🎯 Jeopolitik Bir Kumarın Bedeli

Dünya siyasetinde bazı hamleler, anlık zafer gibi görünür ama tarih onları uzun vadeli hezimetler olarak yazar.
ABD’nin 1970’lerde Çin’e açtığı kapı, işte o hamlelerden biridir.
Washington, Sovyetler Birliği’ni kuşatmak için Pekin’i yanına çekti; kısa vadede kazandı, ama elli yıl sonra kendi ekonomik ve teknolojik rakibini büyüttü.

Bugün Amerika, Soğuk Savaş’ın mirasından değil; kendi stratejisinin geri tepen sonucundan mustarip.

🕰️ 1972: Denge Stratejisinden Bağımlılığa

Richard Nixon ve Henry Kissinger, 1972’de Mao’nun Pekin’ine gittiklerinde tarihe “Üçgen Diplomasi” olarak geçecek bir sayfa açtılar.
Amaç netti: Moskova’yı yalnızlaştırmak, Çin’i Batı kampına kısmen entegre etmek.
ABD bu hamleyle Sovyetleri psikolojik ve diplomatik olarak çevreledi;
fakat aynı zamanda, “kapitalist sistemin üretim üssü” olacak bir gücü de serbest bıraktı.

1980’lerden itibaren Amerikan sermayesi Çin’e aktı;
ucuz iş gücü uğruna üretim altyapısı, tedarik zincirleri ve sanayi kabiliyeti adım adım Pekin’e taşındı.
Batı, kısa vadede kâr etti; Çin ise uzun vadede sanayi çağının iplerini eline aldı.

⚙️ Üretimden Teknolojiye: Gücün Sessiz Dönüşümü

Çin artık sadece üreten değil, tasarlayan ve yöneten ülke konumunda.
Huawei’nin 5G ağları, BYD’nin batarya teknolojisi, TikTok’un dijital kültürel gücü,
ABD’nin “kontrol alanı” olarak gördüğü dijital evreni bile dönüştürdü.
Amerikan markaları Çin’de üretmeye devam ediyor, ama artık Çin markaları Amerika’yı şekillendiriyor.

Bu, sadece ekonomik bir kayma değil — medeniyet ekseninin Doğu’ya doğru yeniden hizalanmasıdır.

⚡ Trump Döneminde Yeni Cephe: Ekonomiden Stratejiye

10 Ekim 2025’te Donald Trump, Çin’in nadir toprak elementlerinde ihracat kısıtlaması getirmesinin ardından
Çin mallarına %100 ek gümrük vergisi uygulanacağını açıkladı.
Ayrıca kritik yazılımların Çin’e ihracatını da sınırlamaya hazırlanıyor.
Trump, Xi Jinping’le planlanan görüşmeyi iptal sinyali verirken şu cümleyi kurdu:

“Bu hamle şok ediciydi. Artık görüşmenin bir anlamı kalmadı.”


Bu açıklama, ticaret savaşının stratejik boyuta evrildiğinin işareti.
Çin, küresel tedarik zincirinde kritik rol oynayan nadir elementleri bir “jeoekonomik silah” gibi kullanıyor.
ABD ise buna misilleme olarak, teknoloji ihracatını ve sermaye akışını kesmeye hazırlanıyor.

Ancak paradoks şu:
Amerikan şirketleri hâlâ Çin pazarına derinden bağlı.
Yani Washington hem karşı koymak, hem de bağımlı kalmak zorunda.

🌍 Küresel Denge Yeniden Kuruluyor

Bugün ABD’nin karşısında artık ideolojik bir Sovyetler yok;
yerine sermaye akıllı, üretim disiplinli, teknolojik olarak saldırgan bir Çin var.
Bu yeni güç, dolar sistemine alternatif finans ağları kuruyor;
BRICS genişliyor, Kuşak ve Yol inisiyatifi Asya’dan Afrika’ya yeni ekonomik rotalar çiziyor.

ABD ise bunu bir “yeni Soğuk Savaş” olarak tanımlıyor.
Ama bu kez cephe tanklarla değil, çiplerle, lityumla ve algoritmalarla kuruluyor.

🧩 Tarihin Ironisi

1972’de Çin’i Sovyetlere karşı destekleyen Washington,
bugün Pekin’in ürettiği teknolojiyi yasaklamaya, finansını sınırlamaya çalışıyor.
Tarih, ironiyi seviyor:

Amerika, Sovyetleri yıkmak için Çin’i destekledi —
Şimdi o Çin, Amerika’nın ekonomik kaderini belirliyor.

✍️ Son Söz

Kissinger bu stratejiyi “yüzyılın diplomatik ustalığı” olarak anlatmıştı.
Oysa bugün aynı hamle, ABD’nin küresel üstünlüğünü sarsan bir jeopolitik ters tepmeye dönüştü.
Washington artık kendi kurduğu düzenin yıkım gücüyle yüzleşiyor.

Tarihin ibresi yeniden Doğu’ya dönüyor.
Ve belki de 21. yüzyılın asıl dersi şudur:

Bir medeniyetin sonunu dış düşman değil, kendi yanlış ittifakı hazırlar.