Son Mühür/Gamze Eskiköy- İzmir Halıcılar ve Yer Döşemecileri Derneği (İZMİR HALIMDER) Başkanı ve İzmir Ticaret Odası 23. Halı, Zemin ve Duvar Kaplamaları Meslek Komitesi Başkanı Abdullah Naci Ölçen, el halıcılığının binlerce yıllık tarihini, günümüzde yaşadığı çok boyutlu krizleri ve kurtuluş için gerekli devlet destekli adımları anlattı. Ölçen’e göre, teknolojik ilerlemeler, göç ve değişen tüketim alışkanlıklarıyla birlikte, Anadolu’nun kadim halı geleneği hızla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Göçebe hayattan sanata uzanan yolculuk
Ölçen, “Türk kökenli toplumlarda halıcılık, göçebe yaşam tarzı ve hayvancılık kültürünün doğal bir uzantısı olarak doğdu. Sürü güdücülüğü yapan atalar, koyun yününü eğirip boyayarak daha kalın, daha sıkı, yumuşak, ısıtıcı, koruyucu ve taşınabilir zemin malzemeleri üretti. Bu üretim süreci, hem işlevselliği hem de estetik yönüyle kültürel bir kimlik unsuru haline geldi.
Dünya halı sanatında iki önemli düğüm tekniği vardır: Anadolu’daki Gördes düğümü ve İran’daki Sine düğümü. 16. ve 17. yüzyıllarda Anadolu Selçukluları döneminde geometrik motiflerle zenginleşen el dokuma halıcılığı, tarihin en parlak dönemlerinden birini yaşadı. En eski örneklerden biri, 1949’da Altaylar’da keşfedilen, santimetrekarede 36 Gördes düğümüyle dokunmuş Pazırık Halısıdır” dedi.

Sanayi devrimi ile değişen üretim
James Watt’ın 1763’te buhar makinesini icadıyla başlayan Sanayi Devrimi, Osmanlı topraklarına da yansıdığını belirten Ölçen, “III. Selim döneminde Avrupa’dan sanayi donanımı alınarak top, tüfek, maden ve barut üretimi başladı. II. Mahmud döneminde Eyüp’te iplik fabrikaları, Beykoz’da deri fabrikaları ve İslimiye’de yün-iplik-dokuma tesisleri kuruldu.
1840’lı yıllarda ordunun kumaş ihtiyacını karşılamak için İslimiye, Balıkesir ve İzmit’te çuha fabrikaları faaliyete geçti. Bursa’da 1852’de inşa edilen Hümâyûn İpek Fabrikası ipek üretiminde öncü olurken, yün ihtiyacı için İspanya’dan 15 bin Merinos koyunu getirildi.
Halıcılık açısından dönüm noktası ise Sultan Abdülmecid döneminde kurulan Hereke Fabrika-i Hümayun oldu. 20. yüzyılda Sümerbank ile devam eden süreç, 1924’te Isparta’da ilk makine halısı, 1973’te ise ilk duvardan duvara halı üretimiyle genişledi” ifadelerine yer ver verdi.

Milenyumla birlikte başlayan sert düşüş
Halıcılığın yüzyıllardır süren gelişimi, milenyum yıllarıyla birlikte hızlı bir gerileme dönemine girdiğini belirten Ölçen, “Teknolojik ilerlemeler, küreselleşme ve sosyoekonomik değişimler, kırsaldan kentlere yoğun göçü beraberinde getirdi.
Sanayi devrimi ile endüstrileşme başlayana kadar insanlığın zeminde kullandığı tek örtme malzemesi halıydı. Ancak iklim değişiklikleriyle birlikte sıcak dönemlerin artması, yerden ısıtma sistemlerinin yaygınlaşması, konutların yatay mimariden dikey mimariye geçmesi ve küçülen haneler halı ihtiyacını azalttı. Aile, akraba ve komşuluk bağlarının zayıflamasıyla misafirlik kültürü geriledi.
Bilhassa Z kuşağının, temizlik ve düzen değişikliği gibi fiziksel emek gerektiren işlerden uzak durma eğilimi, taş zemin kaplama sektörünün halıya göre daha uygun fiyatlı olmasıyla birleşince talep daha da düştü” diye konuştu.
Sektör içi rekabet
Ölçen, “Türkiye halıcılık sektörü, el halıcılığı, makine halıcılığı ve duvardan duvara halıcılık olmak üzere üç ayrı kulvarda faaliyet gösteriyor. Ancak bu kulvarlar arasındaki sert rekabet, özellikle el halıcılığını olumsuz etkiliyor.
Makine halısında, akrilik ve benzeri kaliteli ipliklerden üretilmiş katma değerli ürünler yerine, ucuza mal edilen jel tabanlı halılara yönelim kaliteyi düşürürken, el halısının pazarını daraltıyor. Üstelik meşhur yörelerimizin desenlerinin makine baskısı ile taklit edilip ucuza satılması, geleneksel üretime büyük darbe vuruyor"
Bir zamanlar Döşemealtı, Güney, Herki, Milas, Bergama, Yağcıbedir, Uşak, Gördes, Ladik, Yahyalı, Hereke gibi bölgelerden çıkan halılar, bugün eskisi kadar rağbet görmüyor” diye belirtti.

Kurtuluş planı anlatıldı
Abdullah Naci Ölçen, el halıcılığının yeniden canlanması için kapsamlı çözüm önerileri sundu:
El halısı dokuması yapılan tüm yörelere devlet destekli ücretsiz marka tescili verilmesi.
Turizm beldelerindeki kervansaray ve şehir merkezlerindeki eski hanların restore edilerek cüzî kira bedelleriyle el halıcılarına tahsis edilmesi.
Üniversite–sanayi iş birliğinin güçlendirilmesi, halıcılığın yoğun olduğu bölgelerde Güzel Sanatlar Fakülteleri bünyesinde Halıcılık ve El Sanatları Bölümü açılması.
Yurt dışı halı fuarlarında stant, nakliye, yol ve konaklama masraflarının devlet tarafından karşılanması, ihracat kotasını tutturana desteğin devam etmesi.
El halısı üreticilerine ve ihracatçılarına en az 5 yıl süreyle imalathane, satış ofisi kira desteği ve personel sigorta desteği sağlanması.
“Yarın çok geç olabilir”
Ölçen, bu önerilerin yalnızca ekonomik değil, kültürel bir yatırım olduğunun altını çizerek şu uyarıda bulundu:
“Bu meslek, sadece geçmişimizi yansıtan bir zanaat değil; aynı zamanda geleceğimiz için kültürel ve ekonomik bir fırsattır. Eğer bugünden harekete geçmezsek, yarın çok geç olabilir”





