Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Arif Aras hakkında, dernek genel kurulunda yaptıkları konuşmalar nedeniyle açılan davanın ilk duruşması İstanbul'da gerçekleştirildi.
"Zincirleme şekilde basın yoluyla yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" ve "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamalarıyla karşı karşıya olan yöneticiler, aylık gelirlerini açıklarken, savunmalarını "ifade özgürlüğü" üzerine kurdu. Duruşma sonunda savcılık hapis cezası ve yurt dışı yasağının devamını talep ederken, mahkeme heyeti ara kararında sanıkların yurt dışı çıkış yasaklarını kaldırdı ve davayı 23 Eylül'e erteledi.
İlk duruşmada yüksek gelir beyanları ve şaşırtan savunma
İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Arif Aras ve avukatları katılım gösterdi. Kimlik tespiti sırasında dikkat çeken bir detay olarak, Ömer Arif Aras'ın aylık gelirini 900 bin lira, Orhan Turan'ın ise 1 milyon lira olarak beyan etmesi kaydedildi.
Savunmasına ilk başlayan TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Arif Aras oldu. Kendisinin hukuka ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir bankacı olarak ilk kez hakim karşısına çıktığını belirten Aras, suçlamaların dayanaksız ve delilsiz olduğunu, bu durumun kendisini üzdüğünü ifade etti. Soruşturma aşamasında usulüne uygun işlem yapılmadığını, ifadeye çağrılmak yerine polis eşliğinde zorla getirildiğini iddia eden Aras, üzerine atılı suçlamaların mesnetsiz ve temelsiz olması sebebiyle savunma yapmakta zorlandığını dile getirdi.
Aras, söz konusu 13 Şubat'taki konuşmasının tamamıyla, iddianameye konu olan ve bağlamından koparılan ifadelerinin birbiriyle bağdaşmadığını savundu. Savunmasının temelini "ifade özgürlüğü" üzerine kuran Aras, TÜSİAD'ın 50 yıllık, kamuya yararlı bir dernek olduğunu ve konuşmalarının daima tüzük amacı doğrultusunda yapıldığını vurguladı. Yargılamaya konu konuşmanın, TÜSİAD'ın "Perspektif 2025: Gelecek ve Dönüşüm İçin Yol Haritası ve Öneriler" başlıklı kitapçığındaki 11 önerinin açıklamasına dayalı olduğunu belirten Aras, özellikle liyakat ve hukuka güvenin artırılması, enflasyonla mücadele, teknolojiyle verimliliğin artırılması, ihracata dayalı büyüme, AB ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, eğitimin çağın gereklerine uyum sağlaması ve kadın iş gücü gibi konuları ele aldığını açıkladı.
"Travmatik olaylar ekonomiyi etkiler"
Savunmasını sürdüren Aras, ekonominin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, rakamların nasıl oluştuğunun kendisinden daha değerli olduğunu ifade etti. Hukuktan kastının sadece vergi, gümrük ve bankacılıkla sınırlı olmadığını dile getiren Aras, iddianamede konuşmasının bir kısmının önü ve arkasının kesildiğini savundu. Ülkede yaşanan üzücü ve adli süreçlere (Bolu yangını, 6 Şubat depremi, Erzurum ve Manisa'daki maden kazaları) değinmesinin amacının, bu travmatik olayların toplumda yarattığı etki gibi, ekonomiyi de etkilediğini somutlamak olduğunu belirtti.
Aras, konuşmasının amacının hukuki yönlendirme ya da değerlendirme yapmak olmadığını, olay ve adli süreç bazında olmadığını açıkça ifade etti. Ülkemizin düzenlemeler açısından zayıf olmadığını ancak kuralların uygulanmadığı noktadaki eksikliklerden bahsettiğini vurgulayan Aras, "Maliyeti güvenin önüne koyan iş sahipleri, hak etmediği koltuğa oturanlar, özel iş sahipleri, üzerine düşeni yapmayanı denetlemesi gereken makamlar görevlerini eksiksiz yerine getirmemektedir" diyerek denetim mekanizmalarına dikkat çekti. Toplumun genelinde konuşulan konular üzerinden yorum yaptığını, isim kullanmadığını ve "Bu olaylarda suç vardır" ya da "Yoktur" şeklinde bir beyanda bulunmadığını savundu.
Orhan Turan: "Gerçeğe aykırı bilgi vermedim, panik yaratmadım"
Aylık gelirini 1 milyon lira olarak açıklayan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ise savunmasında, devlet okullarında eğitim aldığını ve topluma olan borcunu ödemeye çalıştığını belirtti. Çalışma hayatı boyunca birçok dernekte başkanlık yaptığını ve ülkesine faydalı olmaya gayret ettiğini ifade eden Turan, ülkeye katkısının ekonomik alanda, özellikle son üç yıldır ihracat lideri olan yüzde yüz Türk sermayeli bir şirketi oluşturacak şekilde olduğunu dile getirdi.
Hakkında yurt dışı çıkış yasağı olduğu için hem hükümet hem de farklı kamu kuruluşlarıyla önemli toplantılar gerçekleştirdiğini, dernek adına görüş ve öneriler sunduğunu belirten Turan, "Hiçbir şekilde gerçeğe aykırı bilgi vermedim. Kamuoyunun bildiği bazı hususları objektif biçimde sıraladım ve ülkemiz ekonomisine olan etkilerini açıklamaya çalıştım" dedi.
Konuşma içeriğinin, iddianameye konu suçları oluşturan fiillerin gerçekleşmediğini açıkça gösterdiğini savunan Turan, "Ben önerilerimi ve düşüncelerimi paylaştım. Bu nedenle korku, endişe, panik yaratmak amacıyla gerçeğe aykırı bilgi vermekle suçlanmam benim için büyük bir üzüntü sebebidir. Konuşma içeriğimde hiçbir şekilde gerçeğe aykırı bilgi vermedim, ifade kullanmadım. Herhangi bir yargılamayı etkileyecek bir eylemde de bulunmadım. Konuşmamın amacı hukukun üstünlüğünün egemen olması ve ekonomimizin ancak bu şekilde ileriye gidebileceğine yöneliktir" ifadelerini kullandı.
Savcılık hapis istedi, mahkeme yasağı kaldırdı, dava ertelendi
Avukatların savunmalarını tamamlamasının ardından savcılık, esasa ilişkin mütalaasını sundu. Mütalaada, sanıklar Orhan Turan ve Ömer Arif Aras'ın 'Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma' ve 'Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs' suçlarından 1 yıl 10 aydan 5 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılmaları ve haklarında verilen 'Yurt dışına çıkış yasağı' kararının devamı talep edildi.
Savunmaları dinleyen mahkeme heyeti ise ara kararını açıkladı. Heyet, Orhan Turan ve Ömer Arif Aras hakkında verilen 'Yurt dışına çıkış yasağı' kararının kaldırılmasına hükmetti. Duruşma, tarafların mütalaaya karşı savunma hazırlaması amacıyla 23 Eylül tarihine ertelendi.