8 Mayıs’ta Vatikan’da yapılan konklavda, Robert Francis Prevost, Katolik Kilisesi’nin 267. papası olarak seçildi ve Leo XIV adını aldı. Chicago doğumlu bu din adamı, Amerika Birleşik Devletleri’nden çıkan ilk papa olarak tarihe geçti, ancak Peru vatandaşlığı da taşıması, onun nereli olduğu sorusunu karmaşık hale getiriyor. Prevost’un Latin Amerika’daki uzun süreli misyonerlik geçmişi, bazılarınca onun “Amerikalı” kimliğini gölgede bırakıyor; bu durum, küresel Katolik camiasında hem coşku hem de sorgulamalara yol açtı.
Prevost’un İspanyol ve Fransız-İtalyan kökenli ebeveynleri, onun çok kültürlü bir kimliğe sahip olduğunu gösteriyor. Peru’da 30 yıl geçiren ve orada vatandaşlık alan Prevost, Vatikan çevrelerinde “Latin Yankee” lakabıyla anılıyor. Bu çifte aidiyet, ABD’nin küresel hegemonyası nedeniyle bir Amerikalı papadan çekinen bazı kardinallerin, onu daha “küresel” bir figür olarak görmesini sağlamış olabilir. Ancak Prevost’un nereli olduğu, sadece pasaportlardan ibaret değil; onun kimliği, Katolik Kilisesi’nin evrensel misyonu ile ulusal politikaların kesiştiği bir tartışma alanı açıyor. Peki, Prevost’u tanımlayan bu çifte kimlik ne anlama geliyor?
ABD Doğumlu Bir Papa: Chicago’nun İzleri
Robert Prevost, 1955’te Chicago’da doğdu ve çocukluğunu Illinois’in Dolton banliyösünde geçirdi. Villanova Üniversitesi’nde matematik okuyan ve Chicago Katolik Teoloji Birliği’nde eğitim alan Prevost, 1982’de rahip olarak atandı. Ailesinin Katolik inancına bağlılığı, onun erken yaşta kiliseye yönelmesini sağladı. Ancak Prevost’un “Amerikalı” kimliği, bazılarınca fazla baskın bulunuyor; bir Vatikan kaynağı, 9 Mayıs’ta Reuters’a, onun ABD bağlarının “Trump çağında” kilisenin tarafsızlığına gölge düşürebileceğini söyledi. Eleştirel bir bakışla, Prevost’un Chicago kökenleri, kilisenin küresel liderliğinde ABD etkisini artıracağı korkusunu tetikliyor.
Peru Vatandaşlığı: Latin Amerika’nın Etkisi
Prevost, 1985’te Peru’ya misyoner olarak gitti ve 2015’te Peru vatandaşlığı aldı. Trujillo’da 10 yıl rahip ve öğretmen, ardından 2014-2023 arası Chiclayo Piskoposu olarak hizmet verdi. Peru Devlet Başkanı Dina Boluarte, 8 Mayıs’ta onun seçilmesini “Peru için tarihi bir an” diye niteledi. Prevost’un Venezuelalı göçmenlere destek verdiği ve Peru’nun yoksul topluluklarıyla çalıştığı biliniyor. Ancak bu “Latin” kimlik, bazılarınca stratejik bir imaj olarak görülüyor; eleştirmenler, onun Peru vatandaşlığının, ABD’nin küresel imajındaki olumsuzlukları yumuşatmak için öne çıkarıldığını savunuyor. Bu, kilisenin Latin Amerika’daki etkisini sürdürme çabasının bir yansıması mı?
Küresel Kimlik: Evrensel Papa Mı, Bölgesel Figür Mü?
Prevost’un çift vatandaşlığı (ABD ve Peru), Katolik Kilisesi’nin evrensel liderlik iddiasını güçlendiriyor gibi görünse de, bu durum jeopolitik gerilimleri de körüklüyor. New Orleans’taki siyah toplulukla akrabalık bağları olduğu iddiası, tarihçi Jari Honora’nın 9 Mayıs’ta BBC’ye yaptığı açıklamayla gündeme geldi, ancak bu bilgi resmi kaynaklarla teyit edilmedi. Prevost’un beş dil konuşması ve misyoner geçmişi, onu “köprü kurucu” yapıyor; ama bazıları, onun Amerikan kökenlerinin, kilisenin tarafsızlığına zarar verebileceğini düşünüyor. Eleştirel bir açıdan, Prevost’un kimliği, kilisenin küresel mesajını mı yansıtıyor, yoksa ABD ve Latin Amerika arasındaki güç dengelerini mi dengeliyor?