Türkiye’de belediyeler büyük bir bütçeyi ve yetkiyi yönetiyor. Her yıl milyarlarca lira yerel hizmetler için harcanıyor. Yol, park, altyapı, sosyal yardım… Her kuruş vatandaşın parası.

Ancak yıllardır sık sık şunu görüyoruz:
Kimi belediye başkanı için koltuğa oturmasının ardından “zenginleşme” hikâyeleri de başlıyor. Eşine, çocuğuna, kardeşine şirket kurduran mı istersiniz?
Alınan arsalar, dikilen apartmanlar, alınan lüks arabalar mı?
Bu sınıfa giren başkanların yakın çevresi nedense bir anda servet sahibi oluyor.
Başkana soruyorsunuz:
— “Bunlar nasıl alındı?”
Cevap hazır:
— “Benim üzerimde bir şey yok.”
İşte tam da bu yüzden belediye başkanlarının ve birinci derece akrabalarının mal varlığı beyanı zorunlu olmalı.
Ama beyan yetmez. Açıklanamayan, kaynağı belirsiz zenginlik varsa devlet derhal el koymalı.
Dünyada bunun örnekleri var. İsviçre, İngiltere gibi ülkelerde “Unexplained Wealth Order” (Açıklanamayan Servet Emri) sistemiyle mal varlığının kaynağı açıklanamıyorsa devlet el koyabiliyor. “Benim param temiz” diyorsan ispat et. Edemiyorsan bu para halkın parasından çalınmıştır varsayılır.
Türkiye’de de belediye başkanlığı sadece hizmet makamı olmalı, zenginleşme aracı değil. Belediye başkanlarının maaşı belli, gelirleri belli. Eğer kendisinin veya yakınlarının mal varlığı bunları kat kat aşıyorsa ve meşru bir izah yoksa devlet el koyabilmeli.
Bu sistem:
✅ Yolsuzluğu önler.
✅ Halkın güvenini artırır.
✅ Dürüst belediye başkanlarını korur.
Artık göstermelik mal beyanı dönemi bitmeli.
Gerçek şeffaflık için üç somut adım şart:
1️⃣ Belediye başkanlarının ve birinci derece akrabalarının mal varlığı beyanı zorunlu olsun.
2️⃣ Beyanlar bağımsız kurumlarca denetlensin ve halka açık olsun.
3️⃣ Kaynağı açıklanamayan servete el koyulsun.
Aksi halde bugün konuştuğumuz “yolsuzlukla mücadele” laftan öteye geçmez. Belediye başkanları ve aileleri zenginleşmeye devam ederken halk hizmet beklemeye devam eder.
Vatandaşın parasını yöneten kimse, bu paranın hesabını da verecek. Verebilecek. Vermiyorsa da bedelini ödeyecek.
Çünkü belediyeler kimsenin çiftliği değil. Bu ülkenin her kuruşu halkın. Ve halk artık soyulmak istemiyor.