Bu ülkede hiç kimse basın ve ifade özgürlüğünden söz etmesin.
Gerçekten… Bu cümle artık insanın aklıyla alay etmekten başka bir işe yaramıyor.

Her gördüğü mikrofona, gözlerini aça aça aynı nakaratı tekrarlayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sesleniyorum,
“Türkiye demokratik bir hukuk devletidir” diyorsunuz ya…
İnanın çok komik duruma düşüyorsunuz.
Vatandaş yakında size bir lakap takarsa hiç şaşırmayın ve kızmayın.
Örneğin, “Gerçeklikten uzak bakan” ya da “Kendini bile ikna edemeyen bakan” diyebilirler.

Yılmaz Tunç konuşuyor, dinleyince dünyanın en medeni ülkesinde soluk alıp verdiğinizi düşünürsünüz.
Gerçek yüzünüze tokat gibi çarpınca kendinize bir kez daha gelirsiniz.
Bakan’a göre, basın özgür, ifade özgür, herkes barış içinde fikir beyan ediyor, hukuk da güvercin misali kanat çırpıyor…
Masal güzel, anlatan memnun; bir tek yaşayan memnun değil.

KAFA KIRANLAR

Bu ülkenin sokaklarında sopayla kafa kıranlar serbest. Öylesine çok örneğini yaşadık ki. Gazetecileri dövdüler, ne ağız kaldı, ne burun. Kol kırdılar. Gazetecilerin yanı sıra siyasilerde dayaktan nasibini aldılar.
Sokakta dehşet saçanlar serbest bırakıldı. Bazılarında 3-5 gün yattı, çıktı.
Kadınları yerde sürükleyenler serbest. “Çok seviyorum o yüzden dövdüm” diyen sevgili kılıklı serbest.
Linç girişiminde bulunanlar, mafya bozuntuları serbest.
Adliyeye girip çıkanların çoğu, kapıdaki turnikeden geçmek kadar hafif bir işlemi tamamlayıp gidiyor.

Ama bir kişi söz söyledi mi, işte orada adalet sistemi bir anda turbo motora bağlanıyor.

Kelimeler suç, cümle suç, fikir zaten başlı başına tehdit.
Savcılar anında devrede, hakimler yoğun mesaiye hazır…

Neden?
Çünkü bizdeki hukuk düzenine göre suç, ne söylendiği ile değil, kime söylendiği ile ölçülüyor.

*

Bakın Enver Aysever örneği ortada.
Aylarca CHP’yi yerden yere vurdu, eleştirileri hatta hakaret boyutuna vardı.
Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu için şunları söyledi:

“Allah aşkına, medeni insanların olduğu bir ülkede Ekrem İmamoğlu gibi bir adamın peşine milyonlar düşer mi?
Okumuş, yazmış insanların olduğu bir ülkede Özgür Özel gibi bir insanın arkasına milyonlar düşer mi?
Özür dileyerek söylüyorum tabii, Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasına milyonlarca insan düşer mi?”

Bu ülkenin sağcı gazeteleri bayram etti. Manşetler hazırdı, köşeler coşkuyla doldu. Enver Aysever’in resmi ile ismi ile sayfalarına taşıdılar bu sözleri.
CHP’den kimse şikâyet etmedi, kimse “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”ten söz etmedi. CHP’liler bu sözleri eleştiri sınırları içinde karşıladı, kimse de yanıt vermedi.
Savcılar o videolarda hiçbir sıkıntı görmedi. Belki de aralarından Enver. Aysever’in başları ile tasdikleyenler vardı.
Çünkü hedef aldığı isimler iktidarın hassas bölgesi değildi.

Aysever, ne zaman ki döndü
“Sağcılık ahlaksızlıktır”
dedi…

Birden ülkenin bütün kırmızı alarm sistemleri devreye girdi. Takipçisi olmayan troller gruplardan birbirini haberdar ederek Aysever’in linç etmeye başladı.
Şikayetçiler ortaya çıktı, savcılar harekete geçti “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” maddesi raftan indirildi ve Aysever gece yarısı baskınla gözaltına alındı. Tutuklanması için troller yoğun bir çaba içindeydiler ve mahkemede kararını verdi:
“Tutuklusunuz”

Demek ki mesele fikir değilmiş.
Mesele hakaret değilmiş.
Mesele eleştiri hiç değilmiş.
Mesele sadece ve sadece kimin eleştirildiği imiş.

*

O yüzden kimse bize ifade özgürlüğü masalı anlatmasın.
Hele Adalet Bakanı hiç anlatmasın.

Bu ülkede hukuk, güçlünün yanında durmayı “görev” saymış durumda.
Eleştiri değil, eleştirilen kişi suç sayılıyor.
Zarar gören fikir değil, iktidarın hassasiyeti.

Demokrasi mi?
Eline geçirilen her fırsatta budanmış.
Tahammül mü?
Yalnızca iktidarın hoşuna giden sözlere var.

*

Bugün Enver Aysever susturuluyor.
Dün başkaları susturuldu.
Yarın kim?

Bu ülkede konuşmak değil, konuşmaya cesaret etmek suç haline geldi.
Böyle bir düzende hiç kimse, ama hiç kimse basın ve ifade özgürlüğünden söz etmesin.
Komik oluyor.