Bugün köşe yazımda Türk sinemasının son durumunu ve şu sıra art arda sunduğum film galaları ve o filmlere olan ilgiyi işleyeceğim... 

Türk Sinemasında çok yol aldığımızı biliyoruz ama şu son çekilen filmlerden ne kadar memnunuz ya da yükselen bu ivme ile acaba beklentilerimiz de yükseldi mi? 

Aslında Yeşilçam zamanında olduğu gibi tüm ünlülerin  bir arada olacağı bir Türk filmi izler miyiz? Arzu Film Ertem Eğilmez yönetiminde ne güzel bir kadro kurmuştu öyle değil mi? Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman, Adile Naşit, Tarık Akan, Ayşen Gruda ve daha fazlasını aynı karede görürken, acaba Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar ve Yılmaz Erdoğan, Gupse Özay gibi isimleri bir filmde izlememiz mümkün okur mu?  Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz'ı izlemiştik e demek ki olabiliyormuş da... Ama ne yazık ki herkes kendi ekibini kurmuş ve döngüyü o şekilde sağlamışlar... 

İZMİR GALALARI... 

Tunç Erciyas abim ile gittiğimiz tüm galalarda ilgiyi çok derin hissettiren bir kitlenin olduğunu gördük. İzlediğimiz Kolpaçino 4*4 filmi beklentilerin altında olmasına rağmen bir milyona yakın izlendi. Gerçi biz film sonunda yer alan kamera hatalarında daha çok eğlendik ama  genel anlamda eski tadı veren filmler pek yetişmiyor şu sıralar... Filmlerin hepsini izleme imkanım elbette olmadı ama bir film vizyona girip izlendiğinde eğer çok beğeniliyorsa sosyal medyadaki yorumlardan bir fikir edinebiliyoruz. Ön yargı ile gitmediğim çoğu filimler için yapılan yorumların çoğunun da yerinde olduğunu gördüm. Halit Ergenç'in de başrolde olduğu Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerde özlediklerim arasında... Düğün Dernek, Hükümet Kadın ve I Love You filmleri Anadolu'nun eşsiz güzelliğinde çekildi ve bence o filmlerin tutmasının sebebi de elbette güçlü kadro ve senaryo ama köyde çekilen filmlere de ayrı bir ilgi olduğunu düşünüyorum. 

Dizilerden de bir cümle bahsedeyim. Orada da güçlü bir dizi hani o geçtiğimiz yıllarda ki gibi merakla beklediğimiz diziler olacak mı bakalım? Sadakatsiz dizisini her hafta iple çekerdim. Şu sıralar Yılmaz Erdoğan'ın İnci Taneleri ve Özcan Deniz'in Kızıl Goncalar dizileri ön planda... Saysak kaç dizi böyle bizi etkisi altına almıştı? Sanırım herkesin bir ilk 5 favorisi vardır.

Beyaz Perdeye dönecek olursak beklentilerimizin artmasına etken olan şeyin sosyal medya olduğunu da düşünüyorum. Bazen ilginç haberlerin altına yazılan yorumları okuyorum, gerçekten yaratıcı bir kitle var orada, yorumları okumaya gelen benim gibileri de var. Galiba biraz da çabuk tüketiyoruz ondan da kaynaklı... 

Bazen sosyal medyadaki esprileri filmlerde görünce bu olmamış diyoruz. 

Bir de seri çekilen filmler var onlardaki en büyük riskler bir kadroyu değiştirmek, iki tekrarı olan espriler ve sonuç olarak kısır bir döngü... Elimizin altında cep telefonlarımızdan izlediğimiz reels videolar da sinemayı olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Çünkü ortalama 4 saniye içinde bir etkileşime alıştırıldığımız için çabuk sıkılabiliyoruz, her an aksiyon bekleyince tükenmişlik yaşıyoruz. 

Filmlerin süreleri de çok önemli 120 dakika yani koca iki saat dile kolay ekrana her anı çekici bir senaryo da gerekiyor. 

Dijital Platformlarda 40 dakikalık çekilen dizilerin bu kadar kısa olmasının sebebi de bu sanırım... Tv'deki diziler üç saati reklamlarla tamamlanırken orada süre çok daha kısa. Bunların hepsi tahammül sınırlarımızın değiştiğini gösteriyor. 

Bakın Radyo da bile çıkan yeni şarkıların çoğu iki buçuk dakika ile sınırlı... 

Yani bazen iyi bir şey yapılsa da beyaz perdede eğer film geneli uzun ve yavaş gidiyorsa sadece fragmanda o hareketli yerleri görüyorsak filmi izlediğimizde beklentiler yüksek olduğu için tavsiye edilecek kadar etkili olmadığını aksine vasat olduğunu düşünüyoruz. 

Beyaz Perdede güzel ve tavsiyesi ve yorumu bol filmlerde olacak elbet... Hani hemen hemen her ailenin sinemaya zaman ayırdığı bir gün vardı, pandemi ile o alışkanlıklarımız da değişti değil mi? 

Yeniden sinema günlerimizin olduğu günleri yaşamamız dileğiyle... Gişesi bol filmlerde sinemada buluşmak üzere...