İzmir'in hayati içme suyu kaynağı Tahtalı Barajı, alarm veriyor. Geçen yıla kıyasla su seviyesinde yüzde 50'yi aşan dramatik bir düşüş yaşanırken, barajdaki doluluk oranı yüzde 13,56 gibi kritik bir seviyeye indi. Uzmanlar, beklenen kuraklığın etkisini gösterdiğini ve su yönetimi konusunda acil adımlar atılması gerektiğini vurguluyor.

Barajlar boşalıyor

Barajlar boşalıyor

İzmir'de uzun süredir beklenen yağışların gelmemesi, kentin su tedarikini sağlayan barajlardaki doluluk oranlarını tehlikeli boyutlara taşıdı. Şehrin içme suyunu sağlayan Tahtalı Barajı'nda bugün itibarıyla toplam su hacmi 58,5 milyon metreküp olarak ölçülürken, kullanılabilir su miktarı ise yaklaşık 40 milyon metreküpe düştü. Bu veriler ışığında, barajın doluluk oranı sadece yüzde 13,56 olarak hesaplandı. Geçen yılın aynı döneminde (14 Haziran) ise barajdaki toplam su hacmi 100 milyon metreküp, kullanılabilir su hacmi ise 80,5 milyon metreküp düzeyindeydi ve doluluk oranı yüzde 28,06 olarak kaydedilmişti. Bu durum, bir yıl içinde yaşanan su kaybının boyutunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

"Kuraklık sinyal verdi, biz hazırlanamadık"

"Kuraklık sinyal verdi, biz hazırlanamadık"

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, küresel çapta 2020'den itibaren başlayan kuraklık sürecine dikkat çekti. Prof. Dr. Yaşar, "Beklenen kuraklık nihayet geldi ve bu sefer beklenenden uzun sürdü. Ancak asıl sorun, hızla artan nüfusumuz ve su yönetimi konusundaki eksikliklerimizdir" ifadelerini kullandı. 2023'te ortalamanın üzerinde yağış alınmasına rağmen, barajların boşalmasının temel nedeninin suyun etkin yönetilememesi olduğunu belirten Yaşar, "Neredeyse 90 milyona ulaştık ve yağan yağmur artık yetersiz kalıyor. Suyumuzu ve barajlarımızı bilimsel metotlarla yönetmeli, en uygun sulama sistemlerini kullanmalıyız. Tarım ürün desenleri su mevcudiyetine göre belirlenmeli. Yeterli su yoksa o ürünün ekilmemesi gerekir" şeklinde konuştu. Gelişmiş ülkelerin 2020 sonrası kuraklık öngörülerine rağmen gerekli önlemlerin alınamadığını ve hala keyfi su tüketiminin devam ettiğini vurgulayan Yaşar, Belediyelere hidrojeolog istihdam etme çağrısı yaparak, tüm planlamaların bu uzmanlarca yapılmasının önemine işaret etti.

Yeni bir düşüş rekoru kapıda mı?

Yeni bir düşüş rekoru kapıda mı?

Prof. Dr. Yaşar, Tahtalı Barajı'nın 2008 yılında yüzde 2'lik doluluk oranına kadar düştüğünü hatırlatarak, bu yıl da tek haneli seviyelere inmesini beklediğini belirtti. "İzmir'deki ve Tahtalı Barajı'ndaki su seviyesi tamamen su kullanım alışkanlıklarımıza bağlı. Eğer geçen yılki gibi günlük 200-220 bin metreküp su çekmeye devam edersek, eylül ayında yüzde 2'nin bile altına düşebiliriz" uyarısında bulundu. Mevcut incelemelere göre günde yaklaşık 100 bin metreküp su kullanıldığını belirten Yaşar, bu kullanım hızıyla dahi su seviyesinin yüzde 5 ila 6'ya kadar gerileyeceğini ve bunun son yılların en düşük seviyesi olacağını kaydetti. Yaz aylarında buharlaşma nedeniyle yaşanan su kaybının da göz ardı edilmemesi gerektiğini ekledi.

"Su kaynaklarımızı göz göre göre bitirdik"

Su tüketiminin yaz aylarında keyfi nedenlerle arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Yaşar, İzmir'de kışın kişi başına 130 litre olan su tüketiminin yazın 200 litreye çıktığını belirtti. "Çünkü herkes balkonunu yıkıyor, arabasını yıkıyor, bahçe suluyor" diyerek durumu özetledi. Geçtiğimiz yıl Tahtalı Barajı'ndan günde yaklaşık 230 bin metreküp su çekildiğini, Gördes Barajı'nın da suyunun bitmek üzere olduğunu ve buradan günlük 180 bin metreküp su alındığını ifade etti. Tüm baraj ve yeraltı sularının hoyratça kullanıldığını vurgulayan Yaşar, Çiğli Arıtma Tesisi'nden günde 600 bin metreküp suyun arıtılarak denize bırakılmasına tepki gösterdi. "Gri suları tarımda kullanmalıyız. Bilimi kullanmıyoruz. Su, partiler ve politikalar üstü bir meseledir" diyen Yaşar, 2009-2019 yılları arasındaki olağanüstü yağışlı dönemde bile suyun ısrarla yer altından çekilmesinin yanlış bir politika olduğunu sözlerine ekledi.

Kaynak: DHA