Bu ülkede gezmenin iki yolu var.
Biri, sabah dolmuşa, otobüse binip işe gitmeye çalışmak.
Diğeri, devlet uçağına binip dünyayı turlamak.
Birincisi ter kokar,
İkincisi jet yakıtı…
Biri asgari ücretle yapılır,
Diğeri bütçeyle.
*
Memlekette hayat pahalı mı?
Evet.
Pazarda file doluyor mu?
Hayır.
Emekli ay sonunu getirebiliyor mu?
O da hayır.
Ama gökyüzü…
Gökler şen.
Gez baba gezelim,
Uçaklara binelim.
•••
Bir bakmışsınız Afrika’dayız,
Ertesi gün Körfez,
Sonra Avrupa,
Araya Amerika,
Bir de Asya sıkıştırdık mı tamam.
Gezmediği, görmediği ülke kalmadı. Gezmekten bıkmadı, yorulmadı.
Pasaport yoruluyor,
Millet yorulmuyor mu?
O kim?
•••
Bu gezilerin sayısı artık başlı başına bir tablo.
Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde 177 farklı ülkeye yaklaşık 450 kez yurt dışı ziyarette bulundu.
Bazı ülkelere bir kez değil;
İki, üç, beş kez…
Uçaklar kalktı,
Pasaportlar doldu,
Ama mutfaklar hâlâ boş.
•••
Vatandaş uçak biletine bakıyor:
“Bu fiyata ben ancak terminali gezerim” diyor.
Ama devletin uçağı öyle mi?
Kapıdan gir, koltuğa otur, çayı söyle…
Gökyüzü senin.
Hani derler ya;
“İtibardan tasarruf olmaz.”
Doğru.
Tasarruf zaten hep vatandaştan olur.
*
Ha bir de…
Soru sormayan,
Soracakları soruları önceden yazılı olarak eline alan,
Cevapları da yine önceden hazırlanmış metinden alıp
“haber” diye servis eden
gazeteci kılıklı tipleri de uçağa doldurdun mu…
Tamam.
Ne soru var,
Ne sürpriz.
Ne de hesap.
Mikrofon süs,
Soru formalite,
Cevap zaten hazır.
Uçak dolu,
Sorular boş.
*
Elbette tüm masraflar devletten.
Yani halkın cebinden.
Vergiden, zamdan, faturadan.
Birileri gökyüzünde,
Birileri mutfakta yangınla meşgul.
*
Recep Tayyip Erdoğan’dan söz ediyorum.
Milletvekilliğim sırasında defalarca yazılı ve sözlü soru önergesi verdim.
Merak değildi; kamunun parasını soruyordum.
Hesap sormak, Meclis’in en temel görevidir çünkü.
Sorularım basitti.
Kısa, net, herkesin anlayacağı türdendi.
Cumhurbaşkanının kaç uçağı var?
— Yeteri kadar!
Cumhurbaşkanının koruma sayısı ve maaş bütçesi nedir?
— Yeteri kadar!
Cumhurbaşkanlığına ait kaç makam aracı var?
— Yeteri kadar…
Dış seyahatlere kaç uçak, kaç araçla gidiliyor?
— Yeteri kadar.
Yanıtları aldım.
Hem de hepsini.
Tüm sorularıma verilen yanıt tek tipti,
son derece akılda kalıcıydı:
Yeteri kadar.
*
Bu ülkede rakamlar vatandaşa gelince gizli,
Zam gelince açık.
Şeffaflık dendi mi;
Kapalı kapılar ardında
“Yeteri kadar” denilip geçiliyor.
Bu ülkede rakamlar vatandaşa gelince devlet sırrı,
Zam gelince resmî tebligat.
Şeffaflık mı?
O kelime, uçağın camından aşağı bakarken güzel duruyor.
Millete gelince sabır,
İktidara gelince “itibar”.
Millet kemer sıkar,
Devlet uçağı genişler.
Mutfakta yangın var,
Ama gökyüzünde her şey yolunda.
Sorular sorulmasın diye mikrofonlar susturuldu,
Hesap sorulmasın diye Meclis devre dışı bırakıldı.
Ve bütün bu düzenin özeti tek cümleye sığdırıldı:
— Yeteri kadar.
Bu ülkede artık ne kadar yoksul olduğumuz bilinmez,
Ama kimin ne kadar rahat yaşadığı fazlasıyla bellidir.
Gez baba gezelim,
Uçaklara binelim…
Millet yerde sürünsün…