9 Eylül sabahı İzmir’in sokaklarında dolaşırken insanın içi kıpır kıpır olur. Daha gün doğmadan caddeleri süsleyen bayrakları, balkonlara asılan Atatürk posterlerini görmek bile bambaşka bir duygu... Çünkü biz İzmirliyiz, çünkü biz bu toprağın kurtuluş hikayesini yüreğimizde taşıyoruz.
Bu hikayenin bir başlangıcı var. İlk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’i unutmamak gerek. Hasan Tahsin sadece eline silah almış bir kahraman değil. Bizim için daha değerli kılan bir diğer özelliği kalemiyle direnişin sembolü bir gazeteci ve yazar olmasıdır. Yazılarıyla halkı bilinçlendiren, özgürlük fikrini savunan Hasan Tahsin, ilk kurşunla yalnızca düşmana değil esaretimize de meydan okudu. Bu olaydan 3 yıl sonra 9 Eylül 1922’de bu kurşun koca bir özgürlük ateşine dönüştü.
MUHTEŞEM GÖSTERİ...
Şehrimizde her yıl olduğu gibi bu yıl da kutlamaların en heyecanlı anlarından birisi, SOLOTÜRK’ün gösteri uçuşu olacak. Jetlerin gökyüzünü kırmızı beyaz çizgilere boyadığı anı izlemek çocukluğumdan beri en sevdiğim işlerden biridir. O motor sesi bana özgürlüğün sesi gibi gelir hep...
Kutlamaların coşkusu akşam farklı bir boyut kazanıyor. Güneş batarken, İzmir’in sokaklarını dolduran fener alayı başlıyor. Ellerinde bayrakları ve meşaleleriyle yürüyen binlerce insan arasına karıştığınızda kendinizi sadece kalabalığın bir parçası gibi değil aynı zamanda tarihin bir parçası gibi de hissediyorsunuz. Yürürken yanınızda tanımadığınız bir insanla göz göze geldiğinizde, o gülümseme şunu söylüyor ‘’biz aynı coşkuyu paylaşıyoruz’’ Biliyorsunuz ki yıllar da geçse hep aynı coşku ve beraberlikle kutlanacak bu gün.
Ve işte tam bu noktada fark ediyorum ki; bu günü kelimeler, satırlara, paragraflara sığdırmak çok zor. Çünkü bu sadece bir kutlama değil; bir milletin yeniden doğuşunun, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin ve o mücadeleden doğan sonsuz minnetin ifadesi. Bundan dolayı özgürlüğümüzü bize armağan eden o büyük mücadeleyi asla unutmamalıyız. Çünkü 9 Eylül, sadece İzmir’in değil hepimizin kalbindeki özgürlük ateşidir.