İnsan olmanın temel şartları olarak; çalışmayı, okumayı, sevmeyi ve karşılıksız vermeyi  sayarım. En önemlisi de hiç şüphesiz sevmektir. Çünkü okumayı severek, çalışmayı severek ve vermeyi de ancak severek yapabilirsiniz. Gerçek anlamda seviyorsak, kimin daha karlı çıkacağını düşünmeden veririz. 


İslamda da sevgi Allah ve peygamberimizi sevmekle başlar. Biliriz ki, sevgi Allah'ın insana verdiği büyük bir lütuftur. O nedenle önce sevgiyi gönüllerimize yerleştireni sevmek, kendimizi ve başkalarını da sevmemizi kolaylaştırır. Sevginin büyümesi ve gelişmesi için, zirvede yoğunlaşması için karşılıklı enerji akımı gerekir. Birbirinden farklı sevgi çeşitlerinden söz edilse de, özde birdirler ve zirvede bütünleşmeler. Bunun en üst düzeydeki yoğunlu da insana Allah'ı düşündürür ve ona yaklaştırır. 

Bütün insanlık tarafından en çok özlenen, en çok konuşulan, üzerine öyküler, şiirler, romanlar yazılan sevgi eğer gerçek ise, karşısına çıkan herkesi kendine esir alır. Onu olumlu olmaya yönlendirir, iyiye dönüşümünü, tekâmülünü hızlandırır. Sevgi sözcüğünün özünde gizli bir enerji vardır. Hepimizin bunu idrak edip, yaşamımızın en derinliklerine yerleştirmek için gerekli çabayı göstermemiz olağanüstü bir güzelliktir. 

İki gönül bir olduğunda, yeni bir şey yaratılır. Sevgi sanatsal bir oluşumdur. Su gibidir, susuzluğu giderir. Psikolog yazar Güngör Özyiğit’in “Olgun insan sevmeyi ve vermeyi iş edinmiştir. Sevdikçe ve verdikçe nasibi ve mutluluğu artar. Mutluluğu artınca da kendini yenileyerek, yeni değerler kazanarak daha çok vermeyi diler,” değerlendirmesi bu gerçeği yansıtır adeta…

Unutmayalım ki, gerçek sevgide son yoktur, sonsuzluk vardır. Gerçek sevgide vazgeçiş yoktur. Sevmek aynı zamanda bir şey beklememektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır. Sevmek güvenmektir ve güvenmeyi öğrenmektir. Sevgiden söz ederken, “vermek” kavramı ile ne kadar iç içe olduğu görülüyor. “Sevmek” ve “Vermek” iki ayrı kelimedir ama aslında bölünmez bir bütündür. İki ayrı kelimede tek bir anlam taşırlar. Birbirlerini tamamlarlar ve anlam derinliği katarlar. Sevgi hissedilir ancak önce düşüncede başlar. Akıl yoluyla ilk adımı atılan her eylem, her düşünce duygular tarafından desteklendiğinde bir başka anlam kazanır. 

Sevgiyi göstermek fevkalade önemlidir, verebilmek de çok büyük erdemdir. Dünya malını bir yerlerde kullanmak, dünyevi bir maddiyat içinde yaşamak insan için bir görevdir. Yalnız, dinimize göre malı, mülkü sadece egomuz için kullanmak ise nefse yenilmektir. Bu ayrım bir imtihan vesilesidir. Bu imtihanda, “Allah’a yaklaşma noktasında ne verebildim? İnsana ne verebildim? Ülkeme ne verebildim? Müessese ne verebildim? Aileme ne verebildim?” sorularını cevaplamak zorundayız. 

Gönlü sevgi dolu olan ve her varlığı ayırt etmeksizin seven insan her gün biraz daha olgunlaşır, aydınlanır, bilge olma yolunda emin adımlarla ilerler. Her yıl bir yaş alır ama asla ihtiyarlamaz. Gönlü, aklı, bilinci her daim tazedir. 

''KALBİNDE İYİLİK SEVGİ BİRİKTİRENLERİN, YOLU DAİMA  AÇIKTIR''...