Önceki milli eğitim bakanlarından Hüseyin Çelik hakkında 2004 yılında Kuzey Ege’de yazılar kaleme almış, molla olduğunu dile getirmiştim. Savcıydı, müfettişti derken çok da keyfim kaçmıştı o günlerde.
Geçtiğimiz günlerde de alkışlayasım geldi. ‘’ Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olduğu için operasyon yapılıyor.’’ dediği için.
Hüseyin Çelik ki, AKP’nin kurucu ögelerinden ve partisi için çok çalışmış bir isim.
Cumhurbaşkanının başdanışmanı esti gürledi:’’ Hükümete had bildirmeye kalkmak yüzsüzlük, nankörlük, esasen ise ihanet!’’
Oysa yapılan iş, sadece eleştiri!
Beylerin, padişah özlemcilerinin, kurucu önder karşıtlarının, Cumhuriyet düşmanlarının eleştiriye bir gram olsun tahammülleri yok!
*
Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı ‘’ Eskiden Kurban Bayramı öncesinde hastalarımıza aşırı et tüketmemelerini söylediğimiz günler olurdu. Artık öyle günlerde değiliz. Demir eksikliği ya da kas kitlesinde kayıp yaşandığı durumlarda önerdiğimiz ‘Et tüketin’ önerisini de uzun zamandır yapamıyoruz.’’ derken Cumhurbaşkanının başdanışmanı, doktorun bu sözleri nedeniyle bir eziklik ya da utanç duyuyor mudur acaba?
Doktoru konuşturan AKP düzeni değil mi?
19 Mart’ın faturasının halkın sırtına bindirildiğini söyleyenlere karşı ‘’ Yalan’’ diyebilmekte midir kendileri?
60 milyar dolar rezervin yakıldığı, dış borç yüküne 500 milyar lira eklendiğini bilmez mi sayın başdanışman?
Biri ya da önceden birlikte siyaset yaptığı kişiler iktidar aleyhine hele bir konuşuversinler…
Yafta hazır: ‘’ Vatan haini! ‘’
*
Şeriat özlemcilerinin bu denli çok olduğu bir coğrafyada iktidar sahipleri istedikleri gibi ülkenin kurucu önderlerine saldırabilmekteyken, eğitimi dinselleştirmişken, çakarlı lüks araçlarda sarıklı / şalvarlı dinbazlar fink atıyorken neden iktidarı elinde tutan Cumhurbaşkanı ve arkadaşları manken gibi giyinirler, kravat takarlar anlayabilmiş değilim.
Sarayda yaşayanın saray aşkı da dünyanın öte yakasında duyulmuştur herhalde. Baksanıza ‘’ İtibardan tasarruf olmaz’’ deyip 1150 odalının dışında Okluk’ta yazlık saray, Ahlat’ta ise kışlık saray yapıldı. Kıbrıs’a da bir saray kondurmayı ihmal etmediler. Sorarsan da yanıt hazır: ‘’ Benim mi, milletin! ‘’
İktidar, demire ve çimentoya yatırım yapıyor habire.
Saraylar yapılırken Türkiye’de zorunlu eğitim çağındaki 442 bin 643 çocuk okula gitmiyormuş, 6-9 yaş arası ilkokul çağında olup okula gitmeyen çocuk sayısı 75 bini aşmış. Lise okuması zorunlu olan 14-17 yaş arası 284 bin çocuk okula gitmiyormuş, iktidarın umrunda mı? Zorunlu eğitim çağı 10 yaşındaki 312 bin 777 çocuk tarikatlarda eğitiliyormuş, ülkemizdeki 30 tarikatın 400’ü aşkın kolu Anayasa’ya aykırı faaliyet yapıyormuş.( 16 Aralık 2023- Sözcü/ Sultan Uçar) Kimin umrunda?
Geçtiğimiz yıl, üniversitelerde 84 bölümü 1 öğrenci bile tercih etmemiş, ne gam! Sultan Uçar’ın dediği gibi ‘’ Türkiye’nin geleceği uçurumun kıyısında’’
Demircilerin/ çimentocuların umrunda mı?
Yaklaşık 28 ayda bir milli eğitim bakanı değişmiş bu ülkede. AKP eğitim bakanı öğütüyor.
Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Baş, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz, Ziya Selçuk, Mahmut Özer ve şimdi de Yusuf Tekin.
Ne güzel söylenmiş; ‘’ Bir ülke düşünün ki eğitim deyince ders zilinin çalması değil, çocukların karnının zil çalması konuşuluyor.’’
Dönelim konumuza…
Onları engelleyen mi var şalvar giymelerine?
( Köftehorlar alıştılar çünkü lüks araçlara binmeye, üç dört yerden maaş almaya ve janti giyinmeye…)
Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm şeriatla yönetilen ülkelerde egemen giysi sarık ve şalvar değil mi? Bizimkiler neden?!
*
Bir ara BirGün’de, bir ara Yeni Şafak’ta yazan, yüzü sirke satan eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in kimi konuşmalarını işitince aklıma hep iki yılda yedi parti değiştiren Kubilay Uygun ( Fırıldak Kubi), Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Tuğrul Türkeş, Savcı Sayan, Hulki Cevizoğlu, Metin Feyzioğlu, Mehmet Ali Çelebi, Sinan Ogan geliyordu.
Listeye şimdi Özlem Çerçioğlu eklendi.
Bunca cami, zorunlu din dersi, onca mescit, anlamlı anlamsız onca hutbe, akşam sabah bayrak-ezan nutukları erdem sahibi insan yetiştirmeye yetmiyor demek ki…
İslam coğrafyasındaki olup bitenleri Japonyalı, Danimarkalı, İsveçli nasıl okuyor dersiniz?
Utanma duygusunu körelten/ yok eden kim, kimler ve hangi iktidar dönemi diye bir muhasebe yapmanın zamanı gelmedi mi acaba?
Alfred Adler son yılların Türkiye’sine tanık olsaydı ‘ İnsan Tanıma Sanatı’ adlı kitabında eminim Türk insanına çok geniş yer verirdi. Ne çok dönenimiz var böyle!
Hangi ülkede bizdeki gibi akıl almaz yangınlar yaşanıyor, hangi ülkede küçücük çocuklara bile bizdeki kadar tecavüz ediliyor, hangi ülkede bizdeki kadın katliamları gibi cinayetler yaşanıyor diye sormayı sorgulamayı da beceremiyoruz.
Dr. Turhan Çömez’in televizyonda anlattıkları utandırmıyor mu bu ülkenin iktidar sahiplerini, anlamak zor. O Turhan Çömez ki bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan’ın doktorluğunu da yapmış eski bir AKP Milletvekili. Bir yurtta yaşanan trajediyi, hastanenin birinde bir buçuk yaşındaki bebeğe yapılan tecavüzü anlattığında tüylerim diken diken olmuştu.
Değer yargılarımız öyle hızla değişti ki…
Bir işçinin Almanya’ya yerleştiğini duyunca ülkesini bırakıp gider mi insan diye düşünürdük yıllar önce.
Yurtdışına binlerce doktorun kaçışını duyan/ gören Cumhurbaşkanının bu durum karşısında kılı kıpırdamıyor.
‘’ Gitmeyin, size daha yaşanası bir ülke vaad ediyorum.’’ diyemiyor.
Olup bitenleri görünce/ yaşayınca ‘ PES ! ‘’ demekten başka bir sözcük gelmiyor aklıma.