Büyük bir aşkı unutmamız ortalama 17 ay 26 gün sürüyormuş. Depresyonda olan insanlar, mutsuz olmayanlara göre üç kat daha fazla hayal kurarlarmış. İnanılmaz gibi görünse de insanlar kafiyeli olan özlü sözlere kafiyesiz olanlara oranla daha çok inanıyorlarmış.

Jean- Jacgues Rousseau ‘ Emile ya da Çocuk Eğitimi Üzerine ‘’ diye bir kitap yazmış ancak kendi çocuklarını terketmişti. Sinoplu Diyojen’e gelince…
Bir fıçı içinde yaşıyor, ayrıca herkesin ortasında mastürbasyon yapıyormuş. Tiyatrolara gidip halkın ortasında kakasını yapıyor, sinirlendiği kişilerin de üstüne çişini yapmaya çalışıyormuş.
Kant öylesine dakikmiş ki, esnaf onun yürüyüş vaktine göre saatlerini ayarlarmış.
Hemşerimiz Attilâ İlhan da ona çekmiş olmalı.
Schopenhauer, sözcüğün tam anlamıyla bir paranoyakmış. Hergün tıraş olduğu berberinin usturayla gırtlağını kesebileceğinden korkuyor ve paralarının çalınabileceği konusunda kendi bankasına bile güvenmezmiş.
Dünyanın en mutlu ülkesi Danimarka, en soğuk başkenti olan ülke ise Moğolistan’mış.
En uzun boylu insanlar Hollandalılarmış.
En çok yargılanan ülke mi? Türkiye!
En köpeksever ülke ise ABD imiş.
Afrika’da en fazla konuşulan diller; Arapça, İngilizce ve Fransızcaymış.
*
Sarıklı, şalvarlı, iki kilo sakallılar neler konuşuyor, ne yapıyorlar diye arada bir merak edip onlara kulak veriyorum. Birisi, Nil nehrine yazılan mektuptan söz ediyor bir diğeri de depremi bir başka bölgeye gönderip yaşadığı bölgenin insanlarını kurtardığından, bir başkası da bilmem kim efendinin annesinin karnında dört yıl beklediğinden söz ediyor.
Ne kadar ipe sapa gelmez söz varsa bu medya şebeği arkadaşlarda.
İktidar partisinin bir kısım milletvekilleri de onlardan pek geri kalmıyor GİBİ.

Recep Tayyip Erdoğan adında bir gariban, 1974’te İETT’ye temizlik işçisi olarak giriş yapıp yıllar sonra başbakan ve cumhurbaşkanı olabiliyor. Böylesi örnekler de yok değil.
Herhangi bir fakülte mezunu olduğunu kanıtlayamamış da olsa bugün cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabiliyor. İşçi maaşıyla hem dört çocuk, daha sonra onları yurtdışında okutma ve gemileri olan bir armatörün babası olma… Dünyanın hiçbir köşesinde bunun örneği yoktur herhalde.
‘’ Ben görevde olduğum sürece, papazı alamazlar, Deniz Yücel’i bırakmayız, faiz yükselmez, bedelli askerliği asla düşünmem, İsveç ve Finlandiya NATO’ya giremez! ‘’ gibi sözlere imza attı ve bu sözlerinin hiçbirini yerine getiremedi.
Bu da bir başka unutulmaz konu…
Bizde ilginç olan öyle örnekler var ki, say say bitmez!
Örneğin, camideki hocamız Kuran’ı Arapça okur. Duayı Arapça okur. Camiye yardım konusunda ise Türkçe konuşur. Hoca da bilir ki parayı Arapça istese cemaat bir şey anlamaz bundan.
Hocaların bu bitmez tükenmez bağış isteklerinden halkımız da bir sıkıntı duymuyor olmalı ki elini cebine atmaktan alıkoyamıyor kendini.
Hocaya ya da cemaata espri yapıp ‘’ Arılar hangi kovana bal yapmaz?’’ desek ‘ yelkovan’ derler mi acaba?
Ya da ‘’ Tavukların en sevdiği ülke neresidir? ‘’ desek ‘’ Mısır ‘’ derler mi acaba?
Benimkisi sadece bir merak!
Kıvrak zekâ sahipleri/ esprili insanlar hemen yanıtlar bu soruları.
‘’ Kediler üniversitede hangi bölüme gider? ’’ diye sorsak ‘ Psikoloji ‘ mi derler yoksa ‘’ Kediler üniversiteye mi gider lan! ‘’
Bana öyle geliyor ki Yozgat ve Erzurum mitinglerinden sonra insanımız biraz silkinecek. Erzurum’da CHP İl Başkanlığı binası önünde bir grubun ‘’ Diplomasız Erdoğan! ‘’ diye slogan atması işlerin değiştiğini/ değiştireceğini gösteren bir kanıt gibi geliyor bana.
Sordun mu ‘’ Kuru ekmek yiyen Paygamber’in ümmetiyiz.’’ derler. Kimler mi?
5 saniye düşünürseniz eminim bilirsiniz onların kim olduğunu…
Saray’ın gazetecisi bilinen Hande Fırat, Saray’daki yemekte aklında kalanları şöyle yazmış:’’ Yemeklerde badem sütü, tatlılarda bal ve badem unu ile chia tohumu kullanılıyormuş. İçecek olarak vanilyalı zencefil…’’
Can sıkıcı çok şeyler oluyor olmasına da komedi konusunda da rakibimiz yok gibi…
RTE, ‘’ Yeniden aday olma derdim yok.’’ dedi ya…
Ekürisi hemen itiraz etti: ‘’ Yolundan caymaya hakkı yok.’’
Bay eküri, AKP’li mi MHP Genel Başkanı mı anlamak zor. Mustafa Mutlu, çileden çıkmış gibi…
‘’ Madem bu kadar Erdoğancısınız neden partinizi AKP’yle birleştirmiyorsunuz?’’diyor.
Komedi dedik ya…
Türkiye, 2024 yılında İsrail’e tam 2,9 milyar dolarlık ürün satmış.
Al Jazeera’nın araştırmasına göre Türkiye, İsrail’e 2024’te en fazla ihracat yapan beşinci ülkeymiş.
Cumhurbaşkanının oğlu da anımsayacak olursanız yeni yılın başında ‘ İsrail’i kınama mitingi’ düzenlemişti. Gel de anla bizimkilerin ne yaptığını…
En çok hoşuma giden sosyal medya paylaşımlarından biri şu:
‘’Erdoğan: Müslümanın olduğu yerde gelir dağılımı çarpıklığı olmaz! ‘’ derken hemen altına da şunlar eklenmiş: Emekli maaşı: 14.469 lira, Asgari ücret: 22.104 lira. Milletvekili maaşı: 188.816 lira. Bakan maaşı: 192.422 lira. Cumhurbaşkanı maaşı: 238.000 lira.’’
*
Sorsanız yeni Osmanlıcı kullara ‘’ Osmanlı İmparatorluğu döneminde nüfusun çoğunluğu Müslüman mıydı? ‘’ diye… Eminim ‘ evet ‘ diyeceklerdir. Oysa İmparatorluk nüfusunun çoğunluğu gayrimüslimdi. Ancak 19. Yüzyılın üçüncü çeyreğinde çoğunluk haline geldi.
‘’ Çocuklu bir kadınla nikâhlanan tek padişah hangisidir?’’ desek 1. Murad diyen kaç kişi olur acaba…
Nikâhlandığı Gülçiçek Hatun’un da Rum kökenli bir Hıristiyan kızı olduğunu da bilirler mi bilmem.
‘’ Padişaha adıyla hitap eden kimdi? ‘’ diye sorsak yanıtın Molla Gürani olduğunu kaç kişi bilir acaba?
İçki içtiği için damadından fırça yiyen padişahın Yıldırım Bayezid olduğunu hangi cemaatçi kardeşlerimiz bilir dersiniz?
Ama… Beylere cinsellikle ilgili soru sormaya görün… Bülbül kesiliyorlar.
*
Papağan gibi hep aynı şeyleri yinelemek mi yoksa yeni yeni bilgiler öğrenmek mi?

Toplumu uyutmaya çalışanlar kendilerine birinci seçeneği bayrak yapmış gibiler.
Haberleri izleyin, yeter!
‘ Vatan - millet – Sakarya edebiyatı ’ dedikleri…
Öğrenmek ve öğretmek…
Bence dünyanın en soylu iki eylemi!
Bu nedenle olsa gerek, ‘’ Ne iş yapıyorsunuz? ‘’ dediklerinde kütüphaneciliği/ gazeteciliği hiç karıştırmıyorum. ‘’ Öğretmenim’’ diyorum büyük bir keyifle…
Öğretmen emeklisi olup da kendisini öncelikle ‘’ Gazeteci’ olarak tanımlayanlara da şaşıyorum. Öyleleri de var zira!
Gelelim zor sorumuza…
Ekonomimiz çökmüşken, çürümüşlük yaşıyorken neden ekonomiyle ilgili kitaplar neden çok satılmaz ve okunmaz da popüler kitaplar baştacı edilir?
Arapçanın kutsal dil olduğundan söz edilirken kimi siyasal İslâmcıların Arapça’dan sınıfta kaldığı haberleri, DİB Başkanının Arapça bilmemesi düşündürücü değil mi?
Özetin özeti; Okuyalım, dinleyelim, öğrenelim, düşünelim!