Böbürlenmek, var yere yok yere övünmek hoş değil.
Türkçü ve İslamcı çevrelerde abartılı aidiyet duyguları çok yaygın.
Pusulamız, Tarih ve bilimsel gerçekler olmalı. Menkıbelerle, masallarla geçmişimizi anlatmaya çalışmanın gereği yok. Elin oğlu sorar sonra: ‘’
.Uygarlık tarihinin en büyük buluşlarından olan matbaayı siz mi buldunuz?
.Dünyamızı aydınlatan ampulü bulan siz misiniz?
.Günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası olan telefonu ya da cep telefonunu bulan siz Türkler ya da Müslümanlar mı yoksa?
Diye…
*
Yer çekimini bulan Newton, kuduz aşısını bulan Pastör.
Teleskopu Galileo, termometreyi Gabriel Fahrenheit, penisilini Alexander Fleming, radyoyu Marconi, pili Alessandro Volta bulmuş.
Ve onlar sayesinde yaşamımız kolaylaşmış.
İnsanlık ailesi olarak onlara teşekkür bir borç olmalı.
*
Yaşam kalitesi sıralamasında birincilik İsviçre’de. Ardından San Marino, Lüksemburg, Hong Kong, Avustralya, Norveç, İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya geliyor.
Ne Türk ne de Müslümanlar…
Türk ve Müslüman Türkiye 94. sırada.
Etnik ve dini aidiyetleri öne çıkarmanın gereği var mı?
Neden ilk 10’da değiliz örneğin?
Bu aidiyetleri abartanlar ‘Yıllara göre suça sürüklenen çocuk sayısı ‘ konusunda istatistiklerin ne dediğinden haberdar mı acaba?
2010 yılında 83 bin 393 çocuk suça bulaşmışken 2024 yılında ise bu sayı 285 bin 292’ye çıkmış.
Bunun övünülecek bir tablo olmadığı ortada. Farkındadırlar mutlaka.
Hamaset nutukları atmak yerine bu sorunu çözmek için çaba göstermek işin doğrusu değil mi?
Öve öve bitiremedikleri II. Abdülhamit’in 1 milyon 542 bin kilometrekare toprak kaybetmesine karşın, yalan söyleyip hiç toprak kaybetmediğini söylemelerini tıp insanları ya da psikologlar nasıl açıklıyorlar meraktayım doğrusu.
Türkçü/ İslamcı yurttaşlarımızın onca tarihçi bu konuda gerçekleri açıklıyorken inatla yalana sarılmaları şaşırtıcı!
O Abdülhamit ki bakanlarını ve doktorlarını Ermenilerden, Rumlardan ve Yahudilerden seçen biriydi.
AKP Kurucularından Hüseyin Çelik’in bu konudaki sözlerine kulak verelim isterseniz:
‘’Abdülhamit’e en yakın adamların yüzde 90’ı ya Rum’dur ya Ermeni’dir ya da Musevi’dir.
Bizim muhafazakarların zannettiği bir Abdülhamit yoktur.’’
Bilindiği gibi yıllarca milli eğitim bakanlığı yapmış bir isim Hüseyin Çelik.
*
Satılmış olan Demirdöküm, Of Çay, Komili, Hacı Şakir, Hayat Su, Sırma, İçim Süt, mutlu Akü, Petrol Ofisi, Yeni Rakı, Kola Turka, Banvit gibi şirketleri de Allah bilir hâlâ Türk diye biliyorlardır bu arkadaşlar.
Sosyal medyada gördüğüm bir yazı acı acı düşündürdü beni. Şöyle diyordu:’’ Küçükken biz kurttan korkardık. Büyüyünce anladık ki gerçek tehlike koyunlarmış! ‘’
Koyun konusu da ister istemez CHP’den istifa eden Antalya/ Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım’ı çağrıştırıyor. Beyefendi 2004’te AKP’li, 2006’da CHP’li, 2009’da MHP’li, 2024’te BBP’li, 2015’te CHP’li, 2019’da DSP’li,2024’te CHP’li, 2025’te AKP’li.
Yakışıyor mu bir insana böyle klima gibi dönüyor olmak?
O arkadaş şimdi muhafazakar / Siyasal İslamcı politikacıların safında.
Bir Türk ve Müslüman olarak…
İnstagramdaki ‘Cumhuriyet.nobeti’ imzalı sayfadan aldım bu bilgileri.
Kubiş, Savcı Sayan, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş ve İsa Yıldırım…
Evlerinde ayna bulundurmuyorlar anlaşılan…
Yüzde 99,9’u Müslüman olduğu dile getirilen ülkemizde geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet’teki köşesinde Zeynep Oral şöyle yazmış: ‘’ … Şu son 324 günde erkekler 262 kadını ve 58 çocuğu öldürmüş. Ayrıca 408 kadının ölümü de şüpheli bulunmuş.’’
Merakım şu, hangi Müslüman ülkede bu denli kadın cinayeti yaşanmış/ yaşanmakta?
Aerofobi, uçmaktan korkmaya deniliyor. Akrofobisi olanlar yükseklikten korkarlar. Kan görmekten korkmanın adı Hematofobi, karanlıktan korkmanın adı ise Niktofobi.
Ben de cahilleştirilmiş/ dinselleştirilmiş/ yoksullaştırılmış insanlardan korkuyorum. Bunun da Latince bir adı vardır herhalde ama ben bilmiyorum.
Okumuş ve okumamış cahilin bol, parayla diploma sahibi olanların da hayli yoğun yaşadığı ülkemizde olup bitenler tam bir komedi filmine benziyor. Keşke Kemal Sunal yaşıyor olsaydı… Bu tablonun hakkını ondan başkası veremezdi çünkü.
Baksanıza… Konya’da sahte diploma skandalı başlığı altındaki haber şöyle:
Konya’da İsmailağa Cemaati üyesi olduğu ileri sürülen 4 imam sahte diploma ile görev yaptıkları gerekçesiyle sevk edildikleri mahkemece tutuklandı.
Başka bir komedi… İnternette rastladım…
Ülkelerin Gelir Kaynakları sıralamasında Çin, toplu üretimle ilk sırada yer almış.
Hindistan otomotivle, Almanya otomotivle, Japonya teknoloji ile ilk sıralarda yer almışken sanki dalga geçer gibi Türkiye; Trafik cezası, bedelli askerlik, imar barışı, noter tasdiği ve paralı poşetle son sırada.
Muhafazakar çevreler, sormayı/ sorgulamayı/ eleştiriyi de bilmiyor olmalılar.
AKP’nin 8. Olağan Kongresi’nde Recep Tayyip Erdoğan’ın 1607 delegenin her birine 4 bin liralık saat armağan etmişti. Bunu yadırgamaları ve eleştirmeleri gerekmez miydi?
Aklıma hemen geliveren şu:
Nemrut’a sormuşlar; ‘’ Nasıl bu kadar zalim oldun? ‘’
‘’ Kimsenin sesi çıkmadı da ondan! ‘’
*
Urlalı AKP Kadın Kolları yöneticisi Serap Ergani’nin sözlerini anımsarsınız:
‘’ Yunan lider Venizelos 1934 yılında Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Hani Yunan’ı denize dökmüştü?’’
Genç bir kadın da televizyon ekranlarında çemkiriyordu bir ara:
‘’ Almanlar araba yaparken Atanız ne yapıyordu!’’
Muzip biri buna şöyle yanıt vermiş instagramda: ‘’ Almanlar ilk arabayı 1886’da yaparken Türkiye Cumhuriyeti yoktu. Atanız Osmanlı, Sarayda cariye kovalıyordu.’’
Ödül deyince…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erenköy Cemaati’ne bağlı Sami Efendi İlim ve Kültür Yardımlaşma Vakfı’nı ödüllendirircesine vergiden muaf tuttu.
Bu kararla vergiden muaf tutulan vakıfların sayısı 341’e çıktı.
Biliyor muydunuz?
Bu arada THY Genel Müdürünün aylık maaşının 1.400.000TL olduğunu da anımsatmış olalım.
Cumhuriyet tarihinde bugüne değin böyle bir şey yaşanmadı.
Bu haberi duyunca insan nasıl küplere binmez, sorarım.
En mülayim adamı bile çatlatan bir haber bu!
*
Mülayim deyince…
İzmir’de iki isim bilirim. Centilmen, uygar, çok okuyan, yazan, herkesle barışık yaşayan, işini iyi yapan. Mehmet Şakir Örs- Salim Çetin!
Şakir Örs, Cumhuriyet’in Ege Bölge Temsilcisi.
Alev Coşkun ve ekibinin İzmir için yaptığı en doğru tercih.
Yıllar öncesinden tanıyorum onu. Kültür sanat olaylarıyla iç içe olan gençlik yıllarından…
Bağcılığı, kooperatifçiliği, gazeteciliği, iletişimciliği, danışmanlığı, yazarlığı, CHP’de ve büyükşehirde aldığı görevlerle biliniyor.
Salim Çetin, Konak Belediyesi Kültür Müdürü olarak belleklerde yer etmiş bir isim. İzmir’de hiçbir belediyenin onun gibi becerikli/İşbilen bir kültür müdürü olmadı.
Mülayim oğlu mülayim biridir Salim Çetin. Kendisini görevden alan başkanlara bile itirazı olmamıştır örneğin. Konak Belediyesi, onunla altın çağını yaşadı dersek yanılmış olmayız.
İzmir’in bilim-sanat ve edebiyat çevreleri ile olan ilişkilerini onu tanıyan herkes bilir.
Yıllarca, onca etkinlik yapılmış olmasına karşın hiçbir sanatçıyla sorun yaşamadığını bilenlerdenim. Çünkü ben onun yanında 7-8 yıl kadar fahri olarak çalıştım. Beni, onun yardımcısı bilenler bile oldu. Örneğin, Hakkı Gümüştaş… Onun dışında İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü, T. İş Bankalı bir bayan ve daha niceleri…
Yarım gün okulda öğretmenlik yapıyordum. Yarım günüm de Konak Belediyesi Kültür Merkezi’nde geçiyordu. Hatta, Bahar Akdoğan ile Kültür gezilerini düzenleyenlerdendim.
6. kattaki panel- dinleti- söyleşiler konusunda da Salim Çetin’in bir numaralı asistanı gibiydim.
Çok okuyan, ilişkilerinde ölçülü, hatırnaz, İstanbul beyefendisi benzeri biriydi. Bir günden bir güne birini kırdığını/ üzdüğünü görmüş değilim.
5. kattaki kütüphaneyi onunla birlikte kurmuştuk.
Belediyeden emekli olan kimileri araya birilerini koyup yeniden çalışabiliyor.
O, buna gerek görmedi ve çok işe yarayacak biriyken başkan kapılarının önünde görüntü vermedi. Yeni seçilen başkanların onu tanımasını isterdim.
O da kendisini kanıtlama çabasına girmedi hiç.
Zaman zaman tanık oluyorum, kimi astsubay emeklisi başçavuşlar ve elinden doğru dürüst bir şey gelmeyenler belediyelerin kültür müdürlüklerindeler. Birilerinin tavassutuyla…
Oysa kültür müdürleri, eğitimini almamış da olsa sanat disiplinlerine yakın olan, insanlarla barışık yaşayan, organizasyon yeteneği olan, bilim ve sanat dünyasıyla ilişkileri olan biri olmalı.
Sorarım size, hangi belediyenin hangi kültür müdürü bu meziyetlere sahip?
Kültür müdürlükleri, belediyelerin aynasıdır/ vitrinidir.
Hiç unutmam, Kemal Anadol’un konuşmacı olduğu bir etkinliğe belediye ancak beş altı kişiyi getirebilmişti. Etkinlikte bulunan kültür müdürü de bu durumdan hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu. Ben mahcup olacağını düşünmüştüm.
Buradan başkanlara bir mesaj vermiş olalım.
Partide birlikte çalıştınız diye, liseden sınıf arkadaşınız diye, birilerinin empozesiyle belirlemeyin kültür müdürlerinizi.
Liyakati esas alın lütfen!
*
Kültür kültür deyip durduk…
Bir de kültürsüzlükten mi söz etsek acaba…
4 Aralık 2025 tarihli bir haber…
‘’ AKP’li Zeytinburnu Belediyesi’nin fiili olarak kullanılmakta olan iki sokağı, prim borçlarını ödemek için SGK’ye satma kararı aldı.’’
Satma kararına CHP’liler ret oyu verseler de belediye meclisinde oy çokluğuyla kabul edilmiş.
Sokak satılır mı?
Gördüğünüz gibi satılırmış işte!
Kimi aidiyet duygularını abartan kafaların oy çokluğuyla …