Mehmet Karabel’in kaleminden...
Takvimlere göre...
Şu yaşlı dünyanın bir “11 Ekim”inde doğdu...
Bir “17 Kasım” ayında ise...
Adı gibi, kendisini “yıldız” yapan bu fani dünyaya veda etti...
Araya 91 yıl sıkıştırdı...
Güzel yaşadı...
Alkışlarla yüceldi...
Altı yıl önce...
Yarının tarihi ile (17 Kasım 2019)…
Sadece sevdiklerine değil...
Türkiye’ye el salladı; hayata veda etti…
Ama...
Hiç unutulmadı...
“Tiyatronun Divası” olarak...
Anılarda yaşamaya devam ediyor...
*
Muhteşem ötesi bir sanatçıydı…
Dile kolayı...
Türk Tiyatrosu’nun 70 yıldır “yıldızı” olarak kaldı…
*
Atatürk, ne güzel demiş:
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatçı olamazsınız…”
Çok doğru…
Yıldız Kenter…
Adı gibi…
Sanatına erişilmez bir “yıldız”dı…
*
Sahnedeki “mübarek günü”nü…
Tam 20 yaşına girdiği gün yaşadı…
Titriyordu heyecandan…
İlk kez profesyonel olarak sahne tozu yutacaktı…
Muhsin Ertuğrul, sırtını sıvazlamış ve şöyle demişti:
“Bugün senin meslek hayatına ilk adımını attığın mübarek bir gündür... Mübarek diyorum, çünkü Shakespeare gibi bir dâhinin (Onikinci Gece) kadar güzel bir eserinde baş kadın rolü oynayarak sahneye atılmak, şimdiye kadar çok az bahtiyara nasip olmuştur... Sakın bu başlangıç seni gurura sürüklemesin, bilakis daha çok çalışmaya ve daimi bir tevazuya bağlasın…”
Bu sözleri hiç unutmadı…
*
Sahnelerin her daim “genç” kraliçesiydi…
70 yıl boyunca 100’den fazla oyun sahneledi…
Alkışın peşinde bir ömrü tamamladı…
Öğretmen unvanıyla yüzlerce sanatçı yetiştirdi…
Tiyatro’nun…
“Kalbimizin perdesini açan bir san’at” olduğuna hepimizi inandırdı…
*
Yıldız Kenter…
Üstlendiği her rolün hakkını verdi…
Allah vergisi bir yeteneği vardı…
Sanatını sergilerken çok cesurdu…
*
Taaa… Yıllar öncesine gidiyoruz…
Bugün…
Ancak yaşı 50’ye gelenlerin hatırlayacağı bir olaydır…
O tarihlerde…
Kenterler, Refik Erduran’ın yazdığı…
“Ramiz ve Jülide” oyununu sahnelemeye hazırlanıyordu…
Yıldız Kenter, o oyunda…
Bir erotik yıldızı canlandıracaktı…
İzlemeye gelenler şoke oldu…
Çünkü oyunun dekorundaki yatağın üzerinde...
Yarı çıplak, seksi bir Yıldız Kenter fotoğrafı vardı…
Görenleri şaşırtan o fotoğraf…
Aslında...
Oyundaki odasının duvarında yer alması için çekilmişti…
Hep şunu sordular…
Acaba?
Uzun ve biçimli bacaklar gerçekten O’nun muydu, değil miydi?
O fotoğraf olay oldu; aylarca konuşuldu…
Çünkü fotoğrafı çektirdiğinde…
Yıldız Kenter, tam 66 yaşındaydı…
“Kim ne der?” diye düşünmedi…
Gerçekçilik arzusu ve sanata saygısı galip gelmişti…
O yaştaki Yıldız Kenter…
Alkışlanacak bir eylem gerçekleştirmiş…
Tek kare fotoğraf için…
Gerçek anlamda “sanat için” soyunmuştu!
O müthiş fotoğrafın üstünden…
Yıllar, yıllar geçti...
Yanılmıyorsam 2011’de verdiği röportajda…
Karşısındaki gazeteci…
Bir kez daha çok konuşulan o fotoğrafı hatırlattı…
Yıldız Kenter, o tarihte…
Artık 83 yaşına gelmişti…
“Unutulmaz bir çıplak pozunuz vardı…” diyen meslektaşıma…
Nasıl karşılık verdi, biliyor musunuz?
Aynen şöyle:
“Evet, yine öyle bir poz verebilirim... Düşünmüyor da değilim... Çünkü çıplaklık prim yapıyor, o zaman da yapmıştı... Bu sefer giyinik çektireyim diyorum… İncecik bir elbiseyle...”
Çünkü…
Sahnelerin bu dev kadını kendini yenilemekten…
Sürekli bir şeyler öğrenmekten hiç vazgeçmedi…
Alkışların karşılığını hep böyle verdi…
Yıllar önce bile…
“Ben hep gencim… Yaşım rakam olarak ileri olabilir ama asla ihtiyar değilim…”
Demişti; haksız değilmiş…
O hep genç kaldı! Yaşı ilerledi ama hiç “ihtiyar bir yıldız” olmadı…
Çünkü…
Yıldız Kenter Hoca…
Tiyatro sahnelerinin her daim genç kraliçesiydi…
*
Titizdi... Aceleciydi... Çalışkandı…
Öğrencilerine hep “Canikom” derdi…
Yalnız kaldığında…
Ortada kimsesizcikler yokken…
Ya Tanju Okan’ın “Kadınım” şarkısını…
Ya da Sezen Aksu’dan… “Kaybolan Yıllar”ını mırıldanırdı…
Yeşilçam’dan Türkan Şoray’ı beğenirdi…
Bi’de Tarık Akan ile Kadir İnanır’ı…
*
Bitiriyoruz… 15 yıl önce sormuşlar:
“Yaşamda 80 yıl deyince aklınıza ne geliyor?”
Cevap çok ilginç:
“Amma uzun… Amma kısa!”
Bi’de şu sorunun cevabını merak etmişler:
“Nasıl ölmek isterdiniz?”
Asla sönmeyecek “O Yıldız”ın verdiği karşılık şöyle:
“Sessiz, sakin ve uyurken…”
*
Artık, O… “Hiç sönmeyecek bir yıldız” olarak…
Kalplerde yaşayacak…
Nokta…

Sonsöz: “Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir... Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder… / William Shakespeare – İngiliz şair ve oyun yazarı…”