Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin göreve başladığı dönemde, Türk Lirası'nın değerini koruma ve güçlendirme hedefiyle Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi devreye alındı.

Bu uygulamanın tanıtımı sırasında Nebati’nin "gözlerimdeki ışıltıyı görüyormusun?" ifadeleri dikkat çekmişti. Sistemin başlangıçta piyasalarda bir rahatlama yarattığı söylense de bu rahatlama, esasen gelir dağılımındaki adaletsizliklere zemin hazırladı.

Büyük ölçüde varlıklı kesimin kazançlarını artıran KKM, toplumun geniş kesimlerine fayda sağlamadı.

Beklentinin aksine döviz kurlarını düşürme konusunda da etkili olamadı ve yalnızca sınırlı bir istikrar sağlayabildi. Ancak bu sürecin yarattığı maliyet, kamu bütçesinde ciddi sorunlara yol açtı.

Gerçek hayattan örneklere dönersek, yakın çevremde KKM üzerinden ciddi kazançlar elde eden birçok kişi gördüm. Yüksek faiz avantajıyla ve sıfır riskle ciddi servetler elde eden bu kişiler, ülke ekonomisine herhangi bir katkıda bulunmadan rahat bir yaşam sürdüler.

Aynı süreçte sistemden faydalanamayan, birikimi olmayan dar gelirli vatandaşlar ise bu yükü taşımak zorunda bırakıldı.

Esas sorun ise KKM sistemi vasıtasıyla herhangi bir üretim sağlanmaksızın kamunun kaynaklarının belirli bir zengin kesime aktarılması oldu. Bu gelirlerin pek çoğu vergiden muaf tutulurken, düşük gelirli kesimlerden vergilerin alınmaya devam etmesi tartışmalı bir adaletsizliğe işaret etti.

Bir atasözü vardır: "Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış." KKM sistemi de benzer şekilde kamuya maliyeti açıkça görülmesine rağmen uzun süre sona erdirilmedi. Belirli dengelerin bozulmaması adına yapılan bu gecikme, ülkeye önemli zararlar getirdi.

Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, KKM ile ilgili yaptığı açıklamalarda ekonomi programının olumlu sonuçlar verdiğini ifade etti ve bu sistemin yakın zamanda sona ereceğini belirtti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ise KKM uygulamasını 2025 yılına kadar tamamen kaldırmayı planladığını duyurdu.

Bugüne kadar KKM sisteminden kaynaklanan kamu zararının yaklaşık 900 milyar TL olduğu tahmin ediliyor. Başlangıçta Türk Lirası'nı güçlendirme hedefiyle yola çıkılmış olsa da bu sistem ne yazık ki Türk Lirası'nın daha fazla değer kaybetmesine ve kamu bütçesinde büyük açıkların oluşmasına neden oldu. Sistemden kısa vadede vazgeçilmesi, ülke ekonomisi için yararlı olacaktır.

Sonuç olarak, KKM’ye harcanan 900 milyar TL’nin hangi alanlarda kullanılabileceğine baktığımızda çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor.
Güncel fiyatlara göre 200 yatak kapasitesine sahip modern bir devlet hastanesinin maliyeti yaklaşık 1 milyar TL olarak hesaplanmakta. 900 milyar TL ile toplam 900 hastane yapılabilirdi.
Diğer bir örnek olarak, donanımlı bir ilkokulun maliyeti yaklaşık 100 milyon TL civarında. Bu durumda aynı parayla yaklaşık 9.000 ilkokul inşa edilebilirdi.

Eğer bu kaynaklar yalnızca belirli bireylerin cebine gitmek yerine yatırıma yönlendirilmiş olsaydı, hem işsizlik sorununa çözüm bulunabilir hem de daha fazla sosyal fayda sağlanarak ülke ekonomisi çok daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşabilirdi.

Bu durumda devletin zarara uğradığı garantili şehir hastaneleri gibi tartışmalı projelere ihtiyaç olmazdı.