Anoreksiya nervoza, bireyin beden algısında bozulmalarla seyreden ciddi bir yeme bozukluğu olarak tanımlanıyor.
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Bülent İdris, hastalığın genellikle 12-18 yaş aralığında başladığını ve kız çocuklarında daha sık görüldüğünü belirtti.
“Çoğu zaman masum görünen bir diyetle başlar. Kilo verme ya da ideal vücuda ulaşma amacıyla başlayan süreç zamanla yoğun bir zihinsel takıntıya dönüşür.” ifadelerini kullandı.
Psikodinamik nedenler

Uzm. Dr. İdris, anoreksiya nervozanın arka planında yatan bazı psikodinamik faktörleri şu şekilde sıraladı:
Kontrol ihtiyacı: Birey yaşamındaki kontrol eksikliğini yeme davranışıyla telafi etmeye çalışabilir.
Benlik algısı ve özsaygı sorunları: Düşük benlik saygısı ve olumsuz beden algısı hastalığa zemin hazırlar.
Aile dinamikleri: Aşırı koruyucu ya da mükemmeliyetçi aile yapısı bireyin kendini ifade etmesini engelleyebilir.
Duygusal ifade zorlukları: Duygularını doğrudan ifade edemeyen bireyler bunu yeme davranışıyla dışa vurabilir.
Bağlanma problemleri: Erken çocukluk döneminde sağlıklı bağlanma ilişkilerinin kurulamaması kişiyi riske sokar.
Anoreksiya nervoza belirtileri
Dr. İdris, anoreksiya sürecinde hem psikolojik hem de fiziksel belirtilerin yoğun bir şekilde görüldüğünü vurguladı.
Psikolojik belirtiler
Vücut algısında bozulma: Kişi aynaya baktığında zayıf olmasına rağmen kendini kilolu hisseder.
Kilo alma korkusu: Normal kiloda ya da zayıf olsa dahi yoğun kilo alma korkusu yaşar.
Yemekle meşguliyet: Kalori hesaplama ve sürekli yemekle ilgili düşünceler ön plandadır.
Sosyal izolasyon: Yemekli ortamlardan kaçınma ve arkadaş ilişkilerinde gerileme görülebilir.
Kontrol duygusu: Yeme davranışı üzerinden kontrol sağlama eğilimi gelişir.
Fiziksel belirtiler
Aşırı kilo kaybı,
Adet düzensizliği veya tamamen kesilmesi (amenore),
Düşük vücut ısısı, soğuğa tahammülsüzlük,
Saç dökülmesi, tırnak kırılmaları,
Yorgunluk ve baş dönmesi,
Kabızlık ve mide problemleri.
Anoreksiya nervoza tedavisi nasıl yapılır?
Anoreksiya nervozanın tedavi sürecinin sabır gerektirdiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Bülent İdris, multidisipliner bir yaklaşımın önemini vurguladı.
Tedavi sürecinde izlenen yöntemler
Hastaneye yatış: Hayati tehlike oluşturan kilo kaybı durumunda çocuk-ergen psikiyatri kliniğine yatırılabilir.
Tıbbi takip: Elektrolit dengesizlikleri veya kalp ritmi bozuklukları için dahiliye ve çocuk hastalıkları uzmanlarıyla iş birliği yapılır.
Psikoterapi: En sık kullanılan yöntem bilişsel davranışçı terapi (BDT) olup, bireyin çarpıtılmış düşüncelerini değiştirmeyi hedefler.
Aile terapisi: Özellikle ergenlerde, Maudsley Ailesel Yaklaşımı ile ailenin tedaviye aktif katılımı sağlanır.
Motivasyonel görüşmeler: Hastanın tedaviye direnç göstermesini azaltmak için motivasyonel görüşmeler yapılır.
Diyetisyen desteği: Sadece kilo almak değil, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesi de hedeflenir.
İlaç tedavisi: Doğrudan anoreksiya için bir ilaç bulunmasa da eşlik eden anksiyete, depresyon veya obsesif kompulsif belirtiler için antidepresanlar (örneğin SSRI) veya düşük dozda atipik antipsikotikler (örneğin olanzapin) tercih edilebilir.
Erken tanı hayati önem taşıyor
Uzm. Dr. İdris, “Anoreksiya nervoza erken tanı ve müdahale ile iyileştirilebilecek bir bozukluktur. Ancak tedavi edilmezse hem fiziksel hem de psikolojik açıdan ciddi sonuçlar doğurabilir.” diye konuştu.
Özellikle ebeveynlerin, öğretmenlerin ve sağlık çalışanlarının farkındalığının büyük önem taşıdığını vurgulayan İdris, “Eğer bir ergende beden memnuniyetsizliği, aşırı yemek takıntısı ya da belirgin kilo kaybı fark edilirse mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatristine başvurulmalıdır.” diyerek uyarıda bulundu.





