Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan bütçe görüşmeleri, çoğu zaman ülkenin geleceğini şekillendirecek ekonomik ve güvenlik başlıklarının tartışıldığı demokratik bir zemin olmalıdır. Fakat kimi zaman bu kürsü, ülkenin ortak değerlerine gölge düşüren sözlerin de sahnesi hâline geliyor. Son olarak DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un “üniformalı failler” şeklindeki açıklaması, yalnızca siyasi bir polemik yaratmadı; aynı zamanda bu milletin hafızasında derin izleri olan bir tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Çünkü Türkiye’de “üniforma” kelimesi, sadece bir giysi değil; yüz yıllardır süregelen bir fedakârlığın, devlet-millet bağının, gerektiğinde canından geçen kahramanların simgesidir. Üniformaya yönelen her haksız itham, halkın vicdanında yalnızca bir siyasi söylem olarak görülmez; tarihsel bir haksızlık olarak kabul edilir. Bu nedenle “üniformalı failler” ifadesi, doğrudan Mehmetçiğin şerefine yönelmiş bir gölge olarak algılanır.
Ancak mesele sadece bir kelime değildir. Mesele, bu kelimenin hangi zihinsel zeminden beslendiğidir. Türkiye’nin son kırk yılına damgasını vurmuş terör sorununu, milletin birlik duygusunu, binlerce vatan evladının şehadetini göz önüne aldığımızda, “fail” kelimesinin toplumun hafızasında nasıl bir karşılığı olduğunu tüm dünya bilir. O “fail” kavramı, bu ülkeyi bölmeye çalışan karanlık bir ideolojik yapıyla, yıllarca nice ocağı söndüren bir terör örgütüyle ve onun sembol isimleriyle özdeşleşmiştir. Bu isimlerin siyasi literatürdeki en görünür noktası ise İmralı’dır; Türkiye’nin terörle mücadelesinin en ağır sembollerinden biridir.
Bugün TBMM kürsüsünden Mehmetçiğe “fail” yaftası yapıştırmaya çalışan anlayışın, bu tarihsel acıyı yok sayması elbette tesadüf değildir. Yıllardır Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışan bir örgütün retoriğiyle örtüşen, onun kavramsal çerçevesini hatırlatan bir dilin siyasete taşınması, toplumda ister istemez “Bu söylemin kaynağı neresi?” sorusunu doğurur. Millet bu soruya cevap ararken pusula şaşmaz; çünkü hafızası güçlüdür. Bu ülke kimin vatan nöbetinde olduğu, kimin ise İmralı’nın siyasi söylemini hatırlatan bir dil tercih ettiği konusunda asla yanılmaz.
Türk Silahlı Kuvvetleri, dünyanın en köklü ordularından biridir. Yalnızca askeri gücüyle değil; disiplin kültürü, hukuk düzeni, iç denetim mekanizmaları ve toplumla kurduğu organik bağ sayesinde varlığını sürdürür. Suç işleyen bir birey varsa hukuk gereğini yapar; fakat hiçbir ülkenin ordusu, hiçbir milletin kahramanları, bir siyasetçinin genelleyici söylemiyle töhmet altında bırakılamaz. Demokrasi eleştiri ister, sorgulama ister; fakat iftira niteliği taşıyan toplu suçlamalar, demokratik tartışmanın değil, siyasi manipülasyonun alanıdır.
Türkiye bugün içinden geçtiği bölgesel çalkantılar, sınır ötesi tehditler, terörün hala diri tutmaya çalıştığı riskler nedeniyle birlik duygusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu ortamda Mehmetçiği hedef alan söylemler, sadece siyasi sınırları değil, toplumsal hassasiyetleri de zorlar. Çünkü bu millet bilir ki Türk askeri, terör örgütlerinin hedefi olduğu kadar, onların ideolojik mücadelesinin de temel engelidir. İmralı’daki kişinin yıllarca yayıp diriltmeye çalıştığı propagandanın karşısındaki en büyük set, işte bu üniformadır.
Bu yüzden “üniformalı failler” gibi bir ifade, yalnızca dayanaksız bir iddia değil; aynı zamanda milletin ortak değerlerine yöneltilmiş bir meydan okuma gibi algılanır. Bugün Türkiye’de kimsenin eleştiriden muaf olması beklenemez; fakat eleştirinin sınırı, milletin şerefli kurumlarını genelleyerek suçlamaya dönüştüğü noktada aşılmış olur. Demokratik olgunluk, kurumları yıpratarak değil; eksiklerini hukuki mekanizmalar üzerinden gidererek gelişir.
Meclis kürsüsünden söz sarf eden her milletvekili, söylediklerinin toplumda nasıl karşılık bulacağını bilmekle mükelleftir. Siyasi söylemin, terör örgütlerinin argümanlarıyla benzeştiği nokta, hem siyasetin hem de toplumun en hassas çizgilerinin kesiştiği yerdir. Çünkü bu millet, kimin üniformayı hedef aldığını, kimin ise İmralı’nın karanlık dünyasının kavramlarını Meclis’e taşıdığını çok iyi görür.
Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne “fail” demek, yalnızca bir kuruma değil; milletin ortak hafızasına, acılarına, mücadelelerine ve şerefine yönelmiş bir yanlıştır. Bugün bu ülkede üniforma, suçun değil; fedakarlığın, cesaretin ve vatan sevgisinin simgesidir. Bu simgeye dil uzatan her söz, dönüp dolaşıp milletin vicdanında karşılığını bulur. Ve tarih defalarca göstermiştir ki bu millet, kendi evladına sahip çıkmayı da, onu hedef alan söylemleri doğru yere not etmeyi de çok iyi bilir.
-
RESMİ İLANLAR GÜNDEM HABERLERİ SİYASET HABERLERİ EKONOMİ HABERLERİ SPOR HABERLERİ MAGAZİN HABERLERİ DÜNYA HABERLERİGENEL HABERLER ASAYİŞ HABERLERİ BİLİM VE TEKNOLOJİ HABERLERİ ÇEVRE HABERLERİ EĞİTİM HABERLERİ FLAŞ HABERLER KÜLTÜR VE SANAT HABERLERİÖTEKİ GÜNDEM HABERLERİ SAĞLIK HABERLERİ SİNEMA VE TELEVİZYON HABERLERİ YAŞAM HABERLERİ YEREL YÖNETİM HABERLERİ YEREL HABERLER İZMİR HABERLERİ