Son Mühür / Yiğit Uzun- Oğlu Dorukhan Büyükışık’ın 2018 yılında İzmir Narlıdere’deki bir şantiyede şüpheli şekilde yaşamını yitirmesine ilişkin dava bu sabah yeniden görülürken, duruşma sonrası açıklama yapan emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, adalet çağrısında bulundu. Büyükışık, “Evlatlarımız için hep beraber güzel bir ülke inşa edelim. Dorukhan da olduğu güzel yerlerden bizleri görsün; bu acı boşuna yaşanmış olmasın” dedi.
“Elimizdeki tüm belgeleri yeniden sunduk”
Duruşmanın ardından adliye önünde konuşan Ethem Büyükışık, 13 Mayıs 2018 tarihinde Tanyer İnşaat’a ait şantiyede yaşanan olayın aydınlatılması için verdikleri mücadelenin sürdüğünü söyledi:
“Bugünkü duruşmada olay yeri inceleme, cinayet büro, devriye ekipler amirliği ve Narlıdere Emniyet Amirliği gibi 2018’de görev yapan birçok kolluk görevlisinin bulaştığı bu cinayetle ilgili elimizdeki tüm bilgi ve belgeleri mahkeme heyetiyle paylaştık. Sanıklar, verdikleri ifadelerde masum olduklarını iddia ettiler.”
“Sorularımıza cevap alamadık”
Büyükışık, soruşturma sürecinde temel soruların dahi yanıtsız kaldığını belirtti:
“Sorularımız basitti; o gece kamera kayıtlarını kim aldı, neden alınmadı? ‘Almadık’ dediler. Peki kim almalıydı dedik, ‘bilmiyoruz’ dediler. Parmak izi aldık dediler, neden dosyada yok dedik, cevap veremediler. DNA izlerini kim aldı, nasıl aldı, neden göremiyoruz diye sorduk; yine sessizlik. Cevap alamadık.”
Büyükışık, dönemin emniyet yetkililerinin yargı sürecinden kaçtığını ileri sürdü:
“İsmail Yalçın isimli üçüncü sınıf emniyet müdürü hâlâ görevde. Bu kişi bu organize suç örgütünün tepesindedir. O dönemin Narlıdere Emniyet Müdürü mahkemeye gitmedi, ifade vermedi. Başkomiser İsmail Köksal bugün davetliydi, gelmedi. Delilleri neden kararttınız, adli tıp doktoruna neden ‘yüksekten düşme’ raporu verdirdiniz diye sormak istedim ama kaçtılar.”
“Olay yerindeki cihazlar Multitec firmasına götürüldü”
Büyükışık, bazı polislerin olay yerinden elektronik cihazları alarak gizli şekilde taşıdığını öne sürdü:
“Hüseyin Vurucu isimli komiserin, Manisa ve İzmir Limanı’nda organize bir suç örgütü içinde yasa dışı faaliyet yürüttüğünü biliyoruz. HTS kayıtları ortada. O gece üç ayrı araçla olay yerinden bilgisayar kasaları ve bazı elektronik cihazlar alınarak Multitec firmasına götürüldü. Öncesinde Buca’da, sonrasında Akhisar ve Soma’da toplantılar yapıldı. O gün pazar günüydü. Bu kişilere neden hâlâ hesap sorulmuyor?” “Bu örgütü, şerefli ve tertemiz polislerimizin arasından söküp atın,” diyen Büyükışık, delil karartma ve görev ihmali iddialarının ciddi şekilde araştırılmasını istedi.
“Davalar birleştirildi, sanık sayısı 13’e çıktı”
Davanın son durumuna ilişkin bilgi de veren Ethem Büyükışık, sabahki duruşmada yeni bir gelişme yaşandığını açıkladı:
“Geçtiğimiz hafta yapılan duruşmada dosyanın birleştirilmesine gerek olmadığı belirtilmişti. Ancak bugün İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın teklifiyle, kolluk kuvvetlerine yönelik ‘görevi kötüye kullanma’ davasının ana dosyayla bağlantılı olduğu tespit edildi. 2. Asliye Ceza Mahkemesi davayı birleştirdi. Sanık sayısı 13’e çıktı. 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ne karar vereceğini bekliyoruz.”
“Adli Tıp’taki 62 uzmanın raporu sorgulansın”
Büyükışık, beş farklı Adli Tıp raporunda imzası bulunan onlarca uzmanın da hesap vermesi gerektiğini belirtti:
“Beş kez rapor düzenlendi, toplam 62 profesör, doçent ve uzman imza attı. Bu raporlar arasındaki çelişkiler neden görmezden gelindi? Artık bu kişilerin ne yaptığını sorgulamak gerekiyor. Kurumlarımızı temizlemek bizi geleceğe güvenle taşır.”
“Bu mücadeleyi kendi evladımız için değil, herkesin evladı için veriyoruz”
Sözlerini duygusal bir çağrıyla noktalayan Büyükışık, mücadelelerinin kişisel olmadığını vurguladı:
“Biz evladımızı kaybettik. Eşim Nihal Hanımefendi ve ben artık bu dünyaya ait değiliz. Bu mücadeleyi kendimiz için değil, bu ülkenin güzel insanlarının çocukları için veriyoruz. Devletin her kurumunda suç işleyen olabilir ama önemli olan, devletin suçluyu barındırmamasıdır. Suçlu ayıklanır, bünye dışına atılır.”
“Lütfen bu soruşturmaların önünü açın,” diyen Büyükışık, sözlerini şu cümleyle tamamladı:
“Evlatlarımız için hep beraber güzel bir ülke inşa edelim. Dorukhan da olduğu güzel yerlerden bizleri görsün; bu acı boşuna yaşanmış olmasın.”





