Kayan Yıldızlar…

23-24 Ocak tarihlerinde özel isimleri kaybettik. Her biri bir yıldız… Kayan yıldızları saygı, sevgi ve özlemle anıyorum…

İki Gözümün Çiçeği...
Televizyonda yarattığı karakterlerden Domates Güzeli Nadide Şerbet sonrası, "Domates Güzeli" lakabını alan, Işıklı pencere aracılığıyla evlerimize konuk olup, yüzümüzü güldüren, Arzu film ekolünün yetiştirdiği Yeşilçam'ın gülen yüzü... Ayşen Gruda... Oynadığı filmlerde yarattığı karaktere değer katan "Rolün büyüğü, küçüğü, ortası yoktur. Oyuncu oynadığı rolü büyütür.Küçücük bir rol bile hafızanıza kazınır." diyen yıldız... Gerçekten oynadığı her rolde büyüdü, kalbimizde yer etti. Onu çok severdim (Annem ile adaş olması ve ona benzemesi de buna sebep olabilir. Annem de delidoludur, içindekini saklayamaz hemen söyler.) Kemal Sunal'ın "iki gözümün çiçeği" diye seslenişi... Vecihi'ye olan aşkı, bir başka filmde "İdealim yok televizyonun taksidi bitsin inşallah alacağım." repliği, çoğumuzun kulaklarındadır. O içimizdeki çocuğa seslenen karakterlerle kalbimizde büyüdü. Tiyatroda ve sinemada devleşti. Aklından geçen düşünceyi seslendirebilen, örnek bir sanatçıydı. Son oyunlarından birini İzmir Narlıdere'de sahneledi. Hasta olmasına rağmen sahnede, setlerdeydi. 23 Ocak 2019 günü sevenlerini bu kez ağlatarak aramızdan ayrıldı. Pankreas kanseri tedavisi görüyordu...
Bir Ayşen Gruda filmi, gülmeye çok ihtiyacımız olan şu günlerde ilaç gibi gelecek. Seni özledik İki Gözümün Çiçeği... Kalbimizde yaşıyorsun.

24 Ocak 2022 bir yıldız daha kaydı…

Yeşilçam’ın 4 yapraklı yoncasından biriydi. İstanbul’da bir hastanede tedavi görüyordu. Çoklu organ yetmezliği, 79 yaşında hayata gözlerini yummasına neden oldu. Türk sinemasının en delikanlı kadın yıldızı Fatma Girik artık eserleriyle anılacak. İki dönem Şişli Belediye Başkanlığı yapan Girik, birçok başarılı projeye imza atmıştı. Özel televizyonun ilk yıllarında SHOW TV’de “Söz Fato’da” programı ile yolsuzlukla mücadele etmiş. Dolandırıcı ve suçluların yüzüne okkalı birer tükürük savurmuştu. Masmavi gözleri doğrunun yanında yer aldı hep… Nur içinde yatsın…

Bir Mum da Sen Yak!
Hep karanlıklar aydınlansın diye mücadele etti. Ölümle tehdit edildi. Korkmadı. Haksızlıklara karşı kalemiyle savaştı. Hiçbir güç o kalemi satın alamadı. Tarikat, siyaset, mafya, terör konularında yazdığı kitaplar hala güncel. Günümüzde yaşanan bir çok olayın köklerini onun eserlerinde bulabilirsiniz. Ben bir kitap fuarında tanışmış, kitaplarını imzalatmıştım. Eşimden ayrılırken mal paylaşımı sırasında en üzüldüğüm şey kitaplarının bir kısmının Emsal'de kalmasıydı. (Bir de antika radyom vardı ki o ayrı bir yazı konusu...) Akşamları birlikte onun kitaplarını okur, ülkenin daha refaha kavuşması için gereken yolları keşfederdik...
24 Ocak 1993,
Ankara
Karlı bir kış günü... Karlı Sokak... Saat 1330'da arabasına biniyor ve o an zaman duruyor. Patlama sesi yankılanıyor sokaklarda... Televizyonlarda son dakika akaryazısı... "Uğur Mumcu'yu kaybettik..." Devlet koruması altında olmasına rağmen koruyamadıklarımızdan. Katledilen ilk gazeteci değil, son da olmadı maalesef... Tek suçu doğru bildiklerini söylemek, araştırıp, yanlış gördüklerini yazmak. Kısaca mesleğinin gerektirdiği işleri yapmak... Devrin Başbakanı Demirel, "Suçluları bulacağız." diyor. Ama... Üç gün sonra düzenlenen törende milyonlar peşinde, karanfiller eşliğinde uğurlanıyor. "Uğurlar Olsun..."

"Vurulduk ey halkım unutma beni..."
29 yıl geçti. Unutmadık, unutmayacağız , unutturmayacağız... Her sene olduğu gibi, bir mum yakarak, Uğur Mumcu'yu anacağız...

Gaffar Baba...
Ali Gaffar Okkan.
Arı kovanına çomak sokan bir kahraman daha...
Makam peşinde olmayan, hiçbir tehdide aldırmayan bir polis... Huzur getirmek için yola çıkan, yardımsever, gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için her yolu deneyen, halkın içinde bir görev adamı... Suçluların peşinde, en büyük hedefi Hizbullah terör örgütü... O kadar mücadele ediyor ki baskınların birinde kendisi için düzenlenecek suikast planlarını buluyor. Yılmıyor. Korkmuyor. "Ülkemi, bayrağımı çok seviyorum. Onu korumak için herşeyi yaparım. Bir canım var çocuklarımız için gerekirse şehit olurum" diyor.
Sadece Diyarbakır Emniyet Müdürü değil Gaffar Babamız o... Diyarbakırspor taraftarı, gençleri takıma kazandırmayı görev edinip, "Sapına kadar Diyarbakırlıyım" diyecek kadar halk adamı...
Uğur Mumcu katliamından 8 yıl sonra...
24 Ocak 2001
Emniyet Müdürümüz, Valiliğe intikal ediyor. Korumaları yanında... Şehirde elektrikler kesiliyor. Kapkaranlık bir sokakta pusuya düşürülüyor. Şehit oluyor Gaffar Baba... Polis telsizlerinde şok eden cümle "Başımız sağolsun..." Faili hala meçhul... Bayrağa sarılı tabutu omuzlarda gözyaşlarıyla uğurlandı. Kankamla Diyarbakır ziyaretimde birçok evde baş köşede fotoğraflarını görmüştüm. Çocuklara Gaffar ismini vermişlerdi. Gaffar isimli çocuklar şimdi yirmili yaşlarında...

Güvenilir bir siyasetçi…

24 Ocak 2007

Akciğer Kanseri nedeniyle 26 Aralık 2006 tarihinde İstanbul Cerrahi Hastanesi'ne yatırılan İsmail Cem, saat: 09.50'de yaşamını kaybetti. Gazeteci ve siyasetçi... Dışişleri Bakanı ve Kültür Bakanı görevlerinde bulunan 2000 yılında Dünyada yılın devlet adamı ödülünü aldı. Kurduğu Yeni Türkiye Partisi bir dönem umut olmuştu.

Radyo Ege dolu dizgin

Açın radyonuzun sesini, gözünüz işinizde kulağınız bizde olsun... Sevda Bağcan söylüyor... "Uğurlar olsun"

"Bir pazar sabahıydı, Ankara kar altında

Zemheri ayazıydı, yaz güneşi koynunda

(Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana)
Zalımlar pusudaydı bedenim paramparça
(Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana)

Uğurlar olsun, uğurlar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun

Çevirdim anahtarı apansız bir ölüme
Şarapnel parçaları saplandı ciğerime
(Ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime, kan doldu gözlerime)
İsimsiz korkuları katmadım yüreğime
(Bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne)

Uğurlar olsun, uğurlar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük

Yürekli yiğitlere hatıran olsun... "

Haftaya görüşebilmek üzere... Daima gülümseyin...