Türk edebiyatının en güçlü kadın seslerinden biri olan Halide Edip Adıvar, yalnızca romanlarıyla değil; düşünceleri, toplumsal duruşu ve özellikle kadın hakları konusundaki öncü mücadelesiyle tarihin en etkili aydınlarından biri. Onun hayatı, bir yazarın kalemiyle bir milletin kaderine ve bir kadının sesine nasıl yön verebileceğinin en güçlü kanıtlarından biri.
1884 yılında İstanbul’da doğan Halide Edip, iyi bir eğitim alarak zamanının ötesinde bir kadın olarak yetişti. Daha genç yaşlarında bile kadınların eğitim hakkını savunan yazılar yazması, onu Osmanlı’nın son döneminde kadın hareketinin en cesur figürlerinden biri hâline getirdi. Kadınların kamusal hayatta yer alması gerektiğini savunan makaleleri, dönemin şartları düşünüldüğünde oldukça radikaldi. Hem öğretmenlik yaptığı yıllarda hem de yazılarında, kız çocuklarının eğitiminin toplumun geleceğini belirleyeceğini vurguladı.
Milli Mücadele yılları, Halide Edip’in hem bir yurtsever hem de bir kadın olarak sesini en yüksek tonda duyurduğu dönemdi. Kadınların yalnızca evde değil, ülkenin kaderinde söz sahibi olması gerektiğini savundu. Sultanahmet Mitingi’nde yaptığı o unutulmaz konuşma yalnızca milli bağımsızlık çağrısı değildi; aynı zamanda kadınların bu mücadelede eşit bir birey olarak yer aldığına dair güçlü bir hatırlatmaydı. Silah kuşanmasa bile kalemiyle, sözüyle, örgütlenme gücüyle kadınların savaşın görünmez yükünü taşıdığını dünyaya ilan etti.
Savaş sonrasında yurtdışında bulunduğu yıllarda da kadın hakları savunuculuğunu sürdürdü. Konferanslarında, romanlarında ve makalelerinde Türk kadınının yeniliklere açık, toplumun dönüşümünde aktif bir figür olduğunu her fırsatta dile getirdi. Ona göre, modernleşme yalnızca teknolojik yeniliklerle değil; kadının toplum içinde eşit bir birey olarak konumlanmasıyla mümkündü. Üniversitede ders verdiği yıllarda da kadın öğrencilerini cesaretlendirdi; toplumun her alanında var olmalarını destekledi.
Edebiyata bıraktığı eserler bunu fazlasıyla hissettirir. Kadın karakterleri hiçbir zaman edilgen değildir. Handan, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Kalp Ağrısı gibi romanlarında kadın, hem duygusal hem de toplumsal yönden dirençli, sorgulayan, kendi varlığını tanımlayan bir kişidir. Onun kadınları sevdikleri için ağlar, vatanları için mücadele eder, haksızlığa karşı ses yükseltir; yani hayata karşı bir duruşu vardır.
Bu duruşu en sade hâliyle cümlelerinde görmek mümkündür.
Sinekli Bakkal: “İnsan, en çok sevdiklerinden imtihan olur bazen…”
Ama o kadın kahramanlar, bu imtihanı hep kendi güçleriyle göğüsler.
Vurun Kahpeye: “Hak, bazen kalabalığın değil; tek başına kalan bir yüreğin sesidir.”
Bu söz, Halide Edip’in hem adalet hem de kadın mücadelesine inancının da özetidir aslında.
Ateşten Gömlek: “Vatan, yalnızca uğruna ölmekle değil; onu anlayarak, onu severek yaşamakla da korunur.”
Bu anlayışla kadınları sadece ev içinin değil, ülkenin geleceğinin de bir parçası hâline getirir.
Halide Edip Adıvar’ın hayatı yalnızca bir edebiyatçının değil; aynı zamanda bir kadın hakları savunucusunun, bir aydının ve bir halkın korosuna kendi sesini ekleyen güçlü bir kadının hikâyesidir. Onun kalemi hâlâ güncel, hâlâ diri ve hâlâ ilham verici… Çünkü o, “kadınların sesi” yokken bile konuşmayı seçenlerdendi. Bu yüzden bugün eserlerini okumak, yalnızca bir romanı bitirmek değil; kadınların toplumdaki yer mücadelesine yeniden tanıklık etmektir.