Son Mühür- Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, partinin geleneksel haftalık basın toplantısında Türkiye ve dünya gündemine ilişkin çarpıcı ve önemli değerlendirmelerde bulundu. Özdağ, özellikle hükümetin Kıbrıs, iç güvenlik ve terörle mücadele politikalarını sert bir dille eleştirirken, tartışma yaratan bir iddiayı da kamuoyu ile paylaştı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 42. kuruluş yıldönümü ve Kıbrıs politikası eleştirisi
Toplantının başında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 42. kuruluş yıldönümünü kutlayarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Özdağ, Kurucu Lider Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, ve Kıbrıs Barış Harekatı’nın önderleri rahmetli Bülent Ecevit ile Necmettin Erbakan'ı minnetle andı.
Özdağ, aradan geçen 42 yıla rağmen Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumu nedeniyle adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılamamasını eleştirdi. Özellikle AK Parti hükümetlerinin Kıbrıs politikasını "akıl almaz hatalar" zinciri olarak nitelendirdi. Annan Planı’na verilen destekle başlayan bu hataların, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin KKTC yerine Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) büyükelçi atamasına yol açarak "tarihi bir kırılmaya" evrildiğini belirtti.
Son dönemde GKRY’de İngiltere’ye ek olarak ABD, İsrail ve Fransa’nın askeri üsler kurmasını ve ABD'nin ambargoyu kaldırmasını kaygıyla karşılayan Özdağ, İsrail’in Barak MX hava savunma sistemi sevkiyatı ve üçlü tatbikatın sadece KKTC’ye değil, Türkiye’ye de bir gözdağı olduğunu öne sürdü. Özdağ, AK Parti'nin pasif tutumu yüzünden Ege'de yaşanan ada işgallerine benzer bir durumun Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta yaşandığını belirterek, hükümetin Mavi Vatan’ı ve KKTC'yi kendi kaderine terk ettiğini iddia etti.
Zafer Partisi’nin Kıbrıs ve mavi vatan vizyonu
Özdağ, Kıbrıs'ın milli dava ve vatan toprağı olduğunu vurgulayarak, Zafer Partisi iktidarında Mavi Vatan ve Münhasır Ekonomik Bölge konularının ulusal egemenlik meselesi olarak görüleceğini söyledi. 1959 Zürih Antlaşması'ndan kaynaklanan hakların tavizsiz savunulacağını ifade eden Özdağ, adanın silahlandırılmasını kabul etmeyeceklerini ve zorlayıcı diplomasi tedbirleri alacaklarını duyurdu. Zafer Partisi’nin Kıbrıs’ta iki kesimli, iki halklı ve bağımsız iki devletli çözümü esas alacağını sözlerine ekledi.
Toplumsal düzen ve güvenlikteki kaygılar
AK Parti hükümetlerinin toplum düzeninde yarattığı tahribata dair iki üzücü olaya dikkat çeken Özdağ, geçen hafta İstanbul'da bir ailenin gıda zehirlenmesi şüphesiyle yok olmasını ve Şanlıurfa’da bir atölyede 15 yaşındaki çocuğun feci şekilde öldürülmesini örnek gösterdi. Bu tür olayların, Türkiye'deki genel olumsuz tablonun bir yansıması olduğunu ifade etti.
Başkan Özdağ, Türkiye'nin 2025 Küresel Organize Suç Endeksi Raporu'nda 193 ülke arasında ne yazık ki 10. sırada yer almasına değindi. Rapora göre; uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere; vergi kaçakçılığı, yolsuzluk, zimmete geçirme, finansal ve siber suçlarda büyük bir artış görüldüğünü aktardı. Özdağ, 23 yıllık iktidarın ülkeyi Kolombiya ve Myanmar seviyesine indirdiğini ve organize suç örgütlerine teslim ettiğini iddia ederek, Türkiye'de artık ne güvenliğin ne de yargıya olan inancın kaldığını savundu.
Irak Türkmenleri ve hükümetin dış politika tutumu
Geçen hafta Irak’ta gerçekleşen seçimleri de değerlendiren Özdağ, seçim öncesi Kerkük başta olmak üzere Türkmenlere yapılan saldırılar karşısında AK Parti hükümetinin kör ve sağır kaldığını tekrarladı. Kesin olmayan sonuçlara göre 329 sandalyeli parlamentoda Türkmenlerin yalnızca 4 vekil ile temsil edildiğini, öz be öz Türk yurdu Kerkük'ten bile sadece 2 milletvekili çıkabildiğini belirtti.
Özdağ, hükümetin baskı ve seçmen taşınmasına sessiz kalmasının yanı sıra, bölgede uzun süredir uyguladığı etnik ve mezhepçi tutumun Türkmenler arasında birliğin oluşmasını engellediğini ileri sürdü. 1957 nüfus sayımında bölgedeki birinci etnik grup olan Türkmenlerin azınlık durumuna düşmesinde, 23 yıllık AK Parti iktidarının hatalarının çok büyük etkisi olduğunu vurguladı.
“Öcalan komisyonu hakkında şok iddialar
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin öncülüğüyle Türkiye’nin ikinci Bölücü Açılım Sürecine sokulduğunu iddia eden Prof. Dr. Özdağ, sürecin PKK’nın silah bırakması ve feshi şartıyla başladığını ancak bu şartların gerçekleşmediğini, aksine laik, üniter ulus devleti feshedecek gelişmelerin yaşandığını savundu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kurulan “Öcalan Komisyonu”nun infaz yasası değişikliği (Örtülü Af) ve Terörle Mücadele Yasası’nda yapılacak değişiklikleri görüştüğü toplantıların halka kapalı yapıldığını, fakat PKK’nın siyasi uzantılarına açık olduğunu söyledi. Son toplantılara İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve MİT Başkanının katılarak güncel istihbarat ve güvenlik bilgilerini sunmasını eleştiren Özdağ, bu durumun devlet yönetiminde ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk olduğunu, devlet sırlarının PKK temsilcilerine açıklandığını ileri sürdü.
Umut hakkı ve Ankara’da parti iddiası
Özdağ, Bahçeli’nin Öcalan için bir “Umut Hakkı” çerçevesinde serbest kalması için adeta çırpındığını belirterek, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın da bu durumu tekrar açıkladığını hatırlattı. Özdağ, ortaya attığı iddiayı şu cümlelerle pekiştirdi:
“Hayır, Öcalan da serbest kalacak, Demirtaş da serbest kalacak. Öcalan İmralı’dan çıkacak, Ankara’ya gelecek ve Ankara’da kuracağı siyasi partinin başına geçecek. Bunların hepsinin planlaması yapılmış durumda. Mesele sadece Türk halkına nasıl anlatacakları, halkı buna nasıl alıştıracakları üzerine kurulu.”
Özdağ, Bahçeli’nin Sinan Ateş cenazesine katılmayıp, Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını okşadığını hatırlatarak, Gazi Meclis’i İmralı’daki terörist mahkûmun ayağına götürme ısrarının sürdüğünü kaydetti. Komisyon üyelerinin İmralı'ya gitmeme eğilimi üzerine Bahçeli'nin "3 arkadaşını alıp kendisi gidecek" açıklamasını yapmasını, tarihe teröristbaşının ayağına giden milletvekili olarak geçmek istemeyen üyeler üzerinde baskı kurma çabası olarak değerlendirdi.
Özdağ, komisyon üyelerinin İmralı’ya gitmesinin çözüm sürecine hiçbir faydası olmayacağını, bu ısrarın tek sebebinin Öcalan’ın yakalanıp getirilmesinin intikamı ve Türkiye’nin sembolik mağlubiyeti olarak dünyaya sunulması olduğunu savundu. “Mudanya Mütarekesi ile Yunan ordularını denize döken TBMM’nin milletvekilleri, şimdi Mudanya açıklarındaki İmralı’da Öcalan’ın önünde diz çökecekler öyle mi?” diyerek bu duruma şiddetle karşı çıktıklarını ve süreci sona erdirmeleri çağrısında bulundu.
‘Kurucu siyaset’ açıklamasının arka planı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın, Bahçeli’nin İmralı çağrılarını "kurucu siyaset" olarak nitelemesinin, yeni bir devlet kurulacağını ve bunun Öcalan ve PKK ile birlikte yapılacağını itiraf ettiğini öne süren Özdağ, bu beyanları sertçe eleştirdi. Bebek katili Öcalan ile nasıl bir devlet kurulacağının, "Kurucu Önder" demenin ne anlama geldiğinin sorulması gerektiğini ifade etti.
Özdağ, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin yerine, Lozan’ı reddeden, 1924 Anayasasına karşı çıkan ve Cumhuriyeti hedef alan bir yapıyla "kurucu siyaset" inşa etme çabasının, PKK'nın ilan ettiği demokratik konfederasyon amacına hizmet ettiğini söyledi. İmralı’ya gidilmesinin ve Öcalan'ın meşrulaştırılmasının Türk Devletinin itibarını yerle yeksan edeceğini, halkın bunu affetmeyeceğini belirtti.
Jeopolitik riskler ve Türkiye’nin sürüklenmek istendiği nokta
Kartların açık oynandığı bir jeopolitik oyunla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Özdağ, ABD’nin Dedeağaç’tan Kıbrıs’a kadar 6 askeri üs ile bölgede yer almasını ve Zengezur Koridoru’na el atılmasını bir kuşatma olarak nitelendirdi. Kıbrıs’ın el birliğiyle silahlandırıldığını, Suriye ve Irak’ın da gevşek federasyona sürüklenerek İsrail müttefiki bir "teröristan" kurulduğunu belirtti.
Özdağ, Türkiye’de başlatılan 2. Bölücü Açılım, Öcalan Komisyonu ve yeni Anayasa ile benzer bir gevşek federatif yapıya doğru ülkenin sürüklenmek istendiğini ileri sürdü. ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrak’ın “İsrail bölgede ulus devlet istemiyor” sözünü hatırlatarak, Türkiye’nin de İsrail'in isteği doğrultusunda Öcalan’ın kurucu önderlerinden birisi olduğu, çok uluslu bir federasyona doğru götürülmek istendiğini söyledi.
Prof. Dr. Özdağ, Türk milletinin buna razı gelmeyeceğini vurgulayarak, PKK’nın fesih olmasını bekleyenlerin, Ataların kanıyla kurulan Cumhuriyetin masada dağıtıldığına tanıklık ettiğini belirtti. Laik, Üniter, Ulus devletimizi sonuna kadar savunacaklarını tekrarlayan Özdağ, bu bölücü sürece karşı çıkan tüm halkı ortak mücadeleye ve Zafer Partisi’ne davet etti. Konuşmasını 14 Kasım 2025’te düşen C130 uçağında hayatını kaybeden 20 şehide rahmet dileyerek bitiren Özdağ, “Milliyetçilik görüntüsü altında terör örgütü ile yeni bir devlet kurmaya yeltenenlere karşı ‘milli müdafaanın’ merkezi Zafer Partisi’dir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.





