Türkiye, dünyanın en mutsuz insanlarını barındıran ülkeler arasında. Ülkemizde artık insanlar mutsuz; yüzlerde bir tebessüm görmenin imkânsıza yakın olduğu günlerden geçiyoruz.

Sokakta gülümseyen biriyle karşılaşıldığında, insanlar şaşkınlık içinde birbirlerine dönüp "Bu kadar gülecek ne bulmuş acaba?" diye düşündükleri bir hâle geldik.

Uzmanların mutsuzluğun temelinde sosyal yaşam koşullarının yattığını söylemesi doğru olabilir. Ancak bana göre asıl sebep ekonomiktir. Buna ek olarak, insanlar kendilerini özgürce ifade edemiyor ve bu da mutluluğun önünde ciddi bir engel oluşturuyor.

Aziz Nesin'in bir sözü var: Adaletsizliğin hüküm sürdüğü yerlerde yalnızca zalimler mutludur; üstelik onların mutluluğu da geçicidir. Adaletin hakim olduğu bir düzen yaratıldığında, sadece zalimlerin mutsuz olduğu bir toplum ortaya çıkar.

Böyle bir denge kurmayı başarabilmek ne büyük bir nimet olurdu. Çevreme baktığımda durum hiç iç acıcı değil; herkesin yüzünde aynı mutsuzluk, aynı gerilim...

Sürekli bir çatışma ve huzursuzluk hali yaşıyoruz. Doktorlardan işçilere, öğrencilerden emeklilere; kadınlardan çiftçilere kadar. Sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler, gençler ve yaşlılar... Hiçbir kesim gerçekten mutlu değil.

Bu karmaşanın içinde mutlu olan yalnızca ufak bir grup var: iktidara yakın olan müteahhitler, çift maaşlı bürokratlar ve onların çevresindeki çıkarcı azınlık.

Ancak bu tablo toplumun genel ruh halini değiştiremiyor. Hatta yapılan kamuoyu araştırmaları AKP’ye oy veren seçmenlerin bile büyük bir kısmının mutsuz olduğunu gösteriyor.

23 yıldır ülkeyi yöneten bir gücün, böylesine umutsuz, yoksul ve karamsar bir toplum yaratmış olması düşündürücü, üstelik bunu bir başarı hikayesi gibi sunabilmek de ayrıca hayret verici.

Öyle zor bir süreçten geçiyoruz ki gülmek bile neredeyse lüks oldu. Sokaklarda insanların yüzlerine bakın; samimi bir tebessüm görebilmek artık mümkün değil. Karşınıza çıkan ifadeler genellikle nezaketen takınılmış, yapay ve zorlama.

Gerçekten üzülüyorum, çünkü toplum olarak gülmeyi unuttuk. Sabah metroda, gündüz işte, akşam otobüste ya da sokaklarda… Herkesin yüzü asık; kimse konuşmuyor, kimse birbirine tahammül göstermiyor. Nezaket, sabır ve hoşgörü neredeyse tükenmiş durumda.

İnsanların yaşama sevinci kaybolmuş. Hiç kimse gerçekten huzurlu ya da neşeli değil. Kahkahalar atıyor görünsek de gerçek mutluluğun yerini derin bir boşluk almış durumda.

Mutluymuş gibi görünen o küçük azınlık bile aslında mutlu değil. Çünkü mutluluk, ruhun doyuma ulaşması, sevgiyle dolup taşması ve varoluşun her hâliyle huzura ermesi demektir.

Bu yüzden şunu açıkça söyleyebiliriz: Bugün toplumda hiç kimse gerçekten mutlu değil. Ancak belki de bozuk düzenin sessiz ama güçlü bir protestosu gülümsemek olabilir.

O halde gülümseyin! Umudunu tamamen yitirmiş ve mutsuz toplumların ayakta kalması imkânsızdır.

Yüreğiniz size ne fısıldıyorsa onu dinleyin, bu düzene dur deyin ve gülümsemekten asla vazgeçmeyin. Huzurla kalın. Mutlu kalın.