Belediyeler, kamunun en önemli bileşenlerinden biridir. Halkın ihtiyaçlarını tespit eder, çözüm üretir, yaşamı kolaylaştırır. Vatandaş da doğal olarak temiz bir çevre, güvenli su, kolay ulaşım, yeşil alan ister.
Ne var ki belediyeler, bu haklı talepleri karşılamakta büyük engellerle karşılaşıyor. Merkezi idarenin baskısı ve kontrolü altında hareket etmek zorunda kalıyorlar. Destek görenler sadece iktidara yakın belediyeler. Muhalefetin yönettiği belediyeler ise siyasi ve mali baskılarla boğuşuyor. Başkanların gözaltına alınması ya da tutuklanması sıradan bir olguya dönüştü.
Bir başka sorun da finansman. Özellikle muhalefet belediyeleri, üvey evlat muamelesi görüyor. Merkezi yardımdan mahrum bırakılıyor, kendi kısıtlı imkânlarıyla halka hizmet sunmaya çalışıyor. Çoğu borç içinde. Gayrimenkul satışlarıyla ayakta kalmaya çalışan belediyeler, gelecekte sürdürülebilir hizmet sunma kapasitesini kaybediyor.
Üstelik belediyelerin üzerindeki şaibeler de halkın güvenini zedeliyor. Çözüm ise belli: Şeffaflık ve hesap verebilirlik. Denetim yılda bir kez değil, düzenli olarak yapılmalı. Denetim ekiplerine mali müşavir ve belediye meclis üyeleri de katılmalı. Böylece usulsüzlüklerin önü kesilebilir.
Ayrıca yerel yönetimlerin dijital dönüşüme ayak uydurması şart. Halkla daha güçlü iletişim kurulmalı. Anketler, mahalle toplantıları, dijital platformlar... Vatandaş karar alma süreçlerine aktif katılmalı. Bu, demokrasiyi güçlendirir.
Ve geleceğin şehirleri...Çevreye duyarlı, sürdürülebilir belediyecilik anlayışıyla kurulmalı. Yeşil politikalar merkeze alınmalı. Bugünün ihtiyaçlarını karşılayacak, yarının nesillerine saygı gösterecek bir vizyonla hareket edilmeli.
Sonuç net: Belediyelere eşit davranılmalı. Adil bir ortam sağlanmalı. Merkezi yönetim destek olmalı. Ancak o zaman güçlü, yaşanabilir ve demokratik şehirlerden söz edebiliriz.