen Kılıçdaroğlu, siyasi jübilesini kendisine yakışan bir şekilde yapmalı.

Kılıçdaroğlu'na yakışan siyasi tecrübesine yakışı ''akil adam'' pozisyonuna geçmek olmalı.
Sadece Türkiye değil, bölge de değişiyor.

Bölgede barış elçisi olarak oynayabileceği rol varken, CHP'de iktidar kavgasının bir parçası olarak bir grubun CHP bize kalsın kavgasının parçası olmayı tercih etmesi anlaşılabilir bir şey değil.