İlkokul öğretmenim Okyar Tan, 2 Haziran 1963’te evimize konuk olduğu bir gün ‘ Baba Evi ‘ adlı bir kitap armağan etmişti bana.
Orhan Kemal’in o romanı evimizin kitaplığında yıllarca yer almasına karşın okumam 70’li yılların sonlarına doğru olmuştu. Yazarı da 1970’in 2 Haziran’ında ölmüştü. Radyodan haberi ilk işittiğimde lise sondaydım. Gözümün önüne nedense hemen 2 Haziran 1963 gelivermişti. ‘’ Sevgili öğrencim ‘’ diye başlayan o ilk tümce…Öğretmenim, herhalde benim de Orhan Kemal okuru olmamı istemiş olmalıydı.
O gün bugün 2 Haziran benim için unutulmazdır.
15 Eylül 1914 doğumlu Orhan Kemal’in tutkulu okuru olduğum yıllar ise 80’li yılların başları…
Sadece ben mi? Annem, babam ve Mehmet ile Ali Şiri kardeşlerim de…
*
Bergama’nın Sarıdere köyünde öğretmenlik yaptığım yıllarda; teneffüslerde, öğle yemeği arasında, paydos sonrası ve o yalnız gecelerimde en iyi arkadaşım olmuştu Orhan Kemal’in romanları ve hikâyeleri. Annemle babamın da yanımda kaldığı yıllarda her birimizin elinde birer Orhan Kemal oluyordu. Aşkla okuyorduk üçümüz de… Babam, elindekini bitirdiğinde ‘’ Şu çerezlerden bir daha versene…’’ derken annemi bazen gözleri yaşarmış görüyordum.
Biz ailece Orhan Kemalistizdir kısaca…
*
2 Haziran 2025/ Pazartesi günü yine içim dışım Orhan Kemal’di.
Ege Bölgesi’nin yüzakı eğitim kurumlarından biri olan, yıllarca başarıdan başarıya koşmuş Bergama Lisesi’nde annem adına 63. Kütüphanemizi açıyorduk.
Orhan Kemal’in 55. Yokluk yıldönümünde…
Çalışkan genç müdürümüz Uğur Çidem’e, 1 Ocak 2026’ya değin 10 Orhan Kemal romanı/ hikâyesi okuyup özetleyip kendisine teslim edene bir kol saati armağan edeceğimizi söylemiştim. O gün, edebiyat öğretmeni olan arkadaşımız da bunu dile getirdi zaten… Umarım işe yarar.
Açılışla ilgili mutluluğumu o akşam hemen Kemal Nehrozoğlu’na, Işık Öğütçü kardeşime, Kemal Anadol’a, Öner Yağcı’ya da aktarmayı ihmal etmedim.
Işık Öğütçü’ye neden kardeşim dediğime gelince… O, bilindiği gibi Orhan Kemal’in oğlu. 20 yıl kadar önce İstanbul’da Orhan Kemal Müzesi’ni ziyaret ettiğimde tanışmıştım kendisiyle. ‘’ O, sadece senin baban değil, benim de babam! ‘’ demiştim coşkuyla. Bana yazma aşkını kazandıran yazar olduğundan söz ederek… O gün bugün Işık’la kardeş gibiyiz.
Gelelim bir başka sevdiğime…
Albay Fuat Uluç’un oğluna…
O albay ki çocuklarına ortaokul yıllarında Türk ve Dünya klasiklerini okutmuş bir asker. Şair, yazar bir albay! Öcal Uluç da onun 1936 doğumlu oğlu. Şaka maka üç ay sonra 90 yaşına girecek Öcal abi.
Açtığımız kütüphanelerde imzası olan biri… Hiç üşenmeden bizimle Manisa’nın dağ başındaki köylerine kadar gelmiş, kütüphane ve kitap adına konuşmuş bir kitap kurdu.
Bergama Lisesi’nde kütüphane açacağımızı söylediğimde koşa koşa geleceğini söylemişti.
Açılış konuşmasını da o yapacaktı 2 Haziran’da.
Demokrat oğlu demokrat bildiğim biridir Öcal Uluç. Hep doğru olduğuna inandığı bir davanın peşindedir o! Son derece centilmen biridir. Herkese saygılı bir başka adamdır.
İstanbul beyefendisi derler ya, işte o türden biridir. Açılışlarımıza gelirken hep ‘’ Siz zahmet etmeyin, ben kendi aracımla gelirim.’’ diyecek denli tevazu sahibidir.
Bu kez de öyle oldu ve taa Urla’dan kalkıp geldi Bergama’ya.
Önceki yıllarda da Ayvalık’taki bir imza günüme yine Urla’dan çıkıp gelmişti. Bir gece olsun konaklamadan da etkinlik sonrası yine yola koyulmuş, gitmişti.
Benim için bir başkadır Öcal Uluç!
Asıl söylemem gerekene gelince…
Nice öğretmen, siyasetçi ve bilim insanıyla söyleşi yapmışızdır. Hiçbiri, Öcal Uluç’un değindiği kadar köy enstitülerine değinmemiştir. Oysa Öcal Bey, ne öğretmen ne de öğretmen çocuğu…
Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’a olan aşkı ise bambaşkadır… Dünya klasiklerini bize kazandırdığı için o güzel gözlü milli eğitim bakanını ilâh gibi gören biridir.
Kütüphane açılışında da yine Hasan Ali Yücel dedi, İsmail Hakkı Tonguç dedi. Tabii ki yine köy enstitülerine değindi.
Ben, belki de onun bu özelliğini bilmem nedeniyle her yerde onun konuşmasını istiyor olmalıyım.
Genç müdür Uğur Çidem’in sevecenlik dolu konuşması, açılış gününe kadar olan çabaları, kütüphaneye olan ilgisi ve felsefe grubu öğretmeni olması benim için unutulmazlar listemde.
Uğur Bey’in yardımcısı da felsefe öğretmeni. İkisi dışında iki felsefeci daha var bu lisede.
Herhalde geleceğin Sokratesleri, Eflatunları, Heraklitleri bu okuldan çıkacak!
Bu arada gelen bir mesaj içimize ferahlık saçtı. Bergamalı işadamı Özcan Durmaz’dandı o ileti…
‘’ Bugüne değin Rasime- Recai Şeyhoğlu Kütüphaneler Zinciri’ne elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Lisemize de elbette kitap desteğimiz olacaktır.’’
Evlilik yıldönümü nedeniyle o gün aramıza katılamamıştı Özcan Durmaz.
Bu arada edebiyat öğretmeni olan sunucu arkadaşımızın okuduğu bir şiiri avuçlarımız kızarana kadar alkışladık. İngilizce öğretmeninin okuduğu Rasime Şeyhoğlu biyografisinde gözlerim yaşarmadı değil. İyi ki kimseler ayırdına varmadı bu durumun.
Sadece öğrencim değil, oğlum bildiğim belediye başkanının konuşması ise beni aldı götürdü yıllar öncesinin Sarıdere’sine…
Okuttuğum yıllarda çok farklı bir öğrenci olduğunu duruşuyla, arkadaşlık ilişkileriyle gösteren Tanju Çelik, bugünün başarılı bir çocuk hastalıkları uzmanı.
Profesör Doktor Tanju Çelik, bugün Bergama Belediye Başkanı. Umarım, belediye başkanlığı da çocuk hastalıkları uzmanlığındaki başarısını aratmaz!
Öğretmeni, yıllar önce okuduğu okula kütüphane kurar da o buna sessiz kalır mı hiç?
Sağ olsun, kütüphanenin raflarını yaptırarak bu imecede o da yer aldı.
O, benimle ilgili unutulmaz anılarını dile getirirken ben de Sarıdere yıllarına dalıp gittim.
Ne mutlu ki bana, yıllar sonra onunla böylesi bir tabloda sevgiyle/ saygıyla anılabiliyoruz.
Hemşericilik, bölgecilik, mezhepçilik gibi konularda tavrım çok nettir. Kıblem insandır benim! Dinsel ve etnik farklılıkları önemsemem!
Bu nedenle olsa gerek, hemşeri derneklerine üye olmam. Hemşerici politikalara sıcak bakmam.
Ancak…
Şu da bir gerçek ki ‘’ Aşkım Bergama’m ‘’ kitabını yazacak denli bir Bergama tutkunuyum ben. Bu toprağa adım atınca bir başka oluyorum.
Bergama’nın doğası, insanı ve tarihi belli ki çok etkilemiş beni.
Önceki yıllarda Mehmet Gönenç beni ‘ hemşeri ‘ ilan etmişti bir kitabımın tanıtım kokteylinde.
2 Haziran’da da gerek sunucu olan edebiyat öğretmeni gerekse de belediye başkanımızca ‘ Bergamalı Recai ‘ olarak ilan edilmem, o günkü mutluluğuma dondurmalı süpangle gibi geldi doğrusu.
Açtığımız 14 Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi var ya…
Eğer kabul görecek olursa burada da 15. Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi açabileceğimizi dillendirdim o gün. Ahşap kasa radyo, makaralı teyp, anneme ait özel mi özel fotoğraflar, kol saatleri, masa saatleri, dolmakalemler, gaz lambaları, lüksler, çakmaklar, biblolar vs.
Bilumum aydınlatıcı, uyandırıcı ve uyarıcı objelerin yer aldığı…
Kütüphane binası içinde etnografya müzesi benzeri bir başka kültür mekanı…
Öğrenciler eskiyle yeniyi bir arada görsünler, öğrensinler.
Bir de ‘ Rasime Şeyhoğlu Çocuk Kütüphanesi’’
*
Aylar öncesinden okul aile birliği başkanı Semra Göktaş ve yönetim kurulundan Melahat Soyer’in kitapların nakliyesi konusundaki çabalarına teşekkürü borç bildiğimi anımsatmak isterim.
Sevindirici, bizi mutlu eden bir başka konu…
Kitapları parça parça her teslim ettiğimizde hemen onların envanterini çıkaran değerli arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
26 Eylül 2024’te Karşıyaka/ Çatı Bostanlı’da açtığımız kitaplığımızın envanterinin hâlâ çıkartılmamış olması geliveriyor aklıma…
Bergama CHP’de 2020’de açtığımız kütüphaneye de ne zaman 1 kitap alıp koysam hemen Tuğba Hanım envantere ekler ve bana listeyi gönderir.
Bu, Bergamalının farkını kanıtlıyor adeta! Alkışlıyorum bu değerli arkadaşları!
*
Bergama Lisesi’ndeki kütüphanemizde yer alan kitaplarımızın neler olduğuna gelince…
Bence gidip ziyaret edin, müdür beyle tanışın, raflarda görün o güzelim kitaplarımızın neler olduğunu…
Şurası muhakkak ki, ‘’ Ben Orhan Kemal’i, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Aristo’yu, Şirazlı Sadi’yi ve benzerlerini okulumdaki Rasime Şeyhoğlu Kütüphanesi’ndeki kitaplardan öğrendim.’’ diyecek Bergamalılar.
İşimiz bitti mi?
‘’ Durmak yok, yola devam! ‘’