Son Mühür/ Gamze Eskiköy- 8 Mart yaklaşıyor, ancak kadınların talepleri 2025 yılında da değişmiyor. Eşitlik, adalet ve güven içinde yaşama hakkı. Türkiye’de ve dünyada kadınlar, artan ekonomik kriz, hak kayıpları ve şiddet karşısında seslerini yükseltmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış, 6284 sayılı kanunun tartışmaya açılması ve medeni hukukta yapılmak istenen değişiklikler, kadınların mücadelesini daha da kritik bir noktaya taşıyor.

“Mutlak eşitlik istiyoruz”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcisi Tülin Osmanoğulları , Beklentilerim eşit özgür bir dünyada yaşıyor olmak. Son yılların özellikle kadın mücadelesi için ne kadar zor geçtiğini görüyoruz. İstanbul sözleşmesinden çıkılarak 6284 tartışmaya açılarak. Özellikle son yıllarda medeni kanun tartışmaya açılarak boşanma kolaylaştırılacak adı altında aslında kadınların haklarını vermeden erkeklere daha rahat boşanma hakkı tanıyan bir kanun tartışmaya açıldı.
Biz biliyoruz ki kadınların hakları medeni kanun 6284 tartışmaya açıldığında beri kadınlar daha fazla şiddet görüyor. Bu medeni kanun tartışması ev içindeki şiddet sarmalını mahkum edecek politika. 8 marta giderken daha fazla haklarımızdan vazgeçmediğimiz yine alanlarda olduğumuz 8 mart olacak. Mutlak eşitlik istiyoruz. Doğanın talan edilmediği kadın haklarından uzakta olmadığını biliyoruz. Bu yüzden özgürlük diliyorum” dedi.

“Ayaklarımın üzerinde duran kadın olmak istiyorum”
Pınar Özkan, Bayraklı Belediyesi’nden haksız yere işten çıkarıldı, açtığı davayı kazandı ancak işine iade edilmedi. Bunun üzerine 16 Aralık 2024 tarihinden beri Bayraklı belediye binası önünde tek başına direnişe başlayan Özkan 8 Mart’ta beklentilerini anlattı. Özkan, “8 Mart kadınlar gününe mutlu bir kadın ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın olarak girmeyi diliyorum 12 senelik emeğimin karşılığı işten atılmak olmamalıydı sonu emeklilikle biten bir yol olmalıydı. Çocuğum benim rızkımı istiyorum” ifadelerini kullandı.

“Kadınlar her yerde söz hakkı olmalıdır”
2021 Tüm Emekliler Sendikası Şube Başkanı Ayşe Ekşioğlu, “İnsanlık dışı çalışma koşulları, düşük ücret ve uzun çalışma saatlerini protesto etmek için yapılan bir grevdir. Sonuçları çok ağır olmuştur. Ülkemiz işgale uğradığında, kadınlar eşit şartlarda savaştılar. Kadınlar, erkeklerin sahip olduğu her hakka sahip olmalıdır. Her yerde söz hakkı olmalıdır. İş alanında eşit şartlarda çalışmalıdır. Neredeyse her gün gazetelerde kadın cinayetleri, tacizler, çocuk tacizleri okuyoruz. Kadınlar, Türkiye’de yok sayılmaktadır.
8 Mart, kadınlara karşı yapılan her türlü ayrımcılığa karşı durma günüdür. Uluslararası bir gündür, kutlanacak bir gün değildir. Toplu taşıma araçlarında bile erkeklerin oturuş biçimiyle taciz ediliyoruz. Sonuç olarak, kadınlar ve çocuklar özgür yaşayana kadar mücadele edeceğiz. Devlet, bu görevi üstlenmeli ve bunu durduracak devlet olmalıdır" dedi.

“İnsan’a ‘insan’ olarak değer verilmiyor”
28 yıldır özel sektörde çalışan 1 çocuk annesi Fatma E. “Kadınlar Günü'nün çıkış noktası, ABD'de 8 Mart 1857'de yaşanan olaylara dayanıyor. Daha iyi çalışma koşulları talep eden 40 bin kadın işçinin grevi sırasında polisin işçileri tekstil fabrikasına kilitlemesinin ardından çıkan yangında 120'den fazla kadın işçi hayatını kaybetti. Dünya'da bazı ülkelerde kadınların eğitim hakkı, çalışma hakkı, seçme seçilme hakkı maalesef yok.
İsterim ki; Kadın Erkek ayrımı Dünya'nın hiç bir yerinde olmasın. Eşit eğitim hakkı, çalışma hakkı, yaşama hakkı olsun. Ama daha cinsiyet ayrımı olmaksızın "insan"a "insan" olarak değer verilmiyor. Önce "insan"a "insan" olarak değer verilmeli. Eğitim, sağlık, güvenlik, barınma ihtiyaçlarını asgari düzeyde dahi olsa insanlar karşılayabilmeli. Benim çalıştığım hiç bir işyerinde kadın - erkek ayrımı yoktu. Öyle bir ayrımı yaşamadım. Ama maalesef bütün çalışan kadınlar bu kadar şanslı olmayabiliyor.
“Arkama bakmadan rahat bir şekilde yürümek istiyorum”
İzmir’de, evli olduğu erkek Adem Tuğ tarafından bıçakla yaralanan mahkemeyi geri çekmesi için de erkek şahıs Adem Tuğ’un ailesi tarafından ‘Davayı geri çek tek kurşunluk canın var’ diye tehdit edilen Irmak Tuğ ise, “Bu cümleleri kurarken bile korkuyorum. 2 çocuğum var, onların canını kendimden daha çok düşünüyorum. Ben artık akşam arkama bakmadan rahat bir şekilde yürümek istiyorum. Şiddet davam var, adalet, eşitlik, özgürlük istiyorum” diye belirtti.

"2025 yılında hala.."
Ceza avukatı Alev Koç, “Dünyanın her yanını saran savaşlar, ekonomik sıkışmışlık ve bununla birlikte yükselen aşırı sağ politikalar kadınları hedef alıyor. Çok yakınımızda "yaşamla" mücadelelerine tanık olduğumuz Filistin'deki, Suriye'deki kadınlarla, ülkemizde ki mülteci ve yine engelli kadın olduğu için katmanlaşmış bir ayrımcılığa maruz bırakılan kadınlarla birlikte yoksulluğa, sömürüye şiddette itirazımız var.
Biz kadınlar, 8 Mart'ta bir araya gelmenin her zamankinden kıymetli olduğunun farkındayız ve 2025 yılında hala.. kadın emeğinin 'eve destek sağlama' olarak görmediği, ücretsiz kreşlerin temel hak olduğu, evde işte sokakta baskıların olmadığı bir düzen için mücadele ediyoruz.
Eşitsizliğe, güvencesizliğe karşı bu uluslararası mücadele ve dayanışma gününde sesimizin daha gür çıkmasına toplumun her kesiminden destek istiyoruz” ifadelerine yer verdi.






