Son Mühür/Merve Turan- Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Bilim İletişimi Ofisi öncülüğünde düzenlenen ve eş zamanlı olarak 81 ilde gerçekleştirilen “Bilim Kafe” etkinlikleri çerçevesinde, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Bilim İletişim Ofisi tarafından bir söyleşi düzenlendi. Etkinlikte, yapay zeka teknolojileri, dil modelleri ve veri güvenliği gibi çağımızın kritik başlıkları masaya yatırıldı.
İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu’nun moderatörlüğünü üstlendiği programa, Medya ve İletişim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan konuşmacı olarak katıldı. Etkinlik, akademisyenler ve idari personelin yoğun ilgisiyle gerçekleşti.
Prof. Dr. Bulduklu: “Bilim toplumla bütünleşiyor”
Etkinliğin açılışında konuşan Prof. Dr. Yasin Bulduklu, YÖK’ün eşgüdümünde düzenlenen bilim buluşmalarının coğrafi kapsayıcılık ve katılım bakımından dünyanın en geniş ölçekli bilim-toplum etkileşimlerinden biri olduğunu belirtti. Bulduklu, “Bu organizasyon, üniversitelerin yalnızca bilgi üreten değil, aynı zamanda topluma bilimsel perspektif kazandıran yapılar haline geldiğinin göstergesidir. İKÇÜ olarak bu dev organizasyonda yer almaktan onur duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

“Veri güvenliği artık en temel meselelerden”
Prof. Dr. Bulduklu, dijitalleşmenin getirdiği yeniliklerin yanında veri gizliliği konusundaki tehditlere dikkat çekti. Yerli ve milli dil modellerinin eksikliğine işaret eden Bulduklu, “Türkiye olarak hâlâ kendi büyük dil modelimizi geliştirebilmiş değiliz. Mevcut modelleri kullanabiliyoruz ancak bu bize uzun vadede çözüm sunmuyor. Cihazlar üzerinden sürekli izleniyoruz; veri güvenliği bu çağın en kırılgan başlıklarından biri haline geldi” dedi.
Dr. Aydoğan: “ChatGPT ile yapay zeka ana akıma taşındı”
Söyleşide konuşan Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan ise, yapay zekâ ve makine öğreniminin yıllardır hayatımızda olmasına rağmen, ChatGPT gibi uygulamalarla bu teknolojilerin geniş kitlelerce fark edildiğini söyledi. Aydoğan, “Veri toplama süreçleri yeni değil; ancak artık tercihlerimiz, davranış kalıplarımız ve günlük yaşamlarımız detaylı şekilde analiz ediliyor. Kullanıcıdan alınan her veri, algoritmaların öğrenme sürecine katkı sağlıyor” şeklinde konuştu.
“Veri yoksa yapay zeka da yok”
Verinin çağın en kıymetli kaynağı haline geldiğine vurgu yapan Aydoğan, güçlü bir yapay zekâ altyapısının oluşabilmesi için yüksek hacimli verilerin sınıflandırılması, işlenmesi ve saklanması gerektiğini belirtti. Bu noktada Türkiye’nin ciddi donanım ve altyapı eksiklikleri bulunduğunu dile getirdi: “Veriyi saklayacak merkezlerimiz yok, GPU'ları üretemiyoruz. Bunlar ciddi maliyetli sistemler ve dışa bağımlıyız.”
“Yeni meslek tanımları ve akademiye düşen görev”
Yapay zekâ uygulamalarının meslekleri nasıl dönüştürdüğüne de dikkat çeken Dr. Aydoğan, “Gelecekte birçok meslek, özellikle beyaz yaka pozisyonlar, yapay zekâ teknolojileriyle yeniden tanımlanacak. Mühendislik, hukuk ve eğitim gibi alanlarda yapay zekâ destekli çözümler artık kaçınılmaz. Akademi bu süreçte öncü rol üstlenmeli; çünkü enformasyon teknolojisine yön vermek artık bir tercih değil, bir gereklilik” dedi.
Söyleşi soru-cevapla tamamlandı
Program, katılımcıların yönelttiği soruların yanıtlanmasıyla sona erdi. Etkinlik boyunca yapay zekânın toplum üzerindeki etkileri, veri mahremiyeti ve Türkiye’nin bu alandaki stratejik ihtiyaçları çok boyutlu şekilde ele alındı.





