Son Mühür / Atakan Başpehlivan TOBB Hazır Giyim Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, katıldığı bir radyo programında tekstil ve hazır giyim sektörünün içinde bulunduğu problemlerden ve ekonomik açmazlardan bahsederek, yaşanan iktisadi problemlerle ilgili çarpıcı çözüm önerilerinde bulundu.
Şeref Fayat: Neredeyse her gün 1 milyar dolar kaybediyoruz
Sektörün ciddi anlamda zor durumda kaldığını vurgulayan ve bütün şirketlerin küçülmek zorunda kaldıklarını belirten Şeref Fayat, “Tekstil ve hazır giyim baya zor durumda. Özellikle 2023 yılının başından itibaren ekonomi yönetiminin değerli TL, baskılanan kurla enflasyonu bir şekilde kontrol altına almaya çalışması ve enflasyonun da hızla devam ediyor olması sebebiyle girdi maliyetlerimizde çok ciddi artış oldu. Örneğin son 2 buçuk yıl içerisinde yüzde 100 civarında bir kur artışı oldu, fakat yüzde 250 civarında da bizim girdi maliyetlerimiz artmış oldu.
Baktığınız zaman bu aradaki farkı tekstilcinin ve hazır giyimcinin kazanması mümkün değil. Peki bu kadar enflasyon varken, girdi maliyetleri artışı olmuşken, kur da sadece bunun yarısı kadar artmışken ne oldu? Küçülmeye başladık, eleman çıkarmaya başladık. Son 2 buçuk yıl içerisinde; 2022’nin sonunda 1 milyon 225 bine ulaşan hazır giyim ve tekstil toplam istihdam sayısı şu an 925 bin civarında. Yani 300 bine yakın istihdam kaybı oldu. Binlerce firma kapandı, çekildi, bazı firmalar iflas veya konkordato kararı almak zorunda kaldılar. 2022’nin sonundan itibaren işlerimiz düştü. Rekabet edemiyoruz veya rakiplerimizden pahalı kalıyoruz diye her gün neredeyse 1 milyar dolar kaybettik.” dedi.
“Dolar kuru 50 TL civarı olmalı”
Öte yandan, dolar kurunun 50 TL civarında olması gerektiğinin altını çizen Başkan Fayat, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmelerde şu ifadeleri kullandı: “2022’den itibaren Türkiye’nin rekabet gücünün yüzde 27 daraldığını görüyoruz. Dolar kuru 50 TL civarı olmalı. Baskılanan TL ve yüksek faizler sebebiyle tüm sanayi döviz borçlandı, neredeyse 200 milyar dolara yaklaştı.
Dolayısıyla burada böyle bir hamle yapılacaksa bile en azından bilançolardaki döviz yükümlülüklerinin belli derecede TL’ye dönülerek yapılması lazım. Yani şuan Türkiye’nin geldiği ekonomik konjonktürde ne hazinenin ne de özel sektörün birden artırılacak bir kura da tahammülü yok. Biz zamana yayılan bir artıştan bahsediyoruz. Asıl konuşmamız gereken şey enflasyon. Enflasyon ne kadar düşerse, ne kadar hakim olursak bizim de girdi maliyetlerimiz çok daha az artar. Dolayısıyla hükümetin de kurun artışının kontrolünü yapabilme şansı olur.”