Karanlığın içinde gök mavisi gözleriyle bu toprakları aydınlatan Mustafa Kemal Atatürk… Ölümünün yıl dönümünde saygıyla anıyoruz...

Dünyanın hiçbir yerinde hayatı bir dakika durduramazsınız. Bugün yine 1 dakikalığına duruyor hayat Türkiye’de… Sonsuz bir yas, büyük bir özlem, tarif edilemez bir sevgi… Dokunmadığı kim vardı Mustafa Kemal’in? Çocuklar, gençler, köylüler, doktorlar, öğretmenler, kadınlar… Herkes tarafından sevilen, sonsuza kadar sevilecek olan Atatürk… Nice savaşlarla, yokluk içinde büyük başarılarla, yorgun, harap ve bitap düşmüş bir milleti ayağa kaldıran, özgürlük ve bağımsızlığımızı bize kazandırıp, güven ve huzur içinde yaşamımızı bize veren Mustafa Kemal… Olumsuzluğu düşünmemek için ‘Olmasaydı olamazdık’ yerine, hep ‘iyi ki olmuş’ dediğim Mustafa Kemal…

Ölümünün ardından 84 yıl geçti. Son zamanlarda dünyanın geri kalanı sanki ‘bizden daha çok saygı duyuyor’. Örnek olarak gösterilip, övgülerle bahsediliyor. Atatürk bu ulusun en güzel hikayesidir, var olma sebebidir. Çünkü bu ulusun vazgeçilmezidir. Ortak hafızasıdır. İşte bu yüzden bugün 1 dakika hayat durur. Tüm ülkede sirenler çalarken o 1 dakikada herkesin hissettiği aynı duygudur. 

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” Türk ulusu onunla hep yaşadı ve yaşamaya da devam edecektir.

Sokakta neler konuşuluyor?

Son günlerde İzmir’de en çok konuşulan konulardan birisi deprem…

30 Ekim depreminin 2. yıldönümündeyken merkez üssü Buca olan 4.9 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Buca’dan başlayıp Gaziemir’e kadar uzanan bir fay hattı olduğunu da öğrenmiş olduk. Deprem bu sefer herkesi gece derin bir uykuda yakaladı. Kısa sürmesi en büyük şükür sebebim. Hava, geceleri soğuk. O gece İzmirli yine geceyi sokakta geçirdi. Tabi tüm alışkanlıklarımız tekrar etti. Sokağa çıktık, bekledik, biraz zaman geçti yine evlerimize girdik. Uzmanlara bağlandık, depremin yorumunu aldık ve yine aynı soruları sorduk. ‘Bu deprem başka bir depremi tetikler mi? Bundan sonra ne olacak?’ Yıllardır aynı cevapları almamıza rağmen soruyoruz, cevap alıyoruz ama uygulamaya geldiğinde ilerleyemiyoruz. Hep diyoruz, deprem ülkesinde yaşıyoruz. Tedbirli olmalıyız. Sağlam binalarda yaşamalıyız. Kentsel dönüşümü hızlandırmalıyız diye. Deprem değil, tedbirsizlik ve bina öldürür diyoruz. Diyoruz ama sadece lafta kalıyor bu söylemler. Sonra unutuyoruz her şeyi; taa ki bir sonraki sarsıntıya kadar… Bu depremde maalesef iki vatandaşımızı kaybettik. Deprem sırasında kalp krizi geçiren Ayşen Can Kara ve balkondan aşağı atladığı için ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren 18 yaşındaki Celal Bayar Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisi Efe Altay Saral… Bu depremde 64 kişi de yaralandı. Maalesef deprem bilincini oturtamıyoruz. Dilerim aynı acıları ülkece yaşamayız.

İklim anksiyetesi ritmimizi bozuyor…

Son yıllarda Dünya olarak travmatik süreçlerden geçiyoruz. Covid-19 süreci ile başlayan bu süreç, ekonomik buhranlar ile katlandı. İklim değişiklikleri ve iklim anksiyetesi ile yaşadığımız kaygı bozuklukları… Yaşanan orman yangınları, sel felaketleri, depremler, savaşlar… Bu yüzden sokakta hemen hemen herkes mutsuz ve gergin… Üstelik sadece trafikte değil. Sokakta yürürken, markette sıra beklerken, toplu taşıma araçlarını kullanırken… Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. Konuşabilmek sanki bir lüks artık. Alım gücümüzün düşmesiyle kendimize biraz zaman ayırıp sevdiklerimizle bile vakit geçiremez olduk. Tüm bunlarla birlikte ateş ve barut yan yana bir toplum haline geldik. 

Bunlar yetmiyormuş gibi bir de sırf bizim yaşadığımız olaylardan ders çıkaramadığımız için tekrar yaşadığımız aynı acılar var. Ders çıkarıp önlem almak ve sorumluları cezalandırmakta da yetersiziz. Avrupa Birliği’nin resmi rakamlarına göre Türkiye, iş kazalarında en fazla insanın hayatını kaybettiği ülkeler sıralamasında birinci durumda. Önlem almak, ders çıkarmak ve sorumluları cezalandırmak yerine kaderci bir bakış açısıyla kazaları olağanlaştırmakta insan hayatını daha da değersizleştiriyor. Konuşmaya konuşuyoruz, yazmaya yazıyoruz ama bazı şeyler çok yavaş değişiyor. 

Açın Radyonuzun sesini…

Gelelim bize… Radyo Ege’de hayat tüm coşkusuyla devam ediyor. Sesimiz Ege’de daha çok Egeliye ulaşıyor. İzmir’den sonra 88.6 Bodrum, 89.5 Aydın, 99.6 Denizli, 100.7 Manisa, 92.1 Çeşme, 93.0 Seferihisar ve 92.9 Aliağa frekanslarındayız. Büyümeye ve tüm Ege’ye ulaşmaya devam ederken. Haftanın 7 günü günün 24 saati en iyi müzik ve en güzel programlarımızla, saat başı haber bültenlerimizle siz Egelilerin yanında olmaya, sesiniz olmaya devam ediyoruz. Çok güzel bir ekip ve çalışmayla… Her zaman söylediğim gibi… Ege gibi kalın. Ege kadar sıcak, Ege kadar enerjik, Ege kadar mutlu…