Son Mühür/ Beste Temel- TÜİK verilerine göre 2024 yılında Türkiye genelinde intihar sayısı 4.460'a ulaşırken, İzmir en yüksek intihar oranına sahip ilk üç şehir arasında yer aldı. Öte yandan geçtiğimiz iki günde İzmir'de üst üste gerçekleşen birisi Bayraklı İzban'da diğer Konak Metro'da ölümler de dikkatleri çekmişti. İntiharların artması hakkında konuşan Psikolog Sedef Yıldırım Saruhan, "İnsanlar yaşamak istemiyor değil, nasıl yaşayacağını bilemiyor" sözleriyle durumun vahametini ortaya koydu.
"Ölmek Değil, yaşadığı dayanılmaz acıyı dindirmek istiyor"
Psikolog Sedef Yıldırım Saruhan, intihar vakalarındaki yükselişin çok boyutlu nedenlere dayandığını ifade etti. Saruhan'a göre, intihar eden kişi aslında ölümü değil, katlanılması güç acılarını sona erdirmeyi arzuladı. Bu artışın başlıca nedenlerinden biri, bilhassa gençler ve şehir hayatının yalnızlığına mahkum olmuş yetişkinler arasında gözlemlenen derin bir umutsuzluk hissi. Saruhan, ekonomik zorluklar, artan işsizlik oranları, geleceğe dair belirsizlikler, yalnızlık ve sosyal destek mekanizmalarının yetersizliği gibi faktörlerin bir araya gelerek bireyleri "çıkışsız" bir duruma sürükleyebildiğini dile getirdi. Bu çok yönlü baskılar, kişilerin duygusal olarak tükenmişlik yaşamalarına yol açtı.
İzmir özelinde gençlerin "Boşluk" hali
İzmir gibi büyükşehirlerde yaşayanların da benzer ruh hallerini deneyimlediğini belirten Psikolog Saruhan, özellikle 18-30 yaş arasındaki genç danışanlarında gözlemlediği ortak temalara dikkat çekti. Saruhan'a göre, bu yaş grubundaki gençler ekseriyetle 'boşluk', 'amaçsızlık' ve 'anlamsızlık' gibi duygularla başvuru yaptı. Artık sadece kaygı duymakla kalmayıp, "hiçbir şey hissedememekten" şikayet etmeleri, duygusal tükenmişliğin ciddi bir göstergesi olarak yorumlandı. İzmir gibi kalabalık ancak bireylerin birbirinden kopuk yaşadığı şehirlerde yalnızlık hissinin daha da derinleştiğini vurgulayan Saruhan, sosyal medya üzerinden kurulan görünür bağlara rağmen samimi sosyal ilişkilerin zayıfladığını belirtti. Aileden, arkadaş çevresinden veya kurumsal bir yapıdan destek alamayan bireyin sessizliğe büründüğünü ve bu sessizliğin sıklıkla depresyona yol açtığını ekledi.
"Maalesef birçok kişi terapiye gitmeyi hala 'Lüks' ya da 'Ayıp' olarak görüyor"
Psikolojik destek sistemlerinin yeterince erişilebilir olmaması, Saruhan'ın üzerinde durduğu önemli bir sorun. "Maalesef birçok kişi terapiye gitmeyi hâlâ 'lüks' ya da 'ayıp' olarak görüyor" diyen Saruhan, maddi engellerin de bu durumu pekiştirdiğini ifade etti. İzmir'de bazı belediyelerin ücretsiz psikolojik danışmanlık hizmeti sunma çabalarına rağmen, talebin çok fazla olması ve hizmete ulaşımın kısıtlı kalması, sistemdeki eksiklikleri gözler önüne serdi. Ayrıca bireylerin kendilerine bu hakkı tanımayarak "Benim sorunum o kadar da önemli değil" düşüncesiyle yardım istemekten vazgeçmesi, kırılgan ve tehlikeli bir davranış olarak değerlendirildi.
Sosyal medyanın intihar vakaları üzerindeki etkisine de değinen Psikolog Saruhan, bu platformların hem duygusal yalnızlığı derinleştirdiğini hem de "kıyas kültürünü" körüklediğini belirtti. İnsanların, özellikle gençlerin, sosyal medyada sürekli olarak "başarılı, mutlu, üretken ve güzel" olma baskısıyla karşı karşıya kaldığını ve bu dijital vitrinlerde yalnızca en iyi anların paylaşılmasıyla, izleyenlerin kendi hayatlarını değersiz hissetmeye başladığını vurguladı.
Saruhan, sosyal medyada intiharla ilgili yanlış, romantize edici veya özendirici içeriklerin yer bulabildiğine dikkat çekerek, bunun psikolojik bir bulaş yaratabileceği uyarısında bulundu. İzmir'de lise ve üniversite çağındaki gençlerin sosyal medya bağımlılığına bağlı olarak uyku bozuklukları, özgüven eksikliği ve değersizlik hissi gibi şikayetlerle sıkça başvurduğunu belirten Saruhan, destekleyici içeriklerin bu mecralarda daha görünür olması gerektiğini savundu. Sosyal medyanın tamamen kötü olmadığını ancak denetimsiz, filtrelenmemiş ve empati yoksunu içeriklerin, özellikle ruh sağlığı zaten zedelenmiş bireyler için tetikleyici olabileceğini dile getiren Saruhan, bu konuda hem içerik üreticilere, hem ebeveynlere hem de platform yöneticilerine büyük sorumluluk düştüğünü belirtti.
"İntihar önlenebilir bir davranıştır: Önce konuşmalıyız"
Psikolog Sedef Yıldırım Saruhan, intiharın önlenebilir bir davranış olduğunu net bir şekilde ifade etti. Toplum olarak atılması gereken adımların başında ise konuşmak geldiğini vurguladı. Saruhan, intihar vakaları duyulduğunda "hassas" bir şekilde geçiştirmek yerine, bu insanların ne yaşadığını anlamaya çalışmanın önemini belirtti. Aile içinde, iş yerlerinde ve okullarda daha açık bir iletişim kültürünün oluşturulması gerektiğini söyleyen Saruhan, medyanın da intihar haberlerini verirken çok dikkatli olması gerektiğini, haber dilinin tetikleyici olabileceği konusunda uyarıda bulundu.
Psikoloj Sedef Yıldırım Saruhan, "İnsanların yardım istemekten çekinmeyeceği, destek alabileceği bir sistem kurmalıyız. Herkesin ihtiyacı olan şey aynı: Görülmek, duyulmak, anlaşılmak" diyerek sözlerini tamamladı.
Psikolog Sedef Yıldırım Saruhan'ın "Bir kişi bile 'Ben yalnız değilim' hissini yaşarsa, bir hayat kurtarılmış olur" sözü, bu endişe verici tablonun değişmesi için toplumsal duyarlılığın ve desteğin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlattı ve Aksi takdirde, intihar istatistikleri, ne yazık ki gerçeğin soğuk yüzü olmaya devam edecek" diyerek sözlerini tamamladı.





