Geçen gün bir arkadaşım aylar önce afişini gördüğü bir oyuna gitmek istedi. Büyük bir hevesle bilet fiyatlarına baktı ama yüzündeki heyecan bir anda kayboldu.
En arkadaki koltuk 450 lira, sahneyi net gören yerler 600-700 lira. “Bir akşam tiyatroya gideceğim diye neredeyse kira parasına yakın bir ücret verilir mi?” dedi. Aynı hafta başka biri de “Eskiden iki kişi gidiyorduk, şimdi tek bileti düşünmek bile lüks oldu” diye sitem etti. Tiyatro, bir zamanlar hem nefes almak hem de sosyalleşmek için gidilen sıcak bir kültür etkinliğiydi. Şimdi ise sanki sadece belirli bir kesimin erişebildiği pahalı bir ayrıcalığa dönüşmüş durumda.
Toplu taşımaya para yetiştiremeyen, markette reyon gezerken fiyat hesaplayan insanlar için tiyatro artık hayal gibi. Öğrenci indirimli diye sunulan 250-300 liralık biletler bile birçok genç için “gelmeyin” demenin kibar hâli. Geçenlerde metroda iki genç konuşuyordu; biri “Tiyatroya çok gitmek istiyorum ama aynı parayla iki gün yemek yerim” dedi. İşte tam da bu yüzden kültür etkinlikleri istekten öteye geçemiyor.
Öte yandan tiyatrolar da kendi içinde haklı. Dekor, kostüm, ışık, oyuncu gideri, teknik ekip, sahne kirası derken maliyetler uçmuş durumda. Devletten destek yok, belediyeler salonlarını uygun fiyatla açmıyor. Özel tiyatrolar ayakta kalabilmek için mecburen biletleri yükseltiyor. Sonra da “insanlarda sanat sevgisi kalmadı” deniliyor ama mesele sevmemek değil, yetişememek. İnsanların gelir düzeyi aynı kalırken kültüre erişim hızla uzaklaşıyor.
Bu durumun sonuçları da ağır. Seyirci gelmeyince oyunlar erteleniyor ya da tamamen iptal ediliyor. Küçük sahneler kapanma noktasına geliyor. Oyuncular ve teknik ekip geçinebilmek için farklı işlere yöneliyor. Zamanla şehirlerin kültürel hayatı birkaç büyük salonun insafına bırakılıyor. Eskiden ailecek gidilen, arkadaşlarla plan yapılan tiyatro şimdi sadece ekonomik durumu iyi olanların yapabildiği bir aktivite hâline döndü.
Aslında çözüm yok değil. Belediyeler salonlarını yüksek kiralara vermek yerine destek olabilir. Devlet özel tiyatrolara gerçekten nefes aldıracak kadar sübvansiyon sağlayabilir. Öğrenciler, emekliler ve dar gelirli vatandaşlar için sembolik ücretli seanslar konabilir. Halk günleri düzenlenebilir, tiyatrolar kültürden kopup lüks kategorisinden çıkarılabilir. Tiyatro dediğimiz şey bir toplumun aynasıysa bu aynaya sadece parası olanların bakabilmesi büyük bir çelişki değil mi?
Belki de asıl soru şu: Biz tiyatroyu gerçekten yaşatmak mı istiyoruz, yoksa sadece afişlerine uzaktan bakmakla mı yetineceğiz?