Ülkemin nüfusu 85 milyon diyorlar. Kabul ederek soralım, ülke gündemi hepimizin dahil olduğu 85 milyonun ortak gündemi mi, yoksa 85 milyonda sağdan saysan bin kişiyi bulmayacak bir garabet gurubun mu? Çok sorar oldum bu soruyu kendime. Son yıllarda özellikle ekonomik krizlerin ve artın sefaletin de etkisiyle yaşanan kimlik bunalımı öyle bir noktaya geldi ki, bizi biz yapan, Anadolu’yu sefalet ve kölelikten kurtaran Cumhuriyet devriminin 100 yaşına basacak olması dahi kimsenin kılını kıpırdatmıyor. Hatta Cumhuriyeti kuran siyasi örgütün de 100 yaşına girecek olması bu örgütün yönetici kadrolarını zerre heyecanlandırmıyor.

Dikkatinizi çekiyor mu bilemem ama bir yandan 100 yaşına girecek olan biricik cumhuriyetimiz, bir yandan da ciddi kimlik değişimi dayatmasıyla karşı karşıya. Öte yandan hamurunda “iradei milliye” ve “istiklali tam” olan, ruhu 6 önemli ilkeyle bezenmiş CHP, altı okun bir tek ilkesini bile dikkate almadan, saçma sapan ve içi boş kimliksiz gürültülerle kendine uyduruk bir yok açma gayretinde. Tarihten güç alacağına, hiç bi iyi niyet ifade etmeyen ittifaklarla varlık mücadelesi yürütmeye çalışıyor. Sadece üç beş Davos meraklısının mevcut koltuklarını koruma endişesiyle ülkenin uçuruma yuvarlanmasına göz kapatıyor.

Halk ise fakrü zaruret içinde harp ve bitap, kredi kartının limit kırıntılarıyla bankaların infaz gününü bekliyor.  

Aslında farkında değiliz belki ama, muhteşem bir projenin finaline tam da laik, bağımsız Cumhuriyetimiz 100 yaşına girdiği yıl yaşıyoruz. 1700’lerde İngiliz aklıyla başlayan sömürgecilik oyunları, 1923’te Lozan’la tarihin çöplüğüne atıldı diye bazılarımız gurur duysa da bugün anlıyoruz ki 1923’te Lozan’da İsmet Paşa’ya diklenen İngilizin tüm söyledikleri gerçekleşti! Tarımdan madenciliğe, finans hayatından eğitim ve sağlığa, kültürden inanca ve hatta bir bir aile hayatına kadar tüm yaşamımız emperyalizmin değişik içerikli oyunlarının kurbanı oldu. Köy Enstitülerinin yok edilmesi, Marşal yardımları, Nato, Kore savaşı, 60, 71 ve tepe darbe 80 hücumlarıyla hem korku hem yalnızlık hem bencillik hem de cehalet Türk halkına reva görüldü. İnançlı görünümlü liberal kapitalistler bir yandan Cumhuriyet kazanımlarını emperyalist yandaşlara peşkeş çekerken, diğer yandan da kocaman camilerle, kerameti kendinden menkul hacı hocalarla vatandaş gözünde “ölünce cennet kazanma” umudu yarattı. Hindistan’taki garibanların ölünce zengin geri gelme hayalleri gibi bir şey yani. 1980 darbesi sonrası yepyeni bir toplum, halk yaratma çabasının başarıya ulaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Son 20 yıla damgasını vuran AK Parti, aslında belki de Lozan’da atılan imzalara rağmen, Türkiye aleyhine konan yen oyunun son perdesi, olamaz mı? DP, AP, ANAP, DYP ve derken AKP... Hem liberal hem muhafazakar hem inançlı hem milliyetçi söylemlerle aslında zenginin daha zengin, fakirinse ölmeyecek kadar iyi yaşamasının sigortaları olmadı mı aslında?

Ya CHP? Benim yüreğimin yandığı hassas noktam oldu CHP... Mustafa Kemal’den Kemal Kılıçdaroğlu’na gelen süreç bir yükselme değil tam bir çöküş dönüşümüdür. Hafızasını kaybetmiş bir insanın adını bile hatırlamaması gibi, CHP de 1980 darbesinden bu yana hafızasını, kimliğini yitirmiş görünümdedir. Sol, demokratik sol, sosyal demokrasi gibi argümanları gelişi güzel kullanan, “devrimciliği” o altı okun ruhundan değil de başka ülkelerin devrimlerine özenerek dillendiren bir karışık siyasi parti.

Biliyorum yazdıklarımı beğenmeyecek bazı dostlar. Ama ben de “acı söyleyen dostum”.

2023 yılının temmuz ayındayız. Merak ediyorum CHP genel merkezinde, başta Kemal Bey olmak üzere kim varsa bu yılın partinin 100. Yaş yılı olduğunu fark eden var mı? Bir “değişim” tantanasıyla, belediye başkanı seçildiğini unutanlar da gürültü çıkarsın eyvallah da 2023 CHP’nin de Cumhuriyetimiz gibi 100. Yılı... Genel merkez duvarlarında, il ve ilçe merkezlerinde var mı bir 100. Yıl coşkusu? Hayır... Tekraren dostça yazıyorum hem Türkiye hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu siyaseti üzerine oynanan oyunun son perdesindeyiz. Göründüğü gibi olmayanların sürekli “oynadığı” bir garip süreç bu...

Bu yazıyı okuyacak CHP’li yönetici ve yurttaşlara rica şu: Utkan Kocatürk hocamızın Türk Tarih Kurumu yayınlarından olan “Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi 1918-1938” eserini edinip, 1923’ün temmuz ve sonrası kayıtlarını okuyun. Hatta İl Başkanı Şenol Bey kardeşim fotokopi çekip Ankara’ya yollasın, zira kimliği unutanlar genel merkezde!

NOT: Sevgili okurlarım, artık haftada bir burada yazacağım. Yalnız yürüdüğüm yolda beni bırakmayacağınıza inancım ve minnetim çok. Ne yapıyorsam, konuşuyorsam, yazıyorsam İzmir için Atatürk Cumhuriyeti için. Bize el alemin fikriyatı uymadı uymaz... Ne varsa hayrımıza Atatürk’ümüzde var!