İnstagramda çıktı karşıma, genç adam ülkedeki en büyük dolandırıcıları sıralıyordu.
Jet Fadıl birinci sıradaydı. Ardından Çiftlik Bank CEO’su Mehmet Aydın geliyordu.
İkisini de Türkiye iyi tanıyor ama üçüncü sıradaki Kemalpaşalı Kemal mi Recep mi ne, onu bilemedim doğrusu.
Bu üçünü öğrenen, dördüncülüğe ya da bilmem kaçıncılığa aday dolandırıcılar da Büyükçekmece Adliyesi’nden çıktı.
Adliyenin adli emanet kasasından kaybolanlar mı?
9.906 adet gram altın, 49 adet reşat altın, 438 adet altın kolye, 66 gram altın küpe, 5 adet 1 kg. külçe altın, 7 adet altın arma, 167 adet tam altın,606 adet altın bilezik, 376 adet yarım altın, 1.328 adet çeyrek altın, 40 adet Cumhuriyet altını, 2.701 gr. Altın takı, 487 adet Ata altın, 6 adet gramse altın, 50 kilo gümüş.
Eşyaların toplam değerinin 147.000.000TL olduğu tahmin ediliyor.
Sözcü’de okudum; ‘’Büyükçekmece Adliyesi’nin temizlik işçisi, adli emanette duran 25 kilo altın ile 50 kilo gümüşü çalıp yurt dışına kaçmıştı.
Adalar Adliyesi’nden 12 silah, Diyarbakır Adliyesi’nden 793 kalaşnikof mermisi, Bakırköy Adliyesi’nden 2 kilo eroin ile 12 tabanca ve 100 cep telefonu, Antalya Adliyesi’nden 6 kilo kokain, Erciş Adliyesi’nden çok sayıda tarihi eser, Adana Adliyesi’nden 250 el bombası, Kocaeli Adliyesi’nden de ziynet eşyası çalınıp satıldığı ortaya çıktı.’’
Afşin Kaymakamı da işsiz ve muhtaç vatandaşları dört günlüğüne işe alıp sonra işten atıyormuş.
Zimbabwe’de, Zambiya’da, Angola’da böylesi pislikler yaşanıyor mudur dersiniz?
İktidarın 2016’da zorunlu eğitim kapsamına aldığı Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) eğitim gören 85 çocuk son bir yılda işçi olarak çalıştırıldıkları atölyelerde, fabrikalarda iş kazasına kurban gitmiş. TİP üyesi öğrenciler bu çağdışı sistemi savunan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i protesto etmek için eylem yaptı. Sonuç mu? 16 çocuk hemen tutuklandı.
Eskişehir’de ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini eleştiren polis jet hızıyla açığa alındı.
Cumhurbaşkanı, emniyet genel müdürü, valiler, olup bitenlerden haberdar olsa eminim müdahalede bulunup hırsızları ve sorumlu olan kişileri cezalandıracaklardır ama herhalde duymadılar.
Sadece Rize il genelinde 1092 camimiz bulunuyor. Ülke çapında ise 100 bini aşkın… Binlerce din görevlisi, cemaat, vakıf ve televizyonlarda boy gösteren üç kilo sakallı mollalar ve yıllardır sürdürüle gelen zorunlu din derslerine karşın yaşanan bu tür pislikler/ çirkinlikler hiç yakışıyor mu Cumhuriyet Türkiye’sine?
Oysa biz,1092 camisi bulunan Rize’den Faraday, Toriçelli, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Cahit Arf gibi değerler yetişir diye düşünmek isteriz.
Merak edenlere söylemiş olalım; Rize’den Kadir Mısıroğlu, İsmail Kahraman, Şevki Yılmaz, Hasan Mezarcı, Yavuz Bahadıroğlu gibi değerler(!) yetişmiş. Bilmediğimiz başka değerler de vardır mutlaka…
Diyanet’in yeni başkanının iki buçuk ayda beş ülkeye gittiğini biliyor muydunuz?
Rize’dekiler de ekranlardaki papağanımsı mollalar da bilirler ki erkek ile kadının tokalaşması caiz değildir.
Papa ile tokalaşan başörtülü o kadın neyin nesi o halde?
İktidarın uygulamaları şaşırtıyor insanı. Hiç mi hiç saydam bir siyaset izlemiyorlar.
Metan gazı sonucunda 12 askerimiz şehit oluyor. İhmaller araştırılsın diye verilen önerge dini bütün siyasetçilerin içinde yer aldığı AKP- MHP milletvekilleri tarafından reddediliyor.
Öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek verilmesine ilişkin yasa teklifi gene aynı partinin milletvekillerince reddediliyor.
Son günlerde gıda zehirlenmeleri aldı başını gidiyor ya…
Araştırılsın diye verilen öneriyi iktidardaki iki parti yine reddediyor.
Toplumu ilgilendiren bir konunun araştırılmasını ne AKP ne de MHP istiyor.
Sayın milletvekilleri, insanı güldürmeye çalışıyor olmalılar.
Bizdekilerin benzerleri de İngilizleri güldürmeye çalışıyor olmalı.
Okumuşsunuzdur, ya da örneklerini çok işitmişsinizdir.
Şeriat ile yönetilen İslam ülkesinden kaçarak İngiltere’ye sığınan, İngilizlerin vergileri ile sosyal yadım alan sığınmacılar, İngiltere için şeriat diyerek gösteri düzenliyorlar.
Aynı gruba dahil insanlar için bir başka realite… ‘’ Dünyadaki mültecilerin yaklaşık yüzde 85’i Müslüman. İlginçtir ki, sığınacak yer aradıklarında 56 Müslüman ülkeye değil, çoğunlukla gayrimüslim ülkelere gidiyorlar.’’
Neden diye sormak gerekmez mi?
2017-2023 yılları arasında Yeni Zelanda’da Başbakanlık yapmış olan Jacinda Ardern’in bu konuda söyledikleri daha dün gibi aklımda. Kulakları çınlasın. Yürekli mi yürekli bir kadındı.
Siyasal İslamcılara gereken yanıtı verirken hiç mi hiç onlara ödün vermiyordu. Siyasal İslam’ın istismar, kandırmaca ve hipnoz olduğunu anlatmaya çalışıyordu Jacinda.
Birisi yazmış: ‘’Papa, Diyanet’e ayrılan yıllık bütçeyi duyunca Müslüman olmaya karar verdi.’’
Gülelim mi yoksa gülelim mi?
Olup bitenler kimisini sinirden deli ediyor kimisini de güldürüyor. Ben her iki duyguyu da yaşayanlardanım.
En çok güldüğüm ise oğul Bilal’in şu iki sözü: ‘’Babam bu ekonomi bilgisiyle özel sektörde çalışsaydı paraya para demezdi ama o fedakarlık yapıp mütevazı hayatı seçti.’’
‘’ Türkiye, eğitimde dünyanın en başarılı ülkeleri arasında.’’
İlahi Bilal oğlan! Bizi çok güldürdün, Allah da seni güldürsün! ‘’
Bilal oğlan deyince…
O, babası gibi değil. Üniversite okumuş. İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve Arapça bilen 46 yaşında bir delikanlı…
Kamuya ve AKP’ye yararlı bazı sivil toplum kuruluşlarında üst düzey yönetici.
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı.
İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı, Okçular Vakfı, İlim Yayma Vakfı ile İbn-i Haldun Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan vekillikleri…
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi.
Bunları Emin Çölaşan’dan öğrendim.
Babasından aldığı güçle olsa gerek TÜSİAD yönetimini fırçalıyor ve şöyle diyor sayın oğul: ‘’ Asrın felaketi olduğunda TÜSİAD nerede ya, Allahınızı severseniz ya…’’
Oğul Erdoğan, Şam’da Şara’yı ziyaret edip Emevi Camisi’nde Cuma namazı kıldığında devletin koruması altındaydı.
Oğul, Cumhurbaşkanlığı stajı mı yapıyor yoksa?