Bugün, ülkemizin ilk ve tek Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Lideri, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ederek ülkesini din korkusu ile yönetilmekten kurtaran, hak ve hukuk eksenli, çağdaş ve demokrasiyle yönetilen bir devlete kavuşturan ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün genç bir yaşta ebediyete kavuştuğu gün.

Ruhunuz şad olsun, ışıklar içinde uyuyun Paşam.

Yazımın bugünkü başlığını, ülkemizin geleceği olan neslin yetiştirildiği eğitim sisteminin tepesindeki zatı muhtereme hitaben attım.

Kim mi bu?

Adı ve soyadı; Yusuf Tekin…

Şu anda ülkemizin ‘en önemli’ bir makamını işgal ediyor.

Tek kişinin yönettiği ülkenin Milli Eğitim Bakanı…

Bünyesinde 18 milyon civarında öğrenci okullara gidiyor ve 1 milyon 200 bin civarında da öğretmenin başı…

Bugünkü yazımda bu adamı niçin ele aldım?

Ülkemizin geleceği için mücadele edenlerin bu muhteremin özelliklerini bildiğini tahmin ediyorum. Ama ben bugünkü yazımda, bu zatın uygulamalarındaki sizin gözünüzden kaçtığını düşündüğüm iki çirkin ayrıntısını aktaracağım ve bu muhteremin hanesine ekleyeceğim.

Lütfen, aşağıda belirttiğim iki ayrıntıyı dostlarınıza, özellikle de ilk, orta ve lise öğrencileri ile bu evlatlarımızın anne ve babalarına aktarın.

İşte Bakan Tekin’in gözden kaçan bir uygulaması…

2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı 8 Eylül 2025 tarihinde başladı. Herhangi bir değişiklik olmazsa 26 Haziran 2026 tarihinde de sona erecek.

Birinci dönem 16 Ocak 2026 tarihinde sona erecek, 2 Şubat 2026 Pazartesi günü ikinci dönem için ders başı yapılacak. Ancak birinci dönem ara tatili 7 Kasım 2025 Cuma günü ders bitimi başlayacak, 16 Kasım 2025 Pazar günü sona erecek, 17 Kasım 2025 Pazartesi günü ders başı yapılacak. Ancak, 10 Kasım 2025 Pazartesi günü öğrenciler okullarında olmayacağı için Atatürk’ün aramızdan ayrılıp gözlerini yumduğu gün okullarda anılamayacak. Ayrıntıyı fark ettiniz değil mi?

Ne yapıp edip bu çirkin kafa yapılarını uyguluyorlar…

Bu proje içinde ikincisi de şöyle…

2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı ikinci dönem ders başı 2 Şubat 2026 Pazartesi günü yapılacak. İkinci dönem ara tatili ise 16 Mart 2026 Pazartesi günü başlatılacak ve 20 Mart 2026 Cuma günü de sona erecek. Bu arada belirteyim; 19 Mart 2026 Perşembe günü Ramazan Bayramı arefesi. Bu uygulamadaki ayrıntının farkına vardınız mı?

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü gibi milli bir günümüz öğrenciler tarafından kutlanamayacak ve anılamayacak.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e bir çift sözüm olacak. Öğretmenlik aşkı 1960’lı yıllarda başlayıp 1995’li yıllara kadar süren, bu yıllardan sonra da bir gazeteci ve yazar olarak, 25 yıl kadar da Ege’nin en güçlü üç televizyonunda sabah programları yaparak halkımıza Atatürk’ün bize çizdiği yolda yaşanan güzellikler ile varsa çarpıklıkları aktardım. Bu görevleri yapan bir öğretmen olarak bakan efendiye soruyorum:

10 Kasım ve 18 Mart gibi ülkemiz insanının milli ve manevi gücüne güç katan bu iki günün önemini bilmiyor musun? Bilmemen mümkün değil.

Böyle bir eğitim yılı takvimini onaylarken bu bakanlıkta müsteşarlıktan bakanlığa kadar yükselip, sana yüksek maaş ödeyen ve makam zevki tattıran Türk halkı ile seni Türkiye Cumhuriyeti gibi bu ülkenin vatandaşı olmanı sağlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman atalarımızdan hiç mi utanmadın?

Onun için bugünkü yazıma “Atatürk’ü yüreğimizden ve beynimizden silemezsin!” başlığını attım. Bu arada senin göz ardı ettiğin Atatürk sevgisiyle dolu gençler bak Atatürk’e nasıl sesleniyor:

EY BÜYÜK ATA!

“Varlığımızın en mukaddes temeli olan, Türk İstiklali’nin ve Türk Cumhuriyeti’nin ebedi bekçileriyiz. Bu karar, sarsılmaz irademizin değişmez ifadesidir. İstikbalde, hiçbir kuvvet yolumuzdan döndüremeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, milli tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez insan ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her hamle şuurludur. En kıymetli emanetin olan Türk İstiklal ve Cumhuriyeti, mevcudiyetimizin esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde ilelebet yaşayacak ve nesilden nesle devredilecek. Bu mukaddes emanete yönelen dahili ve harici bütün tecavüzler, iman dolu göğsümüze çarparak parçalanacaktır. İstiklal ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar en modern silahlarla mücehhez olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, milli şuurumuzu ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaklardır. Çünkü; İstiklal ve Cumhuriyetimize kastedenler, karşılarında beş bin yıllık şerefli Türk tarihinin yılmaz evlatlarını, Cumhuriyeti ve inkılaplarının feyizli ve imanlı gençlerini bulacaklardır.

Ey Türk’ün Büyük Atası.

İstikbal ve Cumhuriyeti korumak mecburiyeti hasıl olursa içinde bulunacağımız ahval ve şerait ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp, her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, Cumhuriyetin ve devrimlerinin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milleti'ne adarız.”

Yüreğimde ve beynimde taşıdığım Atatürk’ü sevgi, saygı, rahmet ve şükran duygularımla anıyorum.