1931 yılından beri...

Tam 93 yıldır...

Her yıl 7-14 Ocak tarihleri arasında  kutlanıyor.

Çok özel bir hafta...

Haftanın adı:

"Beyaz Baston Görme Engellileri Haftası"

Hikayesini...

Kısaca özetleyelim dilerseniz...

Adı: James Biggs.

İngiliz fotoğraf sanatçısı.

1921 yılında...

Londra'da bir trafik kazası geçirir.

Ne yazık ki...

Bu talihsiz kazadan sonra...

Görme yetisini kaybeder.

Dış dünyanın kendisini fark etmesi için...

Bastonunu  beyaza boyar.

Bu uygulama o kadar başarılı bulunur ki...

1931 yılında Fransız Görme Engellileri Örgütü, görme engellilerin bastonlarını beyaza boyamasını ve "Beyaz Baston" adıyla simgeleştirilmesini kararlaştırır.

İşte o tarihten itibaren... 

Ocak ayının ikinci haftası, tüm dünyada "Beyaz Baston Görme Engellileri Haftası" olarak kutlanmaya başlanır.

Bu kapsamda...

Farkındalık yaratmak...

Ve toplumu bu konuda bilinçlendirmek adına...

Dünyada ve ülkemizde...

Çeşitli etkinlikler, bilimsel toplantılar, televizyon ve radyo programları yapılmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı rapora göre... 

Dünyada 40 Milyon insan görme engelli.

Ülkemizde ise..

Bu sayı  yaklaşık 215 Bin kişi.

Hemen belirtelim.

Yazımızdaki "Görme Engelli"den kastımız ...

Hiç görmeyen, yani görme yetisini tamamen kaybetmiş kişilerdir.

Bunu da not olarak düşmüş olalım.

Hatırlatmakta fayda var...

Görme yetisini kısmen kaybetmiş kişiler de bilimsel literatürde, görme engelli kabul edilmektedir.

Şüphesiz...

Engelli yurttaşlarımızın yaşamlarını kolaylaştırmak için,

belediyelerimiz başta olmak üzere, tüm  kurum ve kuruluşlara büyük görevler düşmektedir.

Tabii ki...

Sorumluluk sahibi bireyler olarak bizlere de...

Bir röportajda izlemiştim.

Yürüme yollarındaki sarı şeritlerin ne anlama geldiğini ve ne işe yaradığını soruyordu sunucu.

Cevap verenlerin büyük çoğunluğu ya bilmiyordu, ya da süs zannediyordu.

Oysa...

O sarı şeritler; görme engelli yurttaşlarımızın üzerine basarak ve bastonlarıyla temas ederek, zemini hissetmelerini ve güvenli bir şekilde yürümelerini sağlıyordu.

Ne yazık ki...

Bilinçsiz ve duyarsız yurttaşlarımızın bu sarı şeritlerin üzerine sandalye, masa ve çöp kutusu koyduklarını, hatta araba park ettiklerini bile gözlemlemişimdir çoğu zaman.

Asansörler mesela...

Bilhassa hastaneler ve alışveriş merkezleri gibi kalabalık ortamlardaki asansörlerde, çıkılacak katları gösteren tuşlarda, kabartma noktalardan oluşan Braille alfabesi  kullanılmalıdır.

Yanı sıra...

Sesli anons sistemi de olmalıdır.

Bu arada...

Sesli anons demişken...

Metro, tramvay ve banliyö trenlerinde sesli anons sisteminin yaygın şekilde kullanıldığını sevinerek gözlemliyoruz.

Belediye otobüslerinde de kısmen kullanıldığını görüyoruz. Umarım orada da yaygınlaşır.

Bir başka husus...

Yazılı iletişimdeki metinlerin; "Sesli Gazete", "Sesli Kitap" örneklerinde olduğu gibi, 

sesli betimlemeli olarak yayınlanması yaygınlaştırılmalı diyorum.

Ayrıca...

Engelli yurttaşlarımızın sosyal, kültürel ve sportif alanlardaki erişim imkânlarının artırılması ve bu alanlarda pozitif ayırımcılık yapılarak desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Israrla...

Yurttaş bilinci diyorum.

Görsel ve yazılı medyada; bu konuda farkındalık yaratan yazılar, filmler ve programlar yaygınlaştırılmalı.Bu konuda devlet desteğinin yanı sıra, sponsor desteği de sağlanmalı.Yurttaşlarımız bu konuda bilinçlendirilmeli.

Peki...

Tüm bunlar yeterli mi?

Tabii ki değil...

Mesela...

Sosyal medya...

Bana sorarsanız...

Sınırsız bir mecra...

Doğru kullanıldığında, çok etkili sonuçlar alınabilir.

Sosyal medyada; geyik muhabbetleri, boş beleş sohbetler yerine, farkındalık yaratacak yaratıcı fikirler, yazılar  resimler ve videolar paylaşılabilir pekala...

Neden olmasın?

Yeri gelmişken...

Bireysel olarak neler yapabiliriz, kısaca onlara da bakalım dilerseniz.

Mesela...

Beyaz bastonuyla yürüyen bir engelli gördüğümüzde, karşıdan karşıya geçeceğini fark edersek, ona yardım edelim.

Beyaz bastonuyla yürüyen kişiye uzaktan yön tarifi yaparak yönlendirmeye çalışmayalım.Mümkünse, koluna girerek gideceği yere  varmasını sağlayalım.

Yüksek sesle yönlendirme yapmayalım. Çünkü görme engelli bir bireyin işitsel duyuları çok hassastır. Bizim nerede olduğumuzu kestiremeyip panik yapabilir.

Bir de...

Sarı renkli şerit üzerinde yürüyen görme engelli birinin, sarı şeritli çizginin dışına çıktığını fark edersek, hemen çizgiye yönlendirelim.

Engelli olmak bir kusur değildir.

Unutmayalım ki...

Tüm engeller, aşılmak içindir.

Bir sonraki yazımızda...

Tekrar görüşünceye dek...

Kendinize iyi bakın.

Yüzünüzdeki gülümseme, yüreğinizdeki sevgi ve içinizdeki Umut her daim var olsun efendim.