Türkiye, Avrasya, Afrika, Arabistan ve Anadolu levhalarının kesişim noktasında konumlanıyor. Bu durum, ülkeyi büyük deprem riskleriyle karşı karşıya bırakırken, volkanik aktiviteler ve levha hareketleri nedeniyle önemli jeolojik değişimlere de açık hale getiriyor. Son araştırmalar, Türkiye'nin güneydoğusundan İran'ın kuzeybatısına kadar uzanan büyük bir yarığın varlığını ortaya koyuyor. Göttingen Üniversitesi'nden uluslararası bir araştırma ekibi, bu kırılmanın 30 milyon yıl öncesine dayandığını ve zamanla genişleyerek önemli jeolojik değişimlere yol açabileceğini bildirdi.
Okyanus mu oluşacak
Bilim insanları, Afrika Levhası'nın kademeli olarak ikiye ayrıldığını ve bu süreç sonucunda yeni bir okyanusun oluşabileceğini ifade ediyor. Daha önce Doğu Afrika Yarığı olarak bilinen 56 kilometrelik fay hattı, kıtanın bölünme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmişti. Şimdi ise benzer bir durumun Türkiye'nin güneyinde yaşanabileceği düşünülüyor. İran'a uzanan yeni keşfedilen yarık, zamanla genişleyerek bölgenin deniz seviyesini ve kıyı şeridini değiştirme potansiyeline sahip. Uzmanlar, Akdeniz'in kapanması ve yeni yarığın büyümesi durumunda, Türkiye'nin güneyinde tamamen yeni bir coğrafi yapının ortaya çıkabileceğini öne sürüyor.
Uzmandan açıklama: ''Bu süreç milyonlarca yıl sürebilir''
Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Murat Utkucu, bu büyük jeolojik değişimi şu şekilde yorumladı:
“Afrika ile Arabistan Yarımadası, 30 milyon yıl önce riftleşmeyle ayrıldı ve Arap Levhası oluştu. Riftleşme sonrası oluşan okyanusal levha gelişimi devam ediyor. 20 milyon yıl kadar önce bu çöküntüyü Hint Okyanusu suları doldurdu ve Kızıldeniz oluştu. Afrika ve Arap Levhaları ayrıldıkça Kızıldeniz genişleyerek bir okyanusa dönüşecek. Levhaların hareketleri yaklaşık 200 milyon yıl sürer. Daha sonra bu okyanusal levhalar, manto katmanına dalarak yok olur. Tıpkı canlılar gibi levhalar da doğar, büyür ve ölür.”
Jeolajik gelecekte bizi neler bekliyor?
Etiyopya'nın Afar Çölü'nde 2005 yılında meydana gelen bir yanardağ patlaması, bölgedeki tektonik hareketlerin nasıl şekillendiğini gösteren önemli bir örnek oluşturuyor. Bu patlama sonrasında, Dabbahu Yanardağı'ndan yükselen magma, çevredeki çatlakları genişleterek kıtasal ayrılmayı hızlandırdı. Benzer bir jeolojik süreçin Türkiye'de de yaşandığı ve Erciyes, Hasan Dağı ile Melendiz gibi volkanların bu süreçle doğrudan bağlantılı olabileceği ifade ediliyor. Anadolu Levhası'nın batıya doğru kayması, Türkiye'deki depremler ve levha hareketleri üzerinde etkili olan en önemli etkenlerden biri. Doğu Anadolu'da Arap Levhası'nın kuzeye doğru ilerlemesi, Türkiye'nin batıya itilmesine yol açıyor. Türkiye'nin güneyinde ortaya çıkan yeni yarık, tıpkı Doğu Afrika'daki gibi, ileride büyük depremler ve volkanik patlamalara neden olabilir.
Türkiye bir okyanus kıyısına mı sahip olacak?
Uluslararası araştırmalar, Türkiye’nin güneyinde meydana gelen levha hareketlerinin Akdeniz’in küçülmesine ve bölgenin yeni bir okyanusla şekillenmesine yol açabileceğini ortaya koyuyor. Irak’taki Zagros Dağları’nda gerçekleştirilen çalışmalar, Neotetis Okyanusu’nun kapanma sürecinin hâlâ devam etmekte olduğunu ve Türkiye’nin güneyinde yeni bir çöküntü alanının oluştuğunu göstermektedir. Prof. Dr. Murat Utkucu, bu sürecin yavaş ilerleyeceğini ve milyonlarca yıl alacağını ifade ederek şunları söyledi:
“Bugünkü Akdeniz, Türkiye’nin güneyinde Neo-Tethys Okyanusu’nun kalan kısmını oluşturuyor. Akdeniz de uzak gelecekte kapanacak. Bu süreç devam ederken levha hareketleri Türkiye’nin güneyini etkileyecek ve bu bölgedeki okyanusal kabuk zamanla değişecek.”
Diğer olasılıklar
Akdeniz’in kapanma süreci devam edecek ve Türkiye’nin güneyinde yeni levha sınırlarının oluşumu söz konusu olacak. Anadolu Levhası’nın batıya doğru kayması, Türkiye’deki deprem risklerini artırmaya devam edecek. Eğer yeni keşfedilen yarık genişlemeye devam ederse, Türkiye’nin güneyi uzun vadede okyanus kıyısına dönüşme ihtimali taşıyor. Levha hareketleri ve volkanik aktiviteler, bölgedeki jeolojik dinamikleri önemli ölçüde değiştirebilir.





