Bu kare, sözün tükendiği anın fotoğrafı…
Orada akıl susar, kalp konuşur.
Gözler kapanır çünkü bakacak yer kalmamıştır.
Mikrofon elde ama ses boğazda düğümlüdür; çünkü bazı acılar anlatılmaz, yaşanır.
Bu fotoğraf; çaresizliğin,
elden gelen hiçbir şeyin kalmadığının kanıtıdır.
Dostluğun, kardeşliğin, yoldaşlığın verdiği acının yüze yansımasıdır.
Bir kaybedişin ardından yakılan içsel ağıtın dışa vurumudur.
*
Manisa, tarihinde ilk kez bu kadar umutlanmışken,
bu kadar kısa sürede bu kadar ağır bir yas yaşadı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, memleketinde tarihe geçen bir başarıya imza attı.
Çocukluk arkadaşı Ferdi Zeyrek ile Büyükşehir Belediyesi kazanıldı.
Gülşah Durbay ile Şehzadeler Belediyesi…
Ve Manisa’da ilk kez bir kadın belediye başkanı seçildi.
İnsan “tamam” diyordu,
“Bu kez oldu…
Bu kez güzel olacak.”
Ama hayat bazen en çok umutlandığın yerden vuruyor insanı.
İki kıymetli belediye başkanını,
iki güzel insanı,
iki yarım kalmış hayali
çok kısa bir zaman diliminde yitirdik.
*
Cenaze töreninde arkamda konuşan iki kadının fısıltısı hâlâ kulaklarımda:
“Nazar değdi…”
“Kem gözler…”
Halk böyle anlatır acıyı.
Çünkü bazen mantık yetmez, kelimeler yetmez.
İnsan, anlam veremediği kaybı
nazarla, kem gözle, kaderle açıklamaya çalışır.
Ama belki mesele nazar değil…
Belki kem göz değil.
Belki mesele şudur:
Bu ülkede iyiler çok çabuk yoruluyor,
çok çabuk tükeniyor,
çok çabuk gidiyor.
En güçlü görünenler bile
en çaresiz anlarında tek başına kalabiliyor.
Ve insan,
hiçbir şey yapamamanın ağırlığını
işte böyle taşıyor.

Geriye kalanlar ise
cenaze kalabalıklarında birbirine bakıp aynı soruyu soruyor:
“Bu kadar erken miydi?”
Evet…
Çok erkendi.