Nurcu olduğu cümle âlemce bilinen Fethullah Hoca’nın DGM’ye gönderdiği yazılı ifadesinde kendisinin Nurcu ve Said-i Nursi’nin ardılı olmadığını söylemiş olması şaşırtıcı gelebilir ama hiç de şaşılacak bir konu değil bu!
‘’ Bulunduğun ortama uyacaksın.’’
Cemaatin şaşmaz bir kuralı bu. Herkesin de buna eksiksiz uyması istenir.
‘’ 2002 yılında İstihbarat Daire Başkanlığı’nda verilen bir yemeğin davetlileri arasında Ankara’da görevli Cumhuriyet Savcıları ve hâkimler de vardı. Çok samimi bir ortamda yemek yeniliyordu. O güne kadar koyu Fethullahçı olarak bilinen bazı emniyet mensupları son derece rahat bir biçimde içkilerini içiyor, yargı mensuplarıyla derin konuları konuşuyorlardı.’’ (Okyanus Ötesindeki Vaiz-Saygı Öztürk- DK- Sayfa 143) ‘’
O gece sofradaki bir emniyetçi bu duruma öyle şaşırıyor ki yanındaki arkadaşına soruyor: ‘’ Hani bunlar Fethullahçıydı? Adamlar su gibi içki içiyor.’’
Yanıt, yukarıdaki gibi:’’ Cemaatte bir kural var, bulunduğun ortama uyacaksın! ‘’

*
Siz siz olun, bir dindarla konuşun/ tartışın ama Siyasal İslamcı ile sakın ha!
Hele hele onlar için söylenen ‘’ Ezilenler arasında din adamı göremezsiniz. Din adamları, ezen sınıfın asalağıdır.’’ sözünü hiç unutmayın.
*
2010 Ekim’inde basılmış olan ‘Okyanus Ötesindeki Vaiz ‘; resmi belgeler ve çok gizli damgalı raporların ışığında MİT-Emniyet- Yargı üçgeninde Fethullah Gülen gerçeğini anlatıyor.
Saygı Öztürk klasiği!
Onun kitaplarının ‘ Kadrolu Önsöz Yazarı’ olan Emin Çölaşan’ın deyişiyle Saygı Öztürk diğerlerinde olduğu gibi bu kitabında da hiç yorum yapmıyor. Elindeki belgeleri ve raporları konuşturuyor. Saygı Öztürk’ün en önemli özelliği de zaten bu.
Öğrenmek istiyorsanız onun kitaplarına ve köşesine başvurun bence.
88 vakıf,20 dernek,128 özel okul,218 şirket,129 dershane, 500 öğrenci yurdu, 17 yayın organı- gazete TV İstasyonu, ulusal bazda yayın yapan 2 radyo istasyonu, faizsiz finans kurumu, 1 sigorta şirketi…
İlkokul mezunu birinin devasa imparatorluğu!
İddialara göre Papa ile görüşerek sadece Türkiye’de değil, dünyadaki Müslümanları yönetmeyi amaçlayan bir ruhani liderlik hayali…
Buna karşın, Gülenciler ne diyor:
‘’ Gülen bir din adamıdır. Barış ve kardeşlikten başka bir isteği yoktur. Örgütlü değildir. Devlete hâkim olma ve laik devlet yapısını değiştirme amacı yoktur.’’
İlkokul mezununun müritlerine de böyle konuşmak yakışır zaten.
*
Ekranlarda din adına çene çalan iki kilo sakallı molla kılıklıların acaba hangisi fen fakültesi biyoloji bölümünde ya da hangi ilahiyat fakültesinde veyahut herhangi bir fakültede okudular da konuşuyorlar anlayabilmiş değilim.
Ortadoğu coğrafyasına gelen 124 bin peygamberin de öğrenim durumları hep ilgimi çekmiştir.
Ülkemizi ve dünyayı en çok meşgul edenler bu az okumuş ya da hiç okumamış olanlar.
Baksanıza; biri, ilkokul mezunu ama bir eli yağda bir eli baldaydı.
MİT dosyasına göre 27 Nisan 1942/ Erzurum doğumlu Fethullah Gülen’den söz ediyorum. Kendi ifadesine göre ise 1941 doğumlu.
Doğduğu yörenin tanınmış din adamlarından aldığı derslerle ilk eğitimini tamamlamış ve çeşitli medreselerde öğrenim görmüş. Erzurum’da demek ki o yıllarda medrese vardı he! 1958’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nda vaiz olarak göreve başlamış.
1968 yılı itibariyle İzmir Merkez Vaizi. İzmir İmam Hatip ve İlahiyata Öğrenci Yetiştirme Derneği’nde, Kestanepazarı Kuran Kursu’nda öğretici.
1970’te İzmir’de Nurculukla ilgili programlar yapıyor. Eğitici görevler üstleniyor.
1971’in Ocak ayında yürüttüğü Nurculuk faaliyetleriyle ilgili olarak dernek yönetiminden çıkarılıyor. Sıkıyönetim tarafından vaaz etme yetkisi elinden alınıyor ve İzmir’den sürülüyor.
1972’de Erzurum’a gidiyor. Nurcu liderlerle görüşüyor ve çeşitli toplantılara katılıyor.
1973 yılında Edremit’e tayin edilmiş olsa da İzmir’de ikamet ederek her hafta Cuma günleri Edremit Alemzade Camisi’nde vaaz veriyor. Aynı yıl, Edremit civarında açılmış olan kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize ediyor. 1974’te Manisa Merkez Vaizliğine atanıyor.
28 Eylül 1976’da Bornova İlçe Vaizliğine getiriliyor. Vaaz bantlarının yurt çapında dağıtımını yaparak propagandasını yapıyor.
13 Eylül 1980’de Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın kendisine yapacağı operasyonu önceden haber alarak Erzurum’a kaçıyor.
Aynı yılın Aralık ayında tayinini Çanakkale’ye yaptırıyor. 1981 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nden 20 gün rapor alıyor. Eskaza, Ekrem İmamoğlu alsaydı bu raporu acaba neler derdi sayın RTE, çok merak ediyorum.
Aynı yıl, Çanakkale Merkez Vaizliği görevinden istifa ederek ‘’ Hizmet Vakfı’’ mütevelli heyetinde görevlendiriliyor.
1985 yılındaki aranan şahıslar listesinde yer aldığı için 1986’da Burdur’da yakalanıyor. İktidarda bulunan ANAP ve üst düzeyde yapılan girişimler in etkisiyle serbest bırakılıyor.
1987’de İstanbul’daki evinde imamlarına ders vermeye başlıyor. Öğrencilerine Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş’ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini söylüyor.
6 Eylül 1987 günü yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda Turgut Özal’ı desteklemek maksadıyla Nurcuların ‘Hayır ‘oyu kullanmasını sağlıyor.
1990’ın Şubat’ında Korkut Özal’ın dünürünün İstanbul’daki evinde ANAP’IN GELECEĞİ ile ilgili toplantıya katılıyor. Aynı yıl içinde rahatsızlığı nedeniyle birkaç kez yurtdışına çıkıyor.
20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler arifesinde, kapatılan Milliyetçi Hareket Partisi’nin yerine kurulan Milliyetçi Çalışma Partisi’ne 3,5 milyar lira yardımda bulunuyor ve seçimlerde MÇP ile ittifak yapan Refah Partisi’ni destekliyor.
1992’de Azerbaycan’a giderek anılan ülkede TV kurulması çalışmalarını başlatıyor. Aynı yıl ABD ve Avustralya’ya gidiyor.
1992 yılı içerisinde MÇP’den ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına girişen Muhsin Yazıcıoğlu’na maddi manevi destekte bulunuyor.
1994’te Ankara’da kurulan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kurucuları arasında yer alıyor.
1999’da bir yolunu bulup Amerika’ya gidip yerleşen Fethullah Gülen, beş yaşında öğrenmeye başlıyor Kuran-ı Kerim’i. 14 yaşında da vaizliğe başlamış.
Çok ilginç bir ayrıntıya rastlamış Saygı Öztürk bu kitabı hazırlarken. Hoca,1959 yılında Kırklareli’nde vaizlik sınavına giriyor. 50 tam puan üzerinden ancak 33 puan alıyor.
Birileri geliverdi gözümün önüne.
Bir başka ayrıntı da 26. sayfada.
Emniyette Fethullahçı olarak bilinenler kendilerini ‘ Ülkücü ‘ olarak gösteriyorlarmış.
Demek ki emniyette o günlerde en güçlü olanlar Ülkücüler olmalı.
Malum, ortama uyma durumları!
Fethullah Gülen’i tanımak isteyenler onun 35 yıl yanı başında yer alan Nurettin Veren’e kulak vermeli öncelikle. Hocanın sağ koluydu o.
Dışa karşı çok renkli/ uzlaşmacı, içeride ise tam bir totaliter olduğunu söylüyor.
‘’ İlkokulu dışarıdan bitirmiş bir cami hocasısın. Amerika’ya gitmişsin, oradan cavcav ediyorsun! ‘’ diyebilecek kadar yürekli bir mürit.
Hocanın çok vehimli olduğunu söylemenin yanı sıra sürekli diazem kullandığı için çok da sinirli olduğunu söylüyor. Düşünün bir kez, en yakın arkadaşlarının bile telefonlarını dinlettiriyormuş. Ayrıca, hep hapse girme korkusu da yaşamış.
Yanı sıra Fethullah Hoca’nın çok korkunç bir istihbaratçı ve teşkilatçı olduğunu da söylüyor.
Irak’ta kan gövdeyi götürürken Hocanın Amerika’ya karşı en küçük bir eleştirisi olmadığını da dillendirmiş Sayın Veren.
Nasıl eleştirsin ki ABD’yi?
Ömrünün son 25 yılını Pensilvanya’da geçirmemiş miydi o?
ABD, kucak açmasa 21 Mart 1999’dan 20 Ekim 2024’e kadar yaşayabilir miydi ?
Kitabı okuduktan sonra benim söyleyebileceklerime gelince…
Amerika işini iyi biliyor. Kutlamak gerek.
Gözüne kestirdiği ülkelere binlerce/ milyonlarca ton uyuşturucu göndermektense…
Göz doktoru, fizik mühendisi, jeolog, sanat tarihçisi, sosyolog, genetikçi, ilişkilerde sorun çıkarabilir. Bunun da bilincinde.
Kolay kullanışlı ilkokul mezunu siyasal dincilerle bilim / sanat dışı kalmış lise mezunlarıyla işi bitirmeye çalışıyor.
Hoca’nın Amerika’ya tedavi amaçlı gittiği biliniyorsa da cemaat mensuplarının bunu ‘ hicret ‘ diye nitelemesi ise cemaatin kültür düzeyini kanıtlıyor adeta.
Bu kitap için ‘’Eline- yüreğine sağlık saygıdeğer Saygı Öztürk’’ demezsem ayıp ederim herhalde.
Araştırmacı/ soruşturmacı gazeteciliğin ne olduğunu anlatıyor bize.