Bazı insanlar gazetecilik yapmaz; gazeteci olarak doğar ve yaşar.
Cafer Yarkent de gazeteci doğmuş ve gazeteci olarak görev yaparken aramızdan ayrıldı.
Sessiz yürür, ama geçtiği koridorda gazeteciliğin izini bırakan, sayfaya dokunduğu anda gazeteye can veren bir ustaydı.
İyi bir gazeteci, iyi bir mizampajcı, haberin kokusunu uzaktan alan bir bilge… Ve haberi nakış gibi işleyen bir usta.
Haberi çoğu zaman cebinde getirirdi.
Ama asıl cebinde taşıdığı şey, yılların biriktirdiği sezgi, zeka ve ustalıktı. Kamuoyunu iyi izlerdi. Tüm gazeteleri okur, haberlerin içinde yoğrulurdu.
Günün en önemli olayını önce zihninde olgunlaştırır, sonra bir anda öyle bir başlıkla ortaya koyardı ki:
Bir bakardın, sayfa nefes almaya başlamış; haber kendini bulmuş; gazete ışığını Cafer’in dokunuşuyla yakmış…
Ve korkusuzdu.
Halkının önünde diz çöker, egemenlere karşı başını asla eğmezdi.
Atatürk sevdalısıydı.
İdeolojik saflaşmanın içinde olmazdı ama Atatürk sevgisi ve saygısından, bayrağımıza olan bağlılıktan, Laik, demokratik Türkiye görüşünden zerre adım geriye atmaz, attırmazdı.
Onun yaptığı her gazete ses getirirdi.
Her manşeti konuşulurdu.
***
Yıllarca Yeni Asır’da, Sabah’ta, Hürriyet’te yazı işlerinde sadece çalışmadı; gazetelere yön verdi, yol açtı, yol gösterdi.
Her girdiği kurumda bir iz bıraktı.
O iz, hâlâ o sayfaların havasında durur.
Sonra Foça’ya çekildi…
Yaşayacaktı.
Güzel bir ev yapmıştı. Sanki bir müzeyi andıran, kitapları ile ödülleri ile yaşayan bir ev.
Bir tür inzivaydı; belki kafasını dinledi, belki de yılların gürültüsünden sonra denizin sesine teslim oldu.
Ama gazetecilik damarından hiç vazgeçmedi.
Foça’nın sessizliğinde bile kulağını haberin nabzından ayırmadı.
⸻
Gün geldi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin yayın organı 9 Eylül Gazetesi’ni yaratmak için görev çağrısı yaptık.
“Gelir misin?” demeye kalmadı, koşarak geldi.
Çünkü Cafer Yarkent’in sözlüğünde “kaçınmak” kelimesi yoktu;
gazetecilik neredeyse, o oradaydı.
Bugün çizgisiyle, duruşuyla, cesaretiyle “Gazetecilerin Gazetesi” olarak anılan 9 Eylül Gazetesi’nde…
İbrahim Irmak ve genç kardeşlerimizle birlikte, o damgayı atanlardan biri de Cafer Yarkent’ti.
Matbaanın sıcak kokusunda, sayfaların düzeninde, haberin ruhunda onun izi hâlâ duruyor.
Durmaya da devam edecek.
⸻
O büyük ustayı 2017 yılında yitirdik. Bugün onun ölüm yıldönümü. 1 Aralık 2017, 1 Aralık 2025. Onsuz koca 8 yıl geçmiş.
Kimi insanlar öldükten sonra anımsanır, kimi ise unutulur, yok olur.
Cafer Yarkent gibi iz bırakanlar asla unutulmaz.
Çünkü o bir gazetecidir. Gazetecilik sadece meslek değil, onlarla birlikte nefes alan bir ruhtur.
Cafer Yarkent’i uğurlarken, biliyorduk ki:
Bu mesleğin hafızasında adı silemeyecek kadar derin kazılı.
Bu şehrin hafızasında da…
Huzurla uyu Cafer abi.
Senin bıraktığın sayfalar kapanmadı, kapanmayacak.
Biz seni unutmayız.
Dilersen bu yazıyı çok sevdiğin kızın Burçin’in satırları ile bitirelim:
“Bir baba, bir eş, bir dede, bir gazeteci, eğitmen, öğretmen, lider, bir can… “Her nefes aldığında bir bilgi, verişinde de bir bilgi edinmelisin” diyen bir bilgedir Cafer Yarkent…
“Söz uçar, yazı kalır… Yazmalısın, daima yazmalısın” diyen bir insan…”