Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, mecliste yaptığı bütçe konuşmasında, ekonomideki gelişmelerin istenildiği şekilde ilerlediğini ve her şeyin yolunda olduğunu ifade etti.

Ancak bu sözler, muhalefet partilerinden, işçi ve işveren temsilcilerinden, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarından ciddi eleştiriler aldı.
Ben de bir vatandaş olarak dinlediklerimden dolayı derin bir üzüntü hissettim. Çünkü gerçekler, söylenenlerle örtüşmüyordu. Bu sebeple Sayın Şimşek'e seslenmek istiyorum.

Sayın Şimşek,
"Hayat pahalı ama biz hükümet olarak memurun, işçinin ve emeklinin yanındayız" diyorsunuz.
Ancak gerçekler bunun tersini söylüyor. Kâğıt üzerindeki rakamlarla sokaktaki hayatı örtbas etmek artık mümkün değil. Maaş artışlarıyla övünmek belki kolay görünüyor; ancak vatandaşın cebine giren paranın market, pazar, kira ve faturalar karşısında nasıl eridiği her gün daha açık şekilde kendini gösteriyor.

Kağıt Üzerindeki Artışlar ve Gerçekler Resmi söylemlerde hep aynı konu vurgulanıyor:
- Memur maaşı arttı.
- Asgari ücret yükseldi.
- Emekli maaşı zamlandı.
Evet, maaşlara bakıldığında rakamlar yükseliyor gibi görünüyor. Ancak bu artışlar sadece kâğıt üzerinde kalıyor.
Çünkü aynı dönemde:
- Kira fiyatları katlanıyor.
- Temel gıda ürünleri her geçen gün daha pahalı hale geliyor.
- Elektrik, su, doğalgaz faturaları zirve yapıyor.
- Market alışverişleri, ulaşım maliyetleri ve eğitim masrafları hızla artıyor.

Vatandaşlar her ay maaşlarını aldıkları an aslında bu gerçeği doğrudan yaşıyorlar. Maaş artışları, hayat pahalılığı karşısında bir yanılsamadan başka bir şey olmuyor.

Enflasyon Farkı: Sorunun bir parçası altı ayda bir yapılan “enflasyon farkı” sadece ekonomik yetersizliği gizlemeye çalışan bir tampon görevi görüyor. Çünkü enflasyon farkıyla maaşlara yapılan düzeltme, aslında gelirin zaten eridiğinin bir itirafından başka bir şey değil.

Vatandaşların zarara uğradıkları altı aylık dönemlerin ardından yapılan bu telafiler, ekonomik başarısızlığın dolaylı belgesidir.

Gerçek şudur: Maaşlar kâğıt üzerinde artıyor gibi görünse de hayat pahalılığı memurların,işçilerin, emeklilerin boğazını sıkmaya devam ediyor.

Türkiye’nin Gerçeği:

Geçinemeyen İnsanlar Bugün geldiğimiz noktada:
- Memurlar geçinemiyor.
- Emekliler geçinemiyor.
- Asgari ücretle çalışanlar hayatlarını idame ettiremiyor.

Bu ülkede çalışmanın, emek vermenin karşılığı artık insanca bir yaşam değil; sürekli kredi kartı borçları ve bitmek bilmeyen geçim kaygısı olmuş durumda. Her geçen gün daha fazla insan yoksullaşıyor, hem çalışırken hem de emeklilikte refah seviyesinden uzaklaşıyor.

Adil Ücret Politikası: Göstermelik Değil, Gerçekçi Çözümler Şart;
Adil bir ücret politikası yalnızca maaş artışlarıyla sınırlı olmamalıdır; hayatın gerçek maliyetlerini hesaba katan kapsamlı düzenlemelerle mümkün olabilir.
Bunun için:
- Kira artışlarının kontrol altına alınması,
- Temel tüketim maddelerinin fiyatlarının denetlenmesi,
- Enerji ve ulaşım maliyetlerinin makul seviyelere indirilmesi şarttır.

Maaş politikası artık enflasyonu geriden takip eden bir mekanizma olmaktan çıkarılmalı; vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek gerçekçi bir düzen hâline getirilmelidir.

Sonuç Sayın Bakan, ekonomi yönetimine dair bu tablo şu an savunulamaz bir hâle gelmiştir. Çünkü sokaktaki gerçekler durumun düşündüğünüzden çok farklı olduğunu defalarca ortaya koyuyor: Maaşlar yükseliyor gibi görünüyor, fakat hayat vatandaşın omuzlarına daha fazla yük bindiriyor.