İnsanoğlu zamanın ve mekanın tutsağıdır. 

 

İlk aldığı nefesten son verdiği nefese kadar esaret içinde yaşar. 

 

Çocukluktan çıkmak, bu gerçeğin fark edildiği an gerçekleşir. 

 

Ergenlik, bu gerçeği kabul etmekte yaşanılan güçlüğün derecesini gösterir. 

 

Kimi kolayca kabullenir, kimi zorlanır, anlamsız bir direnç gösterir kaybedeceğini bile bile. 

 

Zamanımıza özgü bir durum değildir bu gerçek. 

 

Toprağa yerleşen ilk insanlar o mekanın kendilerine izin verdiği ölçüde yaşamlarını şekillendirmiştir. 

 

Aradan geçen 5 bin yılda bu gerçek hala duruyor önümüzde. 

 

‘Coğrafya kaderdir’ sözü boşuna söylenmemiştir... 

 

Yaşam, bir anlamda insanoğlunun esaretine karşı verdiği mücadelenin tarihidir. 

 

Gözle görülmeyen, elle tutulmayan demir parmaklıkları aşıp kendisini dışarı atabilmesi için elindeki tek doğal anahtar rüyalardır. 

 

Rüyalar sayesinde aşabildiği sınırlar, hayal gücünü, hayal gücü düş kurmayı, düşler günümüz teknolojisine kadar uzanan çizgiyi sağlamıştır. 

 

Ve insan anahtarları çoğaltmanın peşinde olmuştur her daim. 

 

Uyuşturucu ve keyif verici maddeler, sarhoş edici içkiler, trans haline geçiren dans ve müzik, hayal gücünü çalıştıran resim, şiir, edebiyat, sanatın her türü insanın zaman ve mekana karşı verdiği mücadelenin ürünüdür. 

 

Günümüzde MetaVerse dünyası bugüne kadar esarete karşı verilen mücadelede surlara açılmış en büyük gediktir.  

 

Henüz emekleme aşamasında olan bu çalışma bir kaç kuşak sonra zaman ve mekanın tamamıyla alt edildiği bambaşka bir evrene açılan kapı olacaktır. 

 

Henüz çok erken…

 

İnsanoğlu özgürlüğüne kavuşacak. 

 

Bu özgürlük bu kez teknolojinin esaretini doğuracak olsa da, özgürlük yine de güzeldir...