Bazı insanlar vardır, bir kitapla dünyası değişir. Ama bazıları vardır… 17 yaşına kadar bir kitabı bile bitirememiştir. Sayfalar hep birbirine karışır, kelimeler anlamını yitirir. İşte o da öyle biriydi. Ne ailesinin ısrarı işe yaramıştı ne öğretmenlerin “okuyun çocuklar” nasihatleri. Kitap okumak, onun için hep sıkıcı bir ödev gibiydi.

Ta ki bir gün, liseye yeni gelen o genç edebiyat öğretmeniyle tanışana kadar. Hani bazı insanlar vardır, sınıfa girer girmez enerjisiyle fark yaratır… İşte öyle biriydi. Ne çok sertti ne de fazla yumuşak; gerektiğinde arkadaş, gerektiğinde öğretmendi. Ama en önemlisi, anlamaya çalışan biriydi.

Bir gün sınıfa girdi ve “Bir deney yapacağız,” dedi. “Okumakta zorlananlar için. Her gün sadece bir cümle okuyun. İsterseniz bir paragraf. Ama 21 gün boyunca aksatmadan yapın.”

Başta herkes hevesliydi. Sonra tabii çoğu unuttu, sıkıldı. Ama o, 17 yıldır eline kitap alamayan kız, bu defa pes etmedi. Bir cümleyle başladı, sonra bir sayfa… Derken bir sabah fark etti ki, kitabı bitirmiş! Üstelik bu kez sadece okumamış, gerçekten yaşamıştı satırları.

O gün, onun için çok şey değişti. Çünkü sadece bir kitabı bitirmemişti; kendini, merakını, hayallerini de yeniden bulmuştu. Yıllarca neden sevemediğini düşündüğü şey, aslında hiç tanımadığı bir dünyaymış.

Şimdi aradan yıllar geçti. Evinde kocaman bir kütüphane var. Her kitapta başka bir anı, başka bir duygu. Ama bir şeyi hiç unutmadı: Edebiyat öğretmenini.

Bazen düşünüyorum… Sosyal medyada dönüp duran “Hangi meslek daha kutsal?” tartışmalarını görüyorum. İnsanların hayatına dokunan öğretmenler, doktorlar, sanatçılar, bazen sadece bir sözüyle başka birine ışık oluyor. O yüzden bana sorarsanız, kutsal olan meslek değil. Kutsal olan, dokunduğunuz hayatlar.

Ve bazen bir insanın kaderini, gerçekten de sadece bir cümle değiştiriyor.

Benim hayatımı bir cümle değiştirdi. Ya senin?