Bugün 5 Aralık… Dünya Kadın Hakları Günü. Türkiye’nin tarihinde özel bir yeri olan, yalnızca bir anma değil; aynı zamanda bir hatırlatma, bir yüzleşme ve bir teşekkür günüdür. Çünkü bu topraklarda kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşması, dünyanın birçok ülkesinden önce gerçekleşti. Ve bu kazanımın ardında büyük bir devrimci irade, bir ufuk genişliği ve bir adamın ışığı vardır: Mustafa Kemal Atatürk.

Elbette bugün yalnızca geçmişe bakmak için değil; bugünü anlamak ve yarını kurmak için de önemli bir duraktır. Kadın haklarını konuşmak, bir temenni ya da süslü bir cümleler bütünü değildir; hayatın tam merkezinde, bir toplumun geleceğini belirleyen ana meselelerden biridir.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını düşünelim… Ülke yanmış, yıkılmış, halk yorgun, kaynaklar tükenmiş… Ama tüm bu koşullara rağmen Atatürk ve arkadaşları, “Önce kadın” diyerek bir devrimi daha gerçekleştirdiler. Çünkü onlar biliyordu ki; kadın özgür değilse, toplum özgür değildir. Kadın üretimden, eğitimden, siyasetten dışlanmışsa, ülke ilerleyemez. Kadın sesini duyuramıyorsa, geleceğin temeli zaten çatlamış demektir.
İşte bu nedenle 5 Aralık 1934’te, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Yalnızca bir yasa değişikliği değil; bir zihniyet devrimiydi bu. Dünya henüz “kadının adı var mı yok mu” tartışmasını yaşarken, Türkiye Cumhuriyeti kadınını yaşamın merkezine yerleştirmeyi seçti. Bugün bile birçok ülke hâlâ bu bilincin gerisindeyken, biz bu kazanımı 90 yıl önce elde etmiş olmanın gururunu taşıyoruz.
Fakat her kazanım gibi, bu hak da sadece verilmekle değil, korunmakla anlam kazanır. Kadınların siyasette, iş yaşamında, sendikal mücadelede, akademide, sanatta ve gündelik hayatın her alanında eşit bir şekilde var olabilmesi için sadece hakkın tanınması değil; zeminin güçlendirilmesi, fırsat eşitliğinin yaratılması ve toplum bilincinin geliştirilmesi gerekir.

Bugün baktığımızda; kadınların çalışma yaşamında erkeklerle eşit temsil edilmediğini, siyasette hâlâ istenen seviyeye ulaşılamadığını, özellikle yerel yönetimlerde ve üst düzey bürokraside kadınların sayısının sınırlı olduğunu görüyoruz. Kadın cinayetleri, şiddet, mobbing, güvencesiz çalışma gibi sorunların hâlen gündemimizde olması ise bu mücadelenin hâlâ tamamlanmadığının açık bir göstergesi.

Ama şunu da görmek gerekir: Kadınlar, toplumun her alanında daha görünür, daha güçlü ve daha kararlı. Kentlerde, fabrikalarda, belediyelerde, kamu kurumlarında, sandıklarda, seçimlerde, sendikalarda… Nerede bir mücadele varsa, orada kadınlar ön safta duruyor. Emek mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin, adalet arayışının en güçlü taşıyıcıları yine kadınlar.

Bugün özellikle yerel yönetimlerde kadınların rolü daha da belirleyici hâle geliyor. Sosyal belediyecilikten kent planlamasına, kültür politikalarından çevre projelerine kadar pek çok başlıkta kadın bakışının, kadın emeğinin ve kadın yönetiminin dönüştürücü gücünü görüyoruz. Çünkü kadın; yaşadığı kentin sorunlarını daha dikkatli analiz eder, çözümü daha sürdürülebilir kurar ve toplumsal faydayı daha geniş bir pencereden değerlendirir.
Dünya Kadın Hakları Günü, yalnızca “haklar”ın değil, “hayatların” konuşulduğu bir gündür. Kadının sosyal hayatta daha güvenli yaşama hakkı, çocuklarının güvencede olma hakkı, emeğinin karşılığını alma hakkı, iyi bir eğitim alma hakkı, iş yerinde eşit muamele görme hakkı, siyaset yapabilme hakkı, hayallerini gerçekleştirebilme hakkı…

Ve tüm bunların temeli olan en büyük hak: İnsan onuruna yaraşır bir yaşam hakkı.
Bugün bu yazıyı yazarken, aklımda yalnızca tarihin bize bıraktığı sorumluluk yok. Aynı zamanda yarınlarımız için duyduğum umut da var. Çünkü Türkiye’nin kadınları güçlüdür. Çünkü Cumhuriyet’in temeline atılmış o büyük vizyon hâlâ yolumuzu aydınlatmaktadır. Çünkü her türlü baskıya, ayrımcılığa, şiddete rağmen mücadeleden vazgeçmeyen milyonlarca kadın vardır.
Ve biz biliyoruz ki; kadın güçlü olursa, toplum güçlü olur. Kadın özgür olursa, ülke özgür olur. Kadın hayatın her alanında eşit bir şekilde yer alırsa, gerçek demokrasi o zaman var olur.

Bu duygularla; başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Cumhuriyet devrimlerinin mimarlarını saygıyla anıyor, tüm kadınlarımızın Dünya Kadın Hakları Günü’nü içtenlikle kutluyorum.

Kadınların ışığında, Cumhuriyet’in aydınlığında, daha eşit bir geleceğe…