Karakteristik bir özelliğimiz var; Hep güçlüden yanayız ve yapılan yanlışlara/ hatalara karşı sessiziz. Yanlışı yapan ya da suç işleyen güçlü biriyse suspus olmayı tercih ediyoruz.

Keşke biraz kuzeyde yaşasaymışız. Cumhuriyet gazetesinin 18 Eylül tarihli sayısında Sevgi Özel’in köşesinde gördüğüm ‘’ …2012 Ocağında…’’ diye başlayan tümcesinde ülkenin eğitim sorunlarına ve özel olarak da Milli Eğitim Bakanlığı’na değiniliyordu. MEB’in kuruluşuna… (MEB’nin değil!)
‘’ 2012 Ocağında ‘’, ‘’ 2012 Ocak’ında ‘’ şeklinde yazılmayacak mıydı?
Bu yanlışı yapan da Cumhuriyet yazarı. Dilbilimci- Yazar.
Canım Cumhuriyet’in düzeltmeni de görmemiş ya da fark etmemiş olmalı.
Şurası bir gerçek ki kimse bu konuda pek sesini çıkarmayacak. Görmezden/ duymazdan gelecekler.
Çok tanık oluyorum bu gibi konulara.
KENT A.Ş. istedi diye Karşıyaka’da 10 yıl önce açtığımız ‘Mehmet Atilla Kitaplığı ‘21 Şubat 2025’te kapatıldığında tek bir örgütlü çevre ‘’ Neden kapatıyorsunuz kitaplığı!’’ diye tepki göstermemişti.
Latife Hanım Köşkü bahçesindeki kapalı alanda bulunan kitaplığın kitapları toplanıp bir araca yüklenirken orada bulunan emekli öğretmen- bankacı-asker vb. kişilerden tek bir ses çıkmıyor. Şair Fahrettin Koyuncu hariç!
İnsan en azından merak edip sormaz mı, ‘’ Niçin kitaplığı kaldırıyorsunuz?’’
Şu da var ki, merak eden, soran/ sorgulayan bir toplum değiliz. Toplum değil de topluluğuz adeta.
Gücü elinde bulunduran egemenler de bunun farkında. Rahatlıkları bundan!
Üç beş kişi itiraz etseydi, müdahalede bulunsaydı o kitaplık kaldırılabilir miydi?
Okumaz bir toplum olduğumuzu söyleyen, yazıp çizen toprakta karınca misali çok mu çok!
Onun dışında bir başka özelliğimiz de okuduğunu anlamakta zorluk çeken bir nüfusa sahip olmamız…
‘’ Ben Belediye Başkanı Olsam’’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Belediyelerin kültür müdürlerini kastederek, ‘’ Ne yazık ki 17 Nisanlarda köy enstitülerinin kurucusu olan Hasan Âli Yücel aklına gelmiyor müdürlerimizin. 26 Şubat’ta bir milletvekili, bir yazar ve bir öğretmen bir araya gelip herhangi bir kültür merkezinde o güzel gözlü müfettişi anamazlar mıydı?
Günün birinde belediye başkanı olursam onların kış uykusuna yatmasına fırsat vermeyeceğim.’’
Yayımlanmış olan bu yazımı da tanıdığım bir belediye başkanına göndermiştim. Yararlı olur düşüncesiyle…
Başkanın yanıtı mı?
‘’ Recai bey çok şükür, türümüz insan olduğu için kış uykusuna yatmıyoruz.’’
Yanıt olarak, ‘’ Ben başkanları değil kültür müdürlerini kastetmiştim.’’ mi deseydim acaba kendisine.
Kadın olan bu başkanın üzüldüğüne mi üzüleyim, beni anlamadığına mı?
Oysa saydığım/ sevdiğim birisi.
İşin özeti şu; okuduğunu anlamayan bir topluluğuz. Anlamadan da yanıt veren…
Kitaplığın kapatılmasına, burada iki buçuk yıldır yapılan bilim-sanat-edebiyat-eğitim söyleşilerine son veren kültür müdürüne karşın tek bir Allah’ın kulu ne başkana ne de kültür müdürüne karşı bir tavır aldı. Kemal Anadol hariç! O, hep yanımdaydı.
Dedim ya, hep güçlüden yana tarafız.
Uğur Mumcu’yu anımsamanın tam da sırası. Ne diyordu o yürekli gazeteci:
‘’Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler, fırıldak olurlar.
Yıllar öncesine gidiveriyor aklım.
İl Kültür Müdürü için ‘ hırsız’ demiştim de o günlerin vali yardımcısı ifade vermem için yanına çağırmıştı. ‘’ Elinizde bununla ilgili kanıt var mı? ‘’ diye.
Sonuç mu? İl Kültür Müdürü görevden alındı.
İşin başında yanımda yer almayan arkadaşlar çoktu. Müdür görevden alınınca ise kutlayan kutlayana!
*
Sevgi Özel’in engin Türkçe bilgisine saygıda kusur etmem ama Cumhuriyet gibi bir gazetede böylesi yanlışlığı da görmezden gelemem.
Çünkü Cumhuriyet, ülkemin en saygın gazetesidir. Bunu bilir bunu söylerim. Orada böylesi yanlışları görmek üzer beni.

Umarım, günün birinde kitaplarımızı gaspeden Karşıyaka Belediyesi de yanlışından döner ve tekrar aynı yerde Mehmet Atilla Kitaplığı’nın Latife Hanım’ın müşterilerine kültür hizmeti vermesini sağlar, söyleşilere de yeniden başlamış oluruz.
Başkanın ferasetine, aklın, mantığın ve kitap sevgisinin galebe çalacağına inanıyorum çünkü.