Son Mühür - Birleşik Krallık, güneş ışığını yansıtarak iklim krizinin etkilerini geçici olarak hafifletmeyi amaçlayan tartışmalı jeomühendislik yöntemlerini araştırmak üzere önemli bir adım attı. Hükümet tarafından finanse edilen ve 50 milyon sterlinlik bütçeyle desteklenen bir program kapsamında, İngiliz bilim insanları ilk kez açık havada küçük ölçekli jeomühendislik deneylerine başlayacak.
Program, güneş radyasyonu yönetimi (Solar Radiation Management – SRM) olarak adlandırılan teknolojilerin potansiyelini değerlendirmek üzere tasarlandı. SRM’nin amacı, güneş ışığının Dünya yüzeyine ulaşmasını sınırlayarak küresel sıcaklık artışını yavaşlatmak. Bu teknolojiler sayesinde yüzey sıcaklıkları geçici olarak düşürülebilir, böylece iklim krizinin neden olduğu zarar azaltılabilir ve küresel karbon emisyonlarında gerekli kesintiler için ek zaman kazanılabilir.
Üç ana yöntem öneriliyor
Deneylerde değerlendirilecek üç temel yöntem şu şekilde sıralanmış:
- Uçaklar vasıtasıyla stratosfere aerosol enjekte edilmesi,
- Üst troposferdeki sirrüs bulutlarının buz çekirdeğiyle beslenerek soğumalarının sağlanması,
- Gemilerden aerosol yayarak atmosferin yansıtma gücünün artırılması.
İngiltere'nin köklü gazetelerinden The Guardian'ın haberine göre; söz konusu girişim, Birleşik Krallık hükümetinin araştırma ve yenilik ajansı olan Advanced Research and Invention Agency (Aria) tarafından yürütülüyor. Aria’ya göre deneyler küçük ölçekli olacak, titizlikle değerlendirilecek ve SRM teknolojilerinin etkinliği ile potansiyel etkilerini ortaya koyacak “kritik” verileri sağlayacak.
Program, aynı zamanda Nisan ayı başında duyurulan ve 11 milyon sterlin değerindeki bir diğer projeyle birlikte, Birleşik Krallık’ı dünyadaki en büyük jeomühendislik araştırması fon sağlayıcılarından biri haline getirecek.
Tartışmalı bir bilim dalı: Jeomühendislik
Jeomühendislik, bilim dünyasında ve kamuoyunda oldukça tartışmalı bir alan. Geçmişte planlanan bazı açık hava deneyleri, kamuoyundaki yoğun muhalefet nedeniyle iptal edilmişti. Pek çok SRM önerisi, güneş ışığını yansıtan parçacıkların atmosfere salınması veya bulutların daha parlak hale getirilmesi gibi yöntemlerle Dünya yüzeyine ulaşan güneş ışığını azaltmayı amaçlıyor.
Teknolojiler başarılı olursa, iklim krizinin etkilerini kısa vadede azaltabilir ve dünya genelinde emisyonların derin kesintilere uğratılması için gerekli olan zamanı kazandırabilir. Ancak, iklim değişikliğini önleme konusunda bugüne kadar gösterilen yetersizlik ve art arda yaşanan rekor sıcaklıklar, bazı bilim insanlarını güneş jeomühendisliğini araştırmanın artık kaçınılmaz bir ihtiyaç haline geldiğine inandırıyor.
İstenmeyen etkiler ve eleştiriler
Buna karşın, SRM’nin istenmeyen ve ciddi sonuçlara yol açabileceği endişesi de yaygın. Bu sonuçlar arasında, örneğin gıda üretimi için hayati öneme sahip yağmur düzenlerinde sapmalar yer alıyor. Ayrıca bazı bilim insanları, SRM araştırmalarına odaklanmanın, fosil yakıt kullanımını azaltma çabalarını gölgeleyebileceği konusunda uyarıyor.
Programı yöneten Prof. Mark Symes, artan sıcaklıkların tetikleyebileceği iklim dönüm noktalarının — örneğin hayati okyanus akıntılarının ya da büyük buz tabakalarının çökmesi gibi — felaket sonuçlara yol açabileceğini "Rahatsız edici gerçek şu ki, mevcut ısınma yörüngemiz önümüzdeki yüzyılda bu tür bir dizi dönüm noktasını açıkça mümkün kılıyor." sözleriyle aktarmış.
Ayrıca Prof. Symes "Bu, bu dönüm noktalarından kaçınmak için dünyayı kısa bir zaman diliminde aktif olarak soğutabilecek yaklaşımlara olan ilgiyi artırdı. Yüzlerce araştırmacıyla görüştükten sonra, anlayışımızın kritik bir eksik parçasının gerçek dünya, fiziksel veriler olduğu sonucuna vardık. Bunlar bize bu potansiyel yaklaşımlardan herhangi birinin gerçekten işe yarayıp yaramayacağını ve etkilerinin ne olabileceğini gösterecekti. Modelleme ve iç mekan çalışmaları ön koşullar olarak elzemdir ancak bize yalnızca belirli bir ölçüde bilgi verebilir." ifadelerini de kullanmış.
Symes, açık hava deneylerinden önce çevresel etki değerlendirmesinin yayımlanacağını, hiçbir toksik madde salınmayacağını ve yerel topluluklara danışılacağını da vurgulamış. Aria tarafından finanse edilen projelerin ayrıntılarının önümüzdeki haftalarda açıklanması bekleniyor.
Bilim insanlarından sert eleştiriler
Ancak bu adımlar, tüm bilim dünyasını ikna etmiş değil. Aria’nın programı, bazı kıdemli bilim insanları tarafından "tehlikeli bir dikkat dağıtıcı" olarak nitelendiriliyor. SRM’yi "çılgınca bir çılgınlık" olarak değerlendiren bu bilim insanları, bu yaklaşımı "aspirinle kanser tedavisine çalışmak" şeklinde tanımlıyor.
Birleşik Krallık Ulusal Çevre Araştırma Konseyi (NERC), 3 Nisan’da güneş jeomühendisliği müdahalelerinin etkilerini değerlendirmek için 10 milyon sterlinlik yeni bir araştırma programı duyurdu. Ancak bu program açık hava deneylerini içermeyecek. Araştırmalar, bilgisayar modellemelerine, mevcut verilere ve volkanik patlamalar ile deniz taşımacılığındaki emisyon değişimleri gibi doğal analoglara dayanacak.
NERC yöneticisi Kate Hamer, bu programın amacını şöyle özetledi:
"Bizim rolümüz, [jeomühendisliğini] herhangi bir şekilde savunmadan mümkün olan en iyi, sağlam kanıtı sağlamaktır."
ABD geride kalırken İngiltere öne çıkıyor
Chicago Üniversitesi’nden Dr. Pete Irvine’e göre, jeomühendislik araştırmalarına yönelik küresel fonlama, iklim biliminin geneline kıyasla hala oldukça düşük seviyede ve yüz milyonlarca doların altında. ABD, bu alanda uzun süre başlıca fon sağlayıcısıydı; ancak Başkan Donald Trump’ın iklim araştırmalarına yönelik kısıtlamalarının ardından bu durum değişti. Irvine, "Jeomühendisliğin emisyon kesintilerinin yerini tutmadığını vurgulamakta fayda var." açıklamasında bulundu.
Uluslararası yönetişim eksikliği ve uzman görüşleri
Exeter Üniversitesi’nden Prof. Jim Haywood, NERC hibesi alan bilim insanlarından biri olarak, bir SRM projesinin ölçeklendirilmesinin yaklaşık on yıl içinde mümkün olabileceğini şu sözlerle belirtti:
"Şu anda, tüm bu fikirlerin masada kalması gerekiyor, aksi takdirde önümüzdeki on yıllarda iklim değişikliği son derece zararlı olabilir. Son küresel sıcaklıklar gerçek bir uyanış çağrısı oldu."
Ancak henüz ülkeler arasında bu tür büyük ölçekli jeomühendislik projelerini yönetecek uluslararası bir anlaşma bulunmuyor. Bu da bazı uzmanları, bu tür uygulamalara karşı bir moratoryum çağrısı yapmaya yöneltiyor.
Imperial College London’dan ve aynı zamanda NERC hibesi alan Dr. Sebastian Eastham, bu konuda "SRM'nin veya SRM ihtimalinin uluslararası ilişkileri etkileyeceğini biliyoruz - bu ciddi bir araştırma sorusu. Bu yüzden projemizin bir parçası, sonuçların ne olabileceğini anlamak için dünyanın farklı bölgelerinden insanları bir araya getirmek olacak." değerlendirmesini yaptı.
Eastham ayrıca, İngiltere’nin başlattığı jeomühendislik araştırmalarının bazı teknolojileri eleyebileceğini de ekleyerek "Az miktarda gözlemsel kanıt toplayacağımızı ve bunun bazılarının önünü kapatacağını düşünüyorum. O zaman çabalarımızı en yararlı ve en az zararlı alanlara odaklayacağımızı bileceğiz." dedi.
Bu gelişmeler ışığında, Birleşik Krallık’ın başlattığı bu program, jeomühendisliğin geleceği açısından dönüm noktası niteliğinde olabilir. Ancak bilim insanları ve toplum arasındaki tartışmaların yakın gelecekte daha da alevleneceği kesin.